25.BÖLÜM

815 28 3
                                    

İyi okumalar...

Hayat benim için zorlu bir sınavdan ibaretti. Önümde up uzun bir yokuş vardı. Sonunun nereye gittiğini bilmediğim, çıkması zor bir yokuştu. Susuz kalmış bir çölde gibiydim. Oradan oraya koşuyordum sanki. Çırpınışlarım boşunaydı biliyordum. Ama umut fakirin ekmeğidir felsefesine uyuyordum. Kırılan kalbimin parçaları ağzımdaydı sanki. Söylediğim son cümleler kanatıyordu. Tek çarem olarak bu olduğunu düşünüyordum. Karşımdaki yıkılmaz adam bir şekilde beni kendine bağlamıştı. Berk'e hissetmediğim duygularla barkına açmıştım kalbimi. O sahip çıkamamıştı. Koca ellerinin arasında sıkıp param parça etmişti. Karşımdaki adamın bakışları buz gibi keskindi. Ne dediğimi idrak etmeye çalışıyormuş gibi bir hali vardı. Gözümden akan yaşlar yüzümü ıslatıyordu. Gözlerim buğulu buğulu bakıyordu. Hayran olduğum yüzünü bulanık görüyordum. Oysa her zaman net görürdüm. Aşk dolu bakışları ile kalbimi fethederdi. Gülüşü... Gülüşüne hasret kalmıştım. İçimde tarif edilmez duygular ile şimdiden pişmanlık yaşıyordum. Haklı olduğum halde ben neden pişman oluyordum? Onu kaybetmekten deli gibi korkuyordum. Beni sarmalayan güçlü kollarını özlemiştim. Kokusuyla başımı döndüren adama ihtiyacım vardı.

"Sen ne dediğinin farkında mısın bervin!?" ne kadar sakin görünsede sesindeki sinir daha çok ağlamama sebep oluyordu. Oysa bana sarılıp "sen benimsin seni benden ancak ölüm alır" demesini beklerdim.

"Evet barzan. Olmadı... İkimizde denedik olmadı. Ne ben sana sahip çıkabildim ne sen bana"

"Bervin! Kendine gel bu hareketlerin soğutuyor" soğutmak? Sabahtan beri yaptıklarına rağmen soğumayan ben, hala deli gibi seven ve söylediğim sözden pişman olan benken o neyin soğumasından bahsedebiliyordu? Bir insan bir kaç saatte bu kadar değişebilir miydi?

"Ben kendimdeyim barzan. Kararım kesin"

"Boşanma falan yok bervin anladın mı? Üstüne kuma'da getirsem, dövsemde öldürsemde boşanma yok! Sen benimsin!"

"Sus! Sus anladın mı sus! Ben senin falan değilim. Ben hafataya gidiyorum. Ve sen barzan! Sen beni bırakmak zorundasın!"

"Neden! Neden bervin neden?"

"Sen bana inanmadın barzan. İnanamaman yetmezmiş gibi bana vurdun! Karnımda çocuklarının olduğunu bildiğin halde vurdun! Ve en önemlisi ne biliyor musun? Ben herşeyi sineye çekmeye hazırken sen gözlerimin önünde o elifle gülüştün. Benim yerime oturmasına izin verdin. Küçümseyici bakışları altında ezilmeme müsade ettin! O yüzden beni bırakacaksın barzan!" son gücümle bağırmıştım. İçimde ne varsa ne yoksa dökmüştüm. Biliyordum ki bizim kavgamızı herkes duyuyordu. Roni hanım ve elif mutluluktan havalara uçuyorlardır. Bizi bu hale getirdiği için barzandan nefret ediyordum. Karşımda kahroluşu bile benim içimi soğutmuyordu. Az önce pişman olan ben şimdi pişmanlığın kırıntısı bile kalmamıştı. Barzan yine ellerini saçına daldırıp çekeliyordu. Bana döndüğünde kızarık gözleri kalbimi acımıştı. Neden bu kadar kolay affediyordum? Neden gözlerinin dolmasına bile dayanamıyordum? O beni karşısında çok ağlatmış iken ben neden ağlamasını istemiyordum?

"Bende son sözümü söyledim. Gidemezsin hiç bir yere. Sana söz veriyorum bu olayı araştırcağım. Eğer sen haklı çıkarsan sana bunları unutturmak için elimden ne geliyorsa yapacağım. Ama ne olur beni sensiz bırakma. Beni varlığın, kokun, yüzün, tenin herşeyin ayakta tutan tek şey. " bunları duymayı beklemiyordum. Kırılan kalbimin parçaları birleşmek için yer arıyordu. Aklım "affet" diye haykırıyordu.

"Senden gitmememi istiyorsan bana müsade et istanbula 1 haftalığına gideyim. Sende bu sıra zarfında araştır. " biraz uzaklaşmak ikimizede iyi geleceğini çok iyi biliyordum. Barzanın ne yapacağım bakışları altında eziliyordum. Ama başka çarem yoktu.

GUPSE (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin