İmza Günü

1.4K 78 11
                                    

"İmza gerçekten çok teşekkür ederim yanımda olduğun için."

"Sen iyi olda."

"İyiyim iyiyim. Seni de ağlama duvarı bestiesi yaptım haberin olsun."

"Ne zaman ihtiyacın olursa minik ağlak."

Kafamı tekrar denize döndüm. Bir banka oturup saatlerce İmza'nın omzunda ağlamıştım. Şimdi de gözyaşı bezlerim kuruduğu için sadece içimden ağlayabiliyordum.

İmza omzumu sıvazlayıp "Hadi eve bırakayım seni." dedi. Onu başımla onaylarken ayağa kalktım.

Bir araba ya da motorsiklet beklerken İmza siyah bir bisiklete doğru ilerleyince duraksadım. Bisikletine binip bana döndü.

"Şebnem bu bisikletin kapısının olmadığını biliyorsun değil mi? Atlasana arkaya."

İmza'nın coolluğuna bir kez daha hayran olarak kıkırdadım. Bisikletin arka tarafına oturup kollarımı İmza'ya sardım. Zaten Almilla'ların evi pek uzakta olmadığı için rahattım.

Ona yolu tarif ettim eve gidene kadar. Eve ulaştığımızda bisikletten inip "Gerçekten çok teşekkür ederim İmza. Zor anlarımda yanımda olan kimseyi unutmam. Ne zaman ihtiyacın olursa arayabilirsin. Görüşürüz." dedim ve kapıya doğru yürümeye başladım. İmza arkamdan adımı seslenince tekrar ona döndüm. Bisikletinden inip "Binsene bi şuna." dedi. Ama şu an hiç oyun oynayacak halim yoktu ki benim.

"İmza şu an pek havamda de..."

"Dediğimi yap sen bi."

Nefesimi seslice dışarı vererek bisiklete doğru ilerledim. İmza bu sırada bir on-on beş metre uzağa gitmişti. Bisiklete binip "Ee şimdi?" diye sordum.

"Bana doğru sür."

Bu sırada fotoğraf makinesini yüzüne doğru götürmüştü.

"Bir de içinden gelerek kahkaha atmanı istiyorum gelirken. Başını hafifçe geriye atabilirsin. Dengeni kaybetmemeye de dikkat et."

"İmza bak iyi günümde olduğum zaman istediğin kadar modellik yaparım sana. Ama şu an ge..."

"Sürmeye başla. Kahkahaları da unutmayalım."

"Sence nasıl kahkaha atacağım şu halde?"

İmza fotoğraf makinesini indirip bana doğru gelmeye başladı.

"İnsanların karakterini çok iyi çözerim. Zaten psikoloji okumuştum. Ve sen Şebnem Gürsoy aslında her gün bunu yapıyorsun. Hiçbir zaman dertsiz tasasız biri olmadın sen yalan mı? Mükemmelliyetçi kişilerin tipik sorunu. Gayet sıradan zamanlarda bile her şeyin kusursuz olmasını isterler ve bir aksilikte bile beyinlerinin içinde savaş başlar. Ama senin şu yüzündeki gülümsemen var ya tanıştığımızda da olan, o senin bir nevi masken ve çok gerçekçi. Ne olursa olsun, insanların senin de güçsüz olabileceğin zamanların olabileceğini anlamaması gerek değil mi? Eminim kimsenin yanında ağlayamıyorsundur. Ben elalem kategorisinde olduğum için yanımda durdun. Tüm acılarını dişlerinin arkasına saklayabiliyorsun. Şimdi de bunu yap. Güçlü olmak bunu gerektirir ha?"

"Daat! Şebnem Gürsoy olmak bunu gerektirir."

İmza'ya gülümsememle o da bana sırıttı ve gerilemeye başladı. Allah'ım bir insan nasıl hem bu kadar seksi hem bu kadar anlayışlı hem bu kadar zeki hem de bu kadar yetenekli olabilir? Gerçi bu soruyu her gün aynanın karşısında da soruyorum ama...

"Hadi sür."

İmza fotoğraf makinesini yüzüne yaklaştırırken dünyada benim gibi olan insanlarında olduğunu anlayıp gülmeye başladım.

"Daha da büyük bi gülüş."

Ben ona doğru sürerken o da geri geri gidiyordu. Esen rüzgar saçlarımı geriye atarken çıkan deklanşör sesiyle aklıma Arda'nın twerk yaptığı hayaller geldi. Hem de puantiyeli kırmızı beyaz bir paçalı donla. Zihnimde oluşan bu görüntüyle koskocaman bir kahkaha bıraktım havaya. Bir yandan da yüzüme gelen saçımı tek elimle geriye itiyordum. Sonunda İmza'ya ulaşınca yavaşlayıp bisikletten indim.

"Sağ ol İmza."

"Sen sağ ol. Fotoğraf sergime çok güzel bir fotoğraf eklendi şimdiden."

Omzuna yumruk atarak eve ilerlemeye başladım.

İmza haklıydı. Annem ve babamla bu yüzleşmeyi yaşayacağımı biliyordum. Sevgilimin ve ailemin ihaneti hep beynimin içindeydi. Şimdi annem geldiyse ne olmuş? Hiç değilse yüzleşeceğim bir kişiden kurtuldum değil mi?

Yüzüme Şebnem Gürsoy gülümsememi takarken kapıya ulaşmıştım. Tıklattığımda kapıyı açan Selim oldu. Şu an bu mal çocuk bile moralimi bozamazdı.

Onun "Şibnim şibnim iyi misin Şibnim..." demesine aldırmadan içeri geçtim. Üzerimdeki ceketi çıkarıp askıya astım. Salona doğru ilerlerken aklımda İmza günüm vardı. Ya resmen ilk görüşte aşık olduğum, bilinçaltımın bana verdiği yetkiyle rüyamda evlendiğim çocuk bugün bana sarılıp beni teselli etmişti. Sonra fotoğrafımı çekmişti. Ve bunları sergisine koyacaktı. İmza Gedenoğlu'nun sergisinde fotoğrafım olacaktı. Boru değil yani.

Salona geldiğimde kapı kapalıydı. Kulpunu çevirecekken Selim elini elimin üstüne koydu. Hızla elimi çekip "Selim fırsatçı kumralın tekisin. Amacın ne anlamıyorum ama bana yaklaşma. Bana 10 metreden fazla yaklaşmaman için mahkemeye bile gidebilirim yani." diye sıraladım cümlelerimi.

"Formuna dönmüşsün Şebnem Gürsoy. Bu iyi. Dönmeye bizim evden devam edebilirsin."

"Sen ne çeşit bir sürpriz yumurtasın kardeşim? Düş diyorum yakamdan, düş!"

"Aa ama Şebnem. İnsan hiç patronuna öyle der mi?"

"Zevzek zevzek konuşma kusmuklu. Çekil önümden."

"Anlamadın tabi. İşte sana benden doğum günü hediyen. Artık o gıcık herifin asistanı değil çok sevdiğin ben'im asistanımsın."

İşte sıccak sıccak yebee :D Yorumlarınızı bekliyorum. Bolca öpücük....

KAÇAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin