Can'ın dürtmesiyle uyandım. Gözlerimi ovalarken ne kadar çok uyuduğumu düşünüyordum bu zamanlarda. Resmen ayaklı bunalım olarak geziniyor, yastığımla ciddi düşünüyordum.
"Şeb, Özgür yemek hazırlamış. Hadi aşağıya."
Kafamı salladım. Can odamdan çıkarken banyoya girip yüzümü yıkadım. Aynada makyajsız yüzümü incelerken kendi kendime mırıldandım.
"Serra'ya ağızlarının suyunu akıtarak baktılar ama makyajsız halini görmediler. Bir de bana bak! Makyajsız bile mükemmelim. Yatıyorum mükemmelim, kalkıyorum mükemmelim. Kussam bile mükemmellik kusacağım ya!"
Kusmak deyince aklıma Selim'in üzerine kusmam geldi. Koca bir kahkaha attım Selim'in o hali aklıma gelince. Onun coolluğu, hafızam silinmeden bana işleyemezdi bu olaydan sonra.
"Gerçekten kusarken bile mükemmelim ya."
Kendi kendime gülerek aşağıya indim. Açtığım saçlarımı da iki yandan örük yapmayı ihmal etmemiştim.
Aşağıya indiğimde masada beni bekleyen üç adamı görünce ıslık çalasım geldi. Ev arkadaşlarım diye söylemiyorum, hepsi karizmatikliğin everestiydi.Yemek masasında Özgür ve Selim yan yanaydı ve Can'ın yanındaki sandalye boştu. Yavaşça gidip oraya oturdum. Yemeği Özgür'ün yaptığını öğrenince beklentim düşmüştü ama masaya bir bakış attım ki...
"Oha!"
Yutkunarak Özgür'e baktığımda bana sırıtıyordu.
"Hepsini sen yapmış olamazsın!"
Masada servis edilmiş kremalı domates çorbasının kokusu kaç gündür özlem duyduğum ev yemeklerini yüzüme vuruyordu. Ortadaki köri soslu spagetti, yeşil salata, lahana sarması ve 3-4 çeşit meze beni benden almıştı.
"Yeni ev arkadaşımız için geçte olsa 'hoşgeldin yemeği'. Hadi yine iyisin kız."
Özgür'e sırıtarak çorbamı hızlıca bitirdim. Ortadaki yemeklerden tabağıma bolca doldurmaya başladım. Selim'in önündeki geniş kaseden salata alırken Selim bana anlam veremez şekilde bakıyordu. Ona kafamı sallayıp gözlerimi diktiğimde kaşlarını çatarak güldü.
"O kadar kızla yemek yedim ama senin gibi oburunu görmedim ev arkadaşcım."
Tabağıma her şeyden koyduğuma emin olup ağzıma bir lokma alıp bitirdikten sonra "Demekki hiç depresyondaki bir kızla çıkmamışsın. Ondandır." dedim.
Sonra masada bir sessizlik oldu. Tabağımın yarısını bitirdiğimde doymaya başladığımı hissetmiştim. Ama bu tabağın hepsini bitirmeliydim. O kadar güzellerdi ki.
Su dolu bardağı elime alarak yavaşça içmeye başladım. Kafamı yana çevirdiğimde dalgın dalgın tabağına bakan Can'ı gördüm.
Yanaklarımı şişirip Selim'e döndüm. Dün konuştuklarımızı hatırlayarak sırıttım.
"Doğru ya! Selim yarın hazır ol, düğün basıyoruz!"
Can bana sinirle bakarak "Saçmalama Şebnem." diye tısladı. Can'a dönüp ciddi olduğumu belirtmek için "Can! Bak benimki beni sevmiyor. Bizim bu yüzden hiç şansımız yok. Ama sen onu seviyorsun ve onun seni sevip sevmediğini bile bilmiyoruz. Sen dedin. 'Ege bir kıza taktı mı onu bir şekilde elde etmeden bırakmaz.' diye sen dedin, demedin mi? Belki kıza bir oyun yaptı, mecbur bıraktı. Ayıptır söylemesi ben de Arda'yla barışmak için pis oynardım eskiden." dedim usulca.
Özgür elini kaldırarak bana destek verdi.
"O lavuğa güvenilmez zaten. Hay ağzını öpeyim Şebnem ya!"
Celallenen Özgür'e kullandığı yanlış söz için tip tip bakınca elini indirerek "Ağzını öpmek deyince aklıma Almişim geldi. Tam 17 saat 26 dakikadır konuşmadık." dedi saatine bakarak.
Konuyu yine Almilla'ya getiren Özgür'e gözlerimi devirip Can'a odaklandım.
"Can b..."
"Şebnem yeter tamam mı? Hiçbir şey yapmayacaksınız. O seçimini yaptı. Kimse karışmasın." diyerek masadan kalktı ve kapıya doğru ilerlemeye başladı. Bir gram dokunulmamış tabağına bakıp "Bari yemeğini yeseydin!" diye seslendim. Aldığım cevap kapının çarpma sesi oldu.
Önüme döndüğümde Selim'le Özgür sanki rutin bir şeymiş gibi tepki vermemişlerdi. Özgür "Yemekler bendendi, toplaması sizden. Hadi kolay gele!" diyerek yanımızdan ayrıldı. Önümde yarım kalmış yemeğe bakıp "İştah bırakmadı beyefendi" diye söylendim. Gerçekten Can için çok üzülüyordum.
"Yemeyeceksen kalk hadi. Toplayalım şurayı. Özgür'ün sinirli halini görmek istemezsin."
Omuz silktim. Kesin beni yine bir yere fırlatırdı. Fırlatmak deyince aklıma vurduğum bacağım gelmişti. O kadar ağrıya rağmen şimdi sızlamıyordu bile. Elimi yavaşça pijamama götürüp hafifçe sıyırınca yara olan yerin sargılandığını gördüm. Pijamamı indirip eline aldığı tabakları mutfağa doğru götüren Selim'in arkasından gülümsedim. Ne kadar pis adam sıfatını layıkıyla taşısa da arada mükemmel bir kalbe sahip birisi olabiliyormuş demekki.
Selam canlar! Yukarıya Furkan Andıç'ın da oynadığı bir kısa film ekledim. Çok tatlış bir film, izleyin derim. Bölüme yorumlarınızı da bekliyorum... Bolca öpücük.