Harun Bey'le kahvelerimizi yudumlarken Alp'i bekliyorduk. En sonunda kapının tıklatılmasıyla yeni patronumu görmek için başımı çevirdim.
"Gir!"
Kapının açılmasıyla gözlerim büyüdü. Ya hayır ya! Ben şanssızlıkta everestim resmen. Yani onca kişi arasından neden bu?
"Amca beni çağırtmışsın?"
"Gel Alpcim."
Alp bana dik dik bakarak gelirken ben de ona yavru kedi bakışı atıyordum. Bu sakar çocuk nasıl benim patronum olabilirdi?
"Alp, işte yeni asistanın Şebnem Hanım. Hülya'ya söyle bir daha onun yüzünden kimseyi işten çıkartmayacağım."
Alp bana bakıp sırıtarak "Yarın saat 7.30'da masamda şekersiz Türk kahvesi görmek istiyorum. Bir dakika bile geç kalmayacaksın. Detaylar hakkında sonra konuşuruz. Görüşürüz amcacığım!" dedi ve gitti.
Nefesimi hırsla dışarı verdim. İntikamını ne güzel de alıyordu!
Harun Bey şaşkınca bana bakıp "Aslında çok kibardır. Kimseye de böyle davranmaz ama bu aralar çok meşgul ve stresli. Sanırım ondan bu kaba tavrı. Herneyse. Yaklaşık bir ay sonra Dinçer'lerle karşı karşıya geleceğimiz bir ihale var. Bir iki haftaya masama bilgileri getirmeye başlarsın. Ve maaşında bununla birlikte çok yüklü olacak. Emin olabilirsin." dedi.
Tabiki yüklü olacak. Bir dakika. Şimdi ben kendi paramı mı kazanacaktım? Vay canına!
"Peki avans alabilir miyim önden?"
"Tabiki ama önce bir sözleşme imzalamanız lazım."
Harun Bey asistanını arayıp bir şeyler dedikten sonra bana döndü.
"5 dakika sonra gelecek."
"Ihmhm. Harun Bey, sizin bir oğlunuz var değil mi? Neden işlerin başında olan oğlunuz değil de yeğeniniz?"
"Birtakım ailevi meseseler bunlar. Yani sizi ilgilendirmez."
Omuz silktim. Bu işin içinde bir şeyler vardı. Ama zamanlarda onu da öğrenirdim. Bir süre sonra kızıl asistan elinde birtakım kağıtlarla geldi. Harun Bey'e uzatıp giderken Harun Bey'de bir kalem alıp kağıtları bana yöneltti.
"Şurayı imzalarsanız..."
Kalemi alıp imzamı attıktan sonra ayağa kalktım.
"Sizinle çalışmak güzel olacak Harun Bey."
"Umarım Şebnem Hanım."
Tokalaştıktan sonra odadan çıktım. Devamlı bir iş bulmuştum. Ve Harun Bey'in bana yazdığı çekle ilk paramı da kazanmıştım. Modellikte olursa İstanbul'dan beni kimse alamazdı artık.
Asansör olduğum kata geldiğinde cam kapıdan içerideki Alp'i gördüm. Yüzüme yapmacık bir gülümseme yerleştirerek açılan kapıdan içeri girdim. Aşağıya inene kadar hiç konuşmadık. Asansör zemin kata geldiğinde hemen indim ve kapıya çıktım. Boş taksi beklerken önüme bir araba durdu. Camını yavaşça açtığında bunun Selim olduğunu gördüm. Bana adeta tıslayarak 'Bin arabaya!' deyince gidip yan koltuğuna oturdum.
Gaza basıp yola çıktı. Ona bakarak yutkundum. Aşırı sinirliydi ve bu yüzünü hiç görmediğim için açıkçası biraz korkmuştum.
"Orada ne işin vardı Şebnem!"
"Nerede Selim?"
"Şebnem salağa yatma. Soruma cevap ver!"
Öyle bir bağırmıştı ki kulaklarım error vermeye başlamıştı.