Telefonum çaldı. Serdar
- Cidden mi? 30 Ağustos'dayız.
- Dediğim gibi askerin tatli olmaz.
Telefonu açtım.
- Sorun nedir?
- Zümrüt yani Küpeli onu buluk.
- Hemen karargaha gidiyoruz.
Yine döndüm
- Evet tim görev geldi gidiyoruz.
Burak
- Ne görevi?
- İntikam!
............................................................................
Hemen kalktık. Karargaha gittik. Yeşim kordinatları verip helikopterin hazır olduğunu söyledi. Aklıma bişey takılmışyı. Küpelinin kordinatları ve gittikleri yön. Bir anda durup Yeşim'e döndüm.- Ne kadar hızlı gidiyorlar?
- Ya koşuyorlar yada arablarla gidiyorlar. Neden sordunuz komutanım?
- Tim acele edin bulundukları yerden iki saat ötede bir karargah var. Onlar oraya gitmeden bizim onları furdurmamız gerek.
Hemen hazırlanıp çıkmıştık. Geldiğimizde time durmadan koşmaları emrettim. Koşmaya başladık karargagın biraz uzagında mevzi alıp pusu kurduk. Karargaha haber verdik ve beklemeye başladık çok geçmeden arbalı grup yaklaşmaya başladı. Ben kulaklıktan sesizce
- İşaretimle başlıyoruz. Önce Şahin. İşaret ile tekelekleri patlat.
Yaklaştılar. Ve tam karşımıza feldikleri zaman
- Şahin şimdi.
Şahin'in ateşiyle aramaba yana saptı ben
- Atış serbes.
Adamlara arvalarınfan inmeye bile fırsat vermedik. Küpeli zar zor dışarı çıkmıştı. Telsize bağlandım.
- Sana bunun yanında kalmayacağını söylemiştim Küpeli. Ama merak etme senin için kurşun ayırmadım. Şehitlerinin her damalsı için senden kan alacağım. Bir kurşun sana ölüm değil kurtuluş olur ancak.
- Kimsin sen!!!?
- Ecelin.
Admalaron çoğu ölünce aşağı inmeye başladık ama Küpeli etrafta yoktu. Biz iyice bakınırken Şahin
- Komutanım orda kaçıyor.
Silahı doğrulttu.
- Dur vurma. Ben peşinden gideceğim.
Silahı Serdar'a verirken emir komuta sende dedim. Koştum. Kadın hala benden kaçıyordu. Arkasına bakıp duruyordu. Yan tarftan bir taşın üstüne çıktım. Kadın arkasına dönmüş gözleriyle beni ararken ben üstüne atlayıp yumruklamaya başladım.kadın kurtulamamıştı. Kadına baktıkça şehitlerinin yüzleri aklıma gelmişti. Sinirle ard Arda yumruklamaya başladım. Kendime geldiğimde kadının yüzü parçalanmıştı. Elim ve yüzüm tamamen kan içerisindeydi. Çeplerin birine sakladığı bıçağı çıkartıp şah damalrlarını kestim. Verdiğim sözü tutmuştum. O şerefsizden şehitlerinin her damlasını geri almıştım.
Cesedi orda bırakıp geri döndüm döndüğünü ilk göreb Kadırdı ama konuşamıyordu daha çok şaşkın gibiydi. Şaşırmakta birazda olsa hakkı var tabi. Yüzüm, saçlarım, ellerim ve hatta kıyafetlerim kana bulanmıştı. Timin yanına geldiğimde Serdar kendine gelip
- İyi misin?
Dedi. Ben yandki taşa oturdum. Su alıp önce ellerimi yıkarken gülümsedim Serdar'a baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay Yıldız' ın Gölgesi
Non-FictionBölük üzgündü Berk'i gören Murat "Ne diye sırıtırsın pişmiş kelle gibi" dedi. Ve Berk bir nota mırıldandı. Ray Ray Ra Ra Ra Ray Ray Ray Ra Ra Ra Ardından bağırarak sözlerini söyledi Ey...