26.BÖLÜM

832 30 4
                                    

İyi okumalar...

Hayat acımasız, insanlar acımasız, aşk sevda acımasız. Seni yerden yere vuran kader acımasız., bana mısın demiyor vurdukça vuruyordu. Daha ne kadar üzülebilirim dediğim anda bin katını yaşıyordum. Beni avutan tek şey karnımdaki canlardı. Hastaneden çıkalı 1 ay olmuştu. O günden sonra barzan sadece üç kez aramıştı. Açmamıştım. Elim varmamıştı açmaya. Belki duyacaklarımdan korkmuştum. O gün bebeklerimi kaybetmedim ama artık ben, ben değildim. Değişmiştim. Artık iç ısıtan gülüşlerim yoktu. Boş gözler ile bakıyordum herkese. Hissizleşmiştim. Havanın buz gibi soğuk olması içimi titretmişti. Balkondan çıkıp küçük odama giriş yaptım. Dışarısı nasıl soğuksa odam sıcacıktı. Üşüyen ellerimi kazağımın içine soktum. Karnımın guruldaması ile yüzümde tebessüm oluştu. Bebeklerimin "acıktım anne" mesajıydı bu. Küçük odamdan çıkıp mutfağa ilerledim. Buzdalabından kahvaltılıkları çıkarıp masaya yerleştirdim. Seda ile kendime güzel bir kahvaltı hazırladım.

"Günaydın canım" seda yanağıma öpücüğünü kondurup masaya yerleşti. İki elini birbirine vurup aç gözler ile masayı süzüyordu. Çocuk gibi davranışları beni mutlu ediyordu. Kapının çalması ile kendime geldim. Yavaş adımlar ile kapıya doğru ilerledim. Gelen ozandı.

"Günaydın fıstık" diyerek yanağımdan makas almayı ihmal etmemişti. Mutfağa ilerleyip oda aynı seda gibi masaya yerleşmişti. Bende karnımın izin verdiğince oturdum yerime. Sessiz bir kahvaltı yapıyorduk. Ortamdaki tek ses çatak ve bıçak sesleri idi. Ozanın boğazını temizlercesine öksürmesiyle ona baktım. Bir şey söylemek ister gibi bir hali vardı.

"Bervin ben sana bir şey söyleyeceğim"

"Söyle ozan dinliyorum"

"Barzan! Dün barzan bana ulaştı. Nasıl yaptı bilmiyorum. Sesi çok sert ve sinirli geliyordu" barzanın ismini duyduğumda kalbim teklemişti. İsmi bile hissizleşmiş bedenimi heyecan ile dolduruyordu. Böyle olmaması gerekiyordu. Beni unutan birini benimde unutmam gerekiyordu. Benim artık mutlu olmaya umudum yoktu. Artık "umut" kelimesi bile bana uzak geliyordu. Korkuyordum belkide. Çünkü ne zaman mutlu olsak ardından enkazın altında kalıyordum. Gözlerimin dolmasını aldırmadan "devam et" diyebildim. Sesimin titremesi bile umrumda değildi.

"Aradığımda bervin telefonu açsın, yoksa olucaklardan ben sorumlu değilim diyerek kapattı telefonu. Bervin barzan sana zarar verebilir mi?" verebilir miydi? Bu sorunun cevabını artık bende bilmiyordum. Ona karşı güvenim yerlerde idi.

"Bilmiyorum ozan"

"Bervin sana gizli bir ev bulmamız lazım. En azından barzanın neler yapacağını öğreninceye kadar"

"Gerek yok ozan. Ne kadar korksamda o benim kocam. Çocuklarımın babası" son sözümü söyleyip salona geçtim. Yediğim her lokma boğazıma dizilmişti. Bugün benim kontrolüm vardı. Benim tek düşünmem gereken buydu. Seda yanıma gelip elini elimin üzerine koydu. Destek vermek istediğini anlayabiliyordum.

"Seda bugün benim kontrolüm vardı. Benim ile gelebilir misin?"

"Tabi ki gelirim. Sorman hata. Hadi hazırlanda çıkalım" başımı olumlu anlamda sallayıp odama çıktım. Dolabımdan boğazlı kazağımı çıkarıp üstüme geçirdim. Montumuda alıp aşağı indim. Seda hazır olunca evden çıktık. İçimde tarif edilmez bir heyecan vardı. Tabi birde burukluk. Barzanın yanımda olmasını çok isterdim. Çocuklarımızı onunla görmeyi, kalp atışlarını beraber duyalım isterdim. Ondan bana kalan sadece bir kaç hatıra vardı. Çok sevdiğim, baş döndüren kokusu yok oluyordu. Hiç istemesemde unutuyorum kokusunu. Güven veren kollarına sığınmayı özlemiştim. Koyu kahvelerinde kaybolmayı, gülünce yanağında oluşan derin çukuru özlemiştim. Ben yokken dokunmuş mudur başka bir tene? Dokunduysa eğer kalbimde kalan son sevgi parçalarını da kaybederdim.

GUPSE (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin