"Çadırları yaptıysanız şimdi odun toplamak, yemek hazırlamak ve ilerideki çeşmeden su getirmek gibi görevleri yerine getireceğiz."
Kağan hoca görev dağılımını yapacaktı. Umarım odun toplama görevi bana düşmezdi.
"Esil ve Cihangir siz su getirin."
"Hocam ben su falan taşıyamam. Söyleseydiniz yanımda hizmetçimi getirirdim."
Tabii ki bunu diyen baş egoist Esil'di. Bu kızın klişe Türk dizilerindeki gıcık zengin kızlardan hiçbir farkı yoktu.
"Haa öyle mi küçük hanım. Eğer beden dersinden kalan tek öğrenci olmak istiyorsak suyu getirme. Herkes verdiğim görevi sorgulamadan yapacak."
Kağan hoca Esil'i dumura uğratmıştı. İçimin yağları eridi resmen. Müstehak ona.
"Gurur ve Dila sizde odun toplayın. "
Gurur okulun popülerlerinden biriydi. Basketbol takımının kaptanıydı. Cihangir ise futbol takımının kaptanı ama aynı zamanda basketbol takımındaydı. Cihangir bu durum ile hep övünürken Gurur'un hiç ego kastığını görmemiştim. Ya da ben Cihangir'i seyretmekten pek başka şeylere odaklanmamışta olabilirdim. Evet ben aptal bir platoniktim. Ama son olanlardan sonra nefret duygusu içimdeki hoşlantıyı yok ediyordu.
"Kızım ne şanslısın. Gurur ile partner oldun."
"Ne alakası var? Sadece odun toplayacağız Ferah."
"Mesela aynı oduna uzanırsınız ve elleriniz birbirine değer. Aşk başlar."
"Yaz dizisi senaryosu yazarsın bu kafayla sen."
"Aslında deneyebilirim."
"Aranızda konuşmayın herkes görev yerine marş marş."
"Görüşürüz Dila kendine dikkat et."
"Tamam ederim. Sen de kendine dikkat et. Yaz dizilerini kim yazar sonra."
Gurur'un yanına doğru yürümeye başladım. Yakınına geldikçe kendimi daha kısa hissediyordum. Aslında 1.68 boy kısa sayılmazdı.
"Merhaba."
Muhabbeti başlatan oydu. Benimle hiç konuşmaz sanıyordum. Çünkü o popüler çocuk ben ise görünmez kızdım.
"Merhaba."
"Ben Gurur."
"Tanıyorum seni zaten. Hem okulda herkes seni tanıyor."
"Ama ben seni tanımıyorum."
"Ah pardon. Ben Dila."
"Çok güzel bir ismin varmış Dila."
"Teşekkür ederim."
Gurur kesinlikle Cihangir gibi değildi. En azından insanlara yukarıdan bakmıyordu. Tabii boy farkı olarak demiyordum.
"Bu dallar ıslak. Biraz daha kurularını bulmamız lazım."
"Ama zaten çok yürüdük. Ben senin kadar kondisyonlu değilim."
"Bir şey olmaz Dila. Hem mis gibi havada yürüyoruz fena mı?"
Benim için fenaydı. Ben tembel bir insanım bu kadar bile bünyeme fazla.
"Tamam neyse biraz daha yürüyelim sonra geri dönelim oldu mu?"
"Anlaştık ortak. "
Biraz daha yürüdükten sonra nihayet kuru dallar bulabilmiştik.
"Sonunda bulduk." Galiba bu duruma en çok ben sevinmiştim. Çünkü Gurur yalnız bıraksam bütün ormanı turlardı.
"Hadi geri dönelim."
Bitmedi çilem. Tekrar yürü şimdi geldiğin yolu kolaysa.
Tam yarım saattir yürüyorduk ama kamp alanına varamamıştık. Ne kadar itiraf etmek istemesem de galiba kaybolmuştuk.
"Galiba kaybolduk. "
"Öyle gözüküyor."
"Ne demek öyle gözüküyor Gurur. Bir şeyler yapsana."
"Ne yapabilirim Dila. Tek çaremiz oturup bizi bulmalarını beklemek."
Zaten hep beni bulurdu böyle şeyler bela mıknatısıydım resmen.
.....
Merhabalar. Nasılsınız?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dedikodu / texting
Comédie(Tamamlandı.) Her şey okul gazetesinde çıkan bir dedikodu ile başlamıştı. Hoşlandığı çocuk ondan nefret etmeye başlamış, en iyi arkadaşı ile tanışmış bir de anonime sahip olmuştu. Başlangıç tarihi:31 Ağustos 2019 Bitiş Tarihi:21 Eylül 2020 Kapak tas...