Acı

1.5K 68 8
                                    

Ne olduğunu anlayamıyordum. Haberi duyduktan sonra hiçbir şey duyamaz olmuştum. Can'ın seslenişleri, beni sarsması, Özgür ve Selim'in endişeli soruları... Sadece beynimde haber spikerinin söyledikleri yankılanıyordu.

Gözlerim dolmuştu. Karşıya gözlerimi sabitlemiştim ama karşımda ne olduğundan bile bihaberdim.

Olamaz. Arda ölmüş olamaz.

Ölmek kesin bir ayrılıktı. Arda bu sefer beni gerçekten bırakıp gitmiş olamaz.

Birinin beni cimciklemesiyle birden ayağa kalktım. Çocuklara bakıp yutkundum. Koşarak yukarı çıktım. Özgür peşimden koşarken Can'da Selim'e bir şeyler anlatıyordu.

Odama gelince kapıyı yavaşça kapatıp kilitledim. İçim yanıyordu. Ağlamak istiyordum ama akmıyordu gözyaşlarım. Kalbimi zehirliyordu. Hızlıca banyoya girdim. Küvete oturup soğuk suyu açtım. Su küveti yarıladığında bacaklarımın uyuşukluğuyla iyice yayıldım. Kıyafetlerim tenime yapışmıştı. Sadece karşıma bakıyordum. Arda ölmüş olamazdı. Su artık omuzlarıma geliyordu. Musluğu kapattım yavaşça. Suyun soğukluğu vücudumu uyuşturmuştu ama hala içimdeki yangını söndürememişti. Yavaşça suyun içine bıraktım kendimi. O an Arda'yla ilk kez denize gittiğimiz an geldi gözlerimin önüne.

"Arda ben sadece güneşlenmeye geldim diyorum. Sen gir işte."

"Şebnem Gürsoy, bunu sen istedin."

Arda beni şezlongumdan ayırıp kucağına almıştı. Denize doğru koşarken ben tepiniyordum ama Arda'ya tesir etmiyordu bu. Kahkahalar ve çığlıklarla göğsünü yumrukluyordum. O sadece gülüyor ve koşuyordu. Denizde biraz ilerledikten sonra Arda beni yavaşça (!) suya fırlattı. Denizde dengemi sağlayıp doğruldum. Arda'ya su atıp "Hainlikte zirvesin Dinçer." dedim. O ise buna karşılık kafamı suya batırdı. Daha sonra Arda'yla yüzdük. Su savaşı yaptık. Arda bana "Hadi kim daha fazla suyun altında kalacak?" diyerek bedenini batırdı denizde. Gülerek bende ona uydum. Gözüm kapalı bir şekilde suyun altında dururken dudaklarımda bir baskı hissettim. O an birlikte öpüşerek su yüzeyine çıktık. Geri çekildiğimizde Arda bana gülümsüyordu.

"Karşılık verdiğine göre artık sevgilimsin Gürsoy."

Arda'yla ilk öpüşmemizi hatırlayınca sudan çıktım birden. Bu beni kendime getirmişti. Bağırarak ağlamaya başladım. Hıçkırarak, hiç ağlamadığım kadar. Belki artık birbirimizin hayatında olmayacaktık ama başka yerlerde varolacaktık. Bunu bilmek beni ne güzel şeymiş. Şimdi Arda'nın, hayatımın neredeyse yarısını birlikte yaşadığımın adamın öldüğünü öğrenmek...

Ağlayarak sudan çıktım. Her yer bana havasız geliyordu. Nefes alamıyordum. Uyuşuk bacaklarım beni yere düşürürken küfrederek ayağa kalktım. Yavaşça pencereme ilerledim. Hava almalıydım. Camı açtığımda ıslak olan elbiselerimin de etkisiyle bedenim iyice ürperdi. Ama bu gelen hava yetmiyordu. Hızlıca kapımın kilidini açıp aşağıya indim. Salonda oturan üçlüye aldırış etmeden kapıyı açıp çıktım. Biraz ilerleyip dizlerimin üzerine çöktüm. "Arda" diye bağırdım gökyüzüne doğru. Sanki gelebilecekmiş gibi. Sanki gökyüzü bana onu geri verebilecekmiş gibi.

Omuzlarımda hissettiğim ağırlıkla artık ağlama işlevini yerine getiremeyen gözlerimle arkama döndüm. Can bana tebessüm ederek "Şebnem hadi iki saattir buradasın. İçeri geç. Konuşalım." dedi. Uzattığı eline bakarak kafamı salladım. Islak kıyafetlerim üzerimde kurumuştu ve kendimi çok halsiz hissediyordum. Canın elinden destek alarak ayağa kalktım. Can tek koluyla bedenimi sardı ve yürümeme yardımcı oldu. Selim içerde telefon görüşmesi yapıyordu. Özgür ise ortalıkta yoktu. Can beni yavaşça kanepeye bıraktı ve yandaki koltuktan peluş battaniyeyi alarak üzerime örttü.

Karşımdaki masaya oturarak ellerimi avuçlarına aldı. Biten gözyaşlarım sanki tekrar gelmiş gibiydi. Ağlamamak için kendimi sıkıyordum. Can'a baktığımda bana güven verici bir şekilde bakıyordu. Ona sıkıca sarılıp sessizce ağlamaya başladım. Hiçbir şey demiyordu. Sadece saçlarımı okşuyordu. Bir müddet öyle kaldıktan sonra yüzümü silip Can'ı bıraktım.

"Şebnem zaten o ıslak kıyafetlerle durdun saatlerce. Hadi üstünü değiştir. İyice hasta olacaksın sonra." dedi yüzümü okşayarak Can. Karşı gelmeden kafamı salladım ve yukarı çıktım. Üzerimi değiştirip kapıyı açtığımda Selim'le burun buruna geldim. Birbirimize bir süre boş boş baktıktan sonra Selim bana sıkıca sarıldı. Tepkisiz kaldım. Yavaşça beni bırakıp elindeki iPod ve kulaklığı bana uzattı.

"Böyle zamanlarda kimseyi dinlemek istemez insan. Ama müzik iyi gelir çünkü seni sana anlatır. Al, sende kalabilir."

Teşekkür etmeye bile mecalim yoktu. Yavaşça avucundan alıyordum kulaklık ve iPod'u. Tam o sırada Selim elimi avucuna hapsetti. Hemen bana tekrar sarıldı. Sonra birden bırakıp yan taraftaki odasına girdi. Bende yavaşça aşağıya indim. Arkası bana dönük iki kız oturuyordu koltuklarda. Beni gören Can sırıtarak "İşte Şebnem de geldi." dedi. O sırada iki kız da bana döndü. Birisi Almilla'ydı. Diğeri ise...

Diğeri ise Serra'ydı. Nasıl olur? O anonsta uçakta Serra'nın da olduğu söylenmişti. Serra'nın da ölmüş olması gerekmiyor muydu?

Merhabalar... Birazcık hızlı yazdım o yüzden duyguyu tam verememiş olabilirim. Kusuruma bakmayın. Nasıl buldunuz bölümü? Sizce Serra ne ayak P Bolca öpücükleeer...

KAÇAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin