Küçük büyücüler okulun ikinci dönemini yarılarken her geçen gün büyü dünyasının gerçekleriyle yüzleşiyorlardı.
Lily arkadaşlarının ailelerinden gelen gazeteleri okuyordu. Bir süre sonra gazete sadece ölüm haberleri veren bir aygıt haline gelince okumaktan vazgeçti. Kendi küçük dünyasına henüz Voldemort'u kabul edecek durumda değildi.
Büyü dünyasının problemleri dışında herkesin aileleriyle de sorunları oluyordu. Lily de bunlara dahildi. Anne babasından aldığı mektuplar onu mutlu ediyordu fakat ablasının hiçbir şey yazmaması ve eve gidince ondan göreceği muamele onu korkutuyordu. Petunia yeniliklere açık değildi, olsa bile kendi yerine kardeşinin böyle bir yeteneği olması onu sinirlendiriyordu. Kendini duyacağı her bir hakarete ve tehdite karşı hazırlamaya çalışıyordu.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Sınav vakti James'in uçan süpürgede iddia ettiği hızından daha hızlı gelmişti. Tüm Hogwarts ders aralarındaki vakitlerini yer varsa kütüphanede, yoksa büyük salonda ders çalışarak geçiriyordu. Büyük salondaki gülüşmeler, sohbet uğultuları yerini kalemin kağıtta çıkardığı sese ve sayfa çevirme hışırtılarına bırakmıştı.
Sınavlar anlatılmaya değer olmayan bir biçimde bitti. Sonuçta kimse kalmadı, önemli olan da bu. Değil mi?
Herkes eve gitme hazırlıklarını tamamlarken her öğrenci karmaşık duygular içindeydi. 7. Sınıflar okuldan mezun oldukları için hüzünlülerken aynı zamanda iş hayatına atılacakları için heyecanlılardı. 6. Sınıflar 7 olmamın verdiği bir gerginliği taşıyorlarken 5'ler SBD'den kurtulmanın verdiği rahatlıkla hareket ediyorlardı. Aynı zamanda 5'e geçenler de SBD'lere geriliyorlardı. 4 ve 3. Sınıf olanlar okulun bitmesine sevinmekten başka bir durumda değilken 2. Sınıf olacaklar diğer okul yılını merakla bekliyorlardı.
Tabi bu işin akademik yanıydı. Kabul etmek gerekir ki Hogwarts tüm eksileriyle beraber bile herkesin inanılmaz sevdiği ve unutamadığı yıllarını yaşadığı bir yerdi. Eve dönünce sıcak bir aile ortamı olmayan ve huzur dolu bir yaz tatili geçirmeyecek olanlar Dumbledore'un "Öğrenciler, yazın Hogwarts'da kalabilir." demesini bekliyordu.
Sirius Black de bunu ümit edenlerdendi ve olmadığı için üzülenlerdendi. Sirius eve gidince annesinden yiyeceği darbeleri, babasından duyacağı hakaretleri ve akrabalarından alacağı aşağılayıcı bakışları düşündükçe korkuyordu.
Trene binme vakti geldiğinde Sirius tüm sene olduğundan çok daha hareketliydi. Daha önce hiç yapmadığı kadar haylazlık yapıp hiç gülmediği kadar güldü. Perona yaklaştıkça bu hareketliliği azaldı. Hatta trenin durmasına on dakika kala Sirius ölüm sessizliğine büründü. James, onu güldürmek için elinden geleni yapıyordu ama Sirius değil gülmek, yüzündeki tek bir kası bile hareket ettirmiyordu.
"Anne! Baba!" James, kompartmandan iner inmez onu bekleyen anne ve babasına koştu. Remus, Sirius ve Peter'a veda edip kendi ailesine doğru ilerledi. Bir müddet sonra Peter da ayrılmıştı yanından.
Sirius tek başına kalmıştı.
"Anne, baba bu Sirius!" Sirius, eğdiği başını kaldırdığında ona gülümseyen iki yetişkin görünce bir an korktu.
"Merhaba Sirius, ben Fleamont Potter. Bu da eşim Euphemia Potter."
"Merhaba Sirius." Sirius, Euphemia'nın uzattığı elini sıktı.
"Oğlumun elini bırak Potter." Orion Black, oğlunu omuzlarından tutup çekti.
"Görüyorum ki kibarlığı bir türlü öğrenememişsin Black. Eşimle konuşma tarzın çok hoşuma gitmedi."
"Sizin gibilerle işi yok benim oğlumun."
Euphemia, oğlunu bu adamın yanında daha fazla tutmak istemiyordu. James'in elinden tuttu."Hadi James, gel gidelim biz."
"Görüşürüz Sirius." James kocaman bir gülümsemeyle Sirius'a el salladı. Sirius sadece kafasını sallamakla yetindi. Daha fazlasını yaparsa, işiteceği azarın artacağından korktu.
Orion, oğlunu annesine teslim edip Fleamont'un önüne dikeldi. Sirius, babasıyla adamın arasındaki konuşmayı duyamadan annesi onu sürükleyerek perondan çıkardı.
*****************************************
"Reg!" Sirius, ona doğru koşan kardeşine sarıldı.
"Çok özledim seni."
"Ben de seni özledim." Walburga, Regulus'u Sirius'tan ayırdı.
"Ailemizin yüz karası ile vakit geçirmeni istemiyorum Regulus." Sirius, kalbi kırık ve sinirli bir şekilde odasına çıktı. Izdırap dolu bir yaz başlamıştı. Yakın zamanda bitecek gibi de gözükmüyordu.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Gecenin ilerleyen vakitlerinde Sirius yatağına uzanmış, düşünüyordu. Okulda yaşadığı eğlenceli şeyleri düşünerek geceyi atlatmaya çalışıyordu.
Kapının aralanmasıyla doğruldu, kendini yataktan attı. Annesi geldiyse ondan kaçmak için müsait bir pozisyona geçti.
"Abi?" Regulus, yüzünde kocaman bir gülümsemeyle kapıda duruyordu.
"Reg? Ne işin var burada?!" Regulus abisinin yatağına oturdu.
"Annem başka türlü konuşmamıza izin vermedi diye uyumalarını bekledim." Sirius, gülerek kardeşinin yanına oturdu onun saçlarını karıştırdı.
"Abi, annemler niye kızıyor sana?" Sirius, kaşlarını çattı.
"Gryffindor'a seçildiğim için."
"Gryffindor kötü mü?" Sirius heyecanla kardeşine döndü.
"Asla! Orada bir sürü insanla tanıştım. Çok güzel arkadaşlarım oldu. Hatta aralarında üç kişi var ki onları dünyaya değişmem!" Sirius, sene boyu yaptıklarını anlatırken ikisi de gülüşüyorlardı. Regulus, uyuklamaya başlayınca Sirius onu odasına taşıdı.
"Hayır, ben hikaye dinlemek istiyorum." Sirius gülümsedi, kardeşinin saçlarını karıştırdı.
"Bak ne diyeceğim? Şimdi uyu, yarın anlatmaya devam ederim. Olur mu?" Regulus gülümseyerek uykuya daldı. Sirius, kardeşinin üstünü örttükten sonra sessizce kendi odasına geçti.
Yüzünde kocaman bir gülümsemeyle yatağa attı kendini. Arkadaşlarını, ve onlara gizlice nasıl yazabileceğini düşünürken uyuyakaldı.
Ah Black ailesi ve şu Slytherin politikaları.
Umarım bölümü beğenmişsinizdir, yorumlarda belirtmeyi unutmayın efendim!
Hepinize yaramaz günler⭐️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lily ve Çapulcular
Hayran KurguIslak ve soğuk Eylül günümüze hoşgeldiniz. Koskocaman bir nehirden, kayıklarla geçtik ve kimimizin yıllardır, kimimizin de aylardır hayalini kurduğumuz o okula geldik. Yıl 1971 ve devamı. Bunlar bizim gençlik yıllarımız, bizim hikayemiz. Gelin v...