Bar Vakaları

3K 86 8
                                    

Planladığım gibi hiçbir pürüz olmadan İstanbul'a gelmiştim. Buradaki evimize ya da teyzemin evine gitmek hemen bulunmak demekti ve bende bir otele yerleşmeye karar verdim. Fakat yine şartlar gereği Şebnem Gürsoy kalitesinin yanında fısıldamaya bile mecali yetmeyecek bir otelde kalıyordum. İzmir'den gelmeden çektiğim yüklü miktarda para eğer bu otelde kalırsam bana 1 yıl bile yeterdi. Zira otele verdiğim bir aylık ücret lisedeyken haftada harcadığım paraya denkti.

Telefonumu İzmir'de bıraktığımdan kendimi odaya atar atmaz bavulumdaki tabletimi aramaya koyuldum. Otelin wifi şifresini öğrendiğim için internetle buluşmam pek uzun sürmedi. Twitter'a girince gelen bildirimlerle yüzümdeki sırıtış büyüdü. Yüzlerce mention atılmıştı ve insanlar evleneceğimle ilgili tweetimi retweetleyip durmuştu. Hashtag bile açmışlardı resmen. Bazıları havaalanında gelinlikle olan fotoğraflarımı çekmişti ve bu tweet binlerce RT almıştı. Twitter'da takipçilerimin fazla olduğu doğruydu fakat trend topic olmayı hiç beklemiyordum. Serra'nın kardeşi daha doğrusu üvey kardeşi mükemmel bir iş çıkarmıştı. İnsanlar Arda'ya bela okuyup benim gibi kıza bunun yapılmayacağı hakkında tweetler atmışlardı. Bol miktar acıma, ezikseme, anlayış, teselli, sevinçten uzaya çıkma içerikli tweetleri okuyup zafer gülümsememle tabletimi turuncu koltuğa koydum.

Tabi gülümsememi büyüten bir etken de o resimlerden sonra Arda'nın twitter hesabını kapatmış olmasıydı. Ve bu Arda Dinçer için gerçek manada çok büyük bir hareketti. O da benim gibi sosyal medya olmadan asla diyenlerdendi ve liseden beri kullandığı hesabına yazık olmuştu.

Gerçi bu bir başlangıçtı. Bunun daha ara sıcağı, ana yemeği, tatlısı, salatası, mezesi var Arda bey! Sana olan aşkımı bir antibakteriyel mendil gibi kullanıp attın ya, gerçekten benden çekeceğin var!

***

Kabusumda Arda'nın başka kadınlarla fink attığını görünce irkilerek uyandım. Etrafıma baktığımda eşyaları doğru düzgün seçemedim çünkü hava bir hayli kararmıştı. Gözlerimi ovalayıp kafamı yatağın yanındaki tek gözlü ahşap çekmecenin üstündeki dijital masa saatine çevirdim. Saat 00.17'ydi. Derin bir of çekerek yataktan doğruldum. Şebnem Gürsoy'un zayıf noktası bedeniyle kalmayıp uykusuyla devam ediyordu. Başka insanlar beni uyandırmaya çalışsa sadece bunu denemekle kalırdı. Bu yüzden erken uyanmam gereken günlerde 7-8 alarmı aynı zamana kurup öyle kalkıyorum. Ama ne yazıkki kendi kendime uyandıysam da uyuyamıyorum tekrar.

Aslında benim depresyonlarım ya uykunun şefkatli yastığında ya da alışveriş terapisinde son bulurdu fakat mağazaları dolaşıp bedenim olan olmayan her şeyi alma imkanım yoktu bu sefer. Uykumsa seni uyutmayan şey güçlendirir bahanesiyle beni kendinden uzaklaştırmaya çalışıyordu. Ee o zaman bana barlardan başka bir teselli kalmamıştı.

***

Saat gece 2'ye yaklaşırken tüm hazırlığımı bitirmiştim. Siyah mini bir etek üzerine açık mavi bir büstiyer giymiştim. Düğün için yapılan saçımı zorluklarla bozarak düzleştirmiştim. Üzerime siyah deri ceketimi geçirip ayakkabı olarak yüksek siyah topukluları tercih etmiştim. Makyaj olarak açık tonlarda pembe bir ruj sürüp eyeliner ve rimelden oluşan siyah göz makyajımla kendimi tamamlamıştım. Kulağıma taktığım uzun metal küpelerden sonra hazırdım. Şimdi aynada kendimi inceleyip Arda'da nasıl bir DNA sorunu olduğunu çözmeye çalışıyordum. Bu mükemmeliğe ben bile aşık olacakken Arda beyimiz baskı altında aşıkmış gibi davranmıştı. Yok kesin beyninde bir hasar oldu çocuğun. Acaba annesi bu çocuğu doğurduktan sonra doktor yanlışlıkla poposu yerine kafasına mı vurmuştu yani anlamıyorum ki.

Yanıma sadece bir iki yuduma yetecek bir para alıp odadan çıktım. Eğer fazla para alsaydım ilk bardaktan sonra aman ne olacak deyip tüm paramı bar masasında harcardım. Bunu ister miyiz? Tabiki evet ama İstanbul'da bu kafayla bu depresyonla bir de sarhoş olursam kendimi sabah nasıl bir manzarada bulurdum bilmiyordum. En iyisi kendini sınırlayabileceğin kadar nakit bulundurmak yanında fazlasına ihtiyaç yok.

KAÇAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin