İyi okumalar...
Mardinde hava soğumaya başlamıştı. Aynı genç kızın kalbi gibiydi. Sanki havayı bervin yönetiyordu. Ne zaman ağlasa ya yağmur yağıyordu ya da hava soğuyordu. Barzan ne yaptığının farkında değildi. İstemeden olmuştu herşey. Bilmiyordu ki bu yaptığı bervini daha da yaralayacaktı. Bervin şoku atlatamamıştı. Kendide değildi. Kendine geldiğinde ise sert bir şekilde itmişti barzanı. İşte barzan o zaman anlamıştı yaptığı hatayı. Gerçektende büyük bir hataydı yaptığı ama kendine mani olamamıştı. Bervin dudaklarını kolunun tersiyle silip barzana tüm gücüyle tokat atmıştı. İlk öpücüğüydü o. Berk bile öpmemişken barzanın öpmesi olan umudunuda yok etmişti. Bervin pek tanımasada güvenmişti barzana.
"Sen ne yaptığını sanıyorsun? Nasıl yaparsın bunu nasıl?" diye haykırmıştı barzanın yüzüne.
"Ben özür dilerim bervin. Birden oldu. Bende ne yaptığımı bilmiyordum. Se sen öyle ağlayınca dayanamadım" kekelemesine mani olmamıştı baran.
"Sen her ağlayanı öpüyor musun barzan. Ya inanamıyorum. Sen benim ilk öpücüğümü aldın. Benim sevdiğim adam bana dokunmaya kıyamazken sen nasıl dokunabilirsin" bervin sinirlerine hakim olamıyordu. Bu durumda insan nasıl sinirine hakim olabilirdi ki?
"Bervin gerçekten özür dilerim. Biliyorum telafisi yok yaptığımın ama affet" demişti barzan. Ne diyeceğini bilemiyordu. Kahrediyordu kendini. Kız zaten yaralıydı. Bir yara da kendisi açmıştı. Çok pişmandı ama zamanı geri alamazdı.
"Ben sana güvendim barzan seni daha yeni tanımama rağmen güvendim. Bu adam iyi dedim sen ne yaptın ? İlk fırsatta bana dokundun" barzan ne kadar yaptığının hata olduğunu bilsede bervinin abarttığını düşünüyordu. Zaten 1 hafta sonra evleneceklerdi.
"Bervin tamam hatalıyım ama abarmıyor musun zaten bir hafta sonra evleneceğiz" barzanın sözleri genç kıza tokat misali gelmişti. Nasıl unutmuştu? 1 hafta sonra gerçektende bu adamın karısı olacaktı. Bervin ne diyeceğini bilemez haldeydi. Bana dokunma deseydi yinede dokunurmuydu bilemiyordu.
"Beni eve bırakır mısın. Kahvaltı yapmak istemiyorum." ağzından dökülen cümleler bu olmuştu. Barzan daha fazla uzatmak istemediği için arabaya doğru ilerledi. Bervinde onun arkasından gidiyordu. İkisde arabaya binip yola koyuldular. Yine sessizlik vardı. İkiside konuşmak istememişti. Barzan sinirlerine hakim olamıyordu. Bu onda bir hastalıktı. Yani sinir hastasıydı olan olmayan herşeye sinirleniyordu. Kimse barzanın sinirli haline denk gelmek istemezdi. Çünkü o an kendinden geçiyor başka barzan oluyordu. Kısa süre içinde konağa geldiler. Bervin arabadan inip hızlı bir şekilde odasına girdi. Kapıyı kapatıp sırtını kapıya yaslamıştı. Neler yaşayacağını bilmeden yaşıyordu. Onu daha da zorlu günler bekliyordu. Barzan bervinin bir şey demeden inmesine sinirlenmişti. İşte yine sinir krizi başlıyordu. Bir an önce ordan uzaklaşmak istedi yoksa içeri girip bütün sinirini hasan denen adamdan çıkaracaktı. Ne kadar bervine sinirlensede kıza yaşattıklarından dolayı kin bağlamıştı adama. Elbet dedi kendi kendine elbet bir gün elime düşeceksin hasan ağa.
Zaman hızlı ilerliyordu. Bu gece konakta bervinin kınası vardı. Bervin her geçen gün daha da küçülüyordu. İyce zayıflamış neredeyse kemikleri sayılacaktı. Zaten gücü kuvveti yerinde yoktu. Bir yere hafifçe çarpsa bile hemen teninde morluk oluyordu. Konakta ise yine bir telaş vardı. Hizmetliler yemek ve temizlik yapıyorlardı. Daha önce bervini zorla düğün alışverişine götürmüşler di. Hiç bir şeye hevesi yoktu. Gözüne ilk çarpan şeyleri almıştı. Eve gelen koaförler bervini hazırlamaya başlamıştı. Önce bindallısını giymişti bervin. Üzerine tam oturan kına elbisesi adeta onun için dikilmişti. Sıra saça ve makyaja gelmişti. Herşeyi gelen koaförlere bırakmıştı. Dünya evine değil cehenneme giriyordu bervin. Herşey hazır olduğunda peri kızı gibi olmuştu adeta. Zayıflığı bile engel olmamıştı güzelliğine. Herşeyin bu kadar hızlı ilerlemesine şaşırıyordu. Elinden bir şey gelmiyordu. Mecburdu bu evliliğe. Annesine ne kadar kızsada ona zarar gelsin istemiyordu. Saat yavaş yavaş ilerliyordu. Herkes konağa gelmişti. Barzanda takım elbisesi içinde oldukça yakışıklı duruyordu. Mardinin kızları kıskançlıktan çıldırıyordu. Zaman geldiğinde bervin odasından çıkmıştı. Yavaş bir şekilde merdivenlerden iniyordu. Herkesin gözü ondaydı. Barzanın bile. Her ne olursa olsun bu masum güzelliği üzdüğü için pişmadı. Bütün siniri geçmişti. Bervin kayın pederinin ve kayın validesinin ellerini öpmüştü. Sıra annesiyle babasına geldiğinde sadece annesinin elini öptü. Babasının suratına bile bakmamıştı. Hasan ağa rezil olduğunu düşünmüştü. Öfkesine hakim olmaya çalışıyordu. Kına eğlencesi son sürat devam ediyordu. Herkes mutluydu. 2 kişi hariç. Bervin bir an önce bitmesi için dua ediyordu. Kaldıramıyordu bu olanları. Barzan ise bervinin mutsuz olmasından dolayı üzgündü. Kıyamıyordu genç kıza. Sıra bervinin eline kına yakmaya gelmişti. Etrafında dönen kızlar bir yandan şarkısını söylerken bir yandan el çırpıyordu. Şarkı bittiğinde kına yakılmaya başladı. Kızlardan biri "gelin elini açmıyor" diye bağırmıştı. Kayın validesi roni hanım eline tam altın koymuştu. Kınasıda yakıldıktan sonra eğlenceye devam ediyordu. Barzan konuşmak istiyordu. Bervini bir şekilde mutfağa çağırmıştı. Bervin pek istemesede insanların bakışlarına dayanamamıştı. Mutfağa geldiklerinde barzan ne diyeceğini bilemiyordu.
"Çok güzel olmuşsun" aslında bunu demek istememişti. Birden dökülüvermişti ağzından. Bervin duyduğu sözle gözlerini barzana dikmişti.
"Teşekkür ederim"demişti sadece. Berkten başkasından duymaya alışık değildi.
"Hala kızgın mısın bana" dedi barzan. İçinden dua ediyordu olmasın diye.
"Evet kızgınım ama en çok kırgın. Beni anlamanı istiyorum. Benim ilk öpücüğümdü. Ben onu ber-" sözünü kesmişti barzan. Yine oluyordu işte. Yine sinirleniyordu. Hak veriyordu kıza ama artık evlenmek üzereydi. Böyle söylemesi sinirlendiriyordu barzanı.
"Bervin lütfen sus artık evleniyoruz. Yarın düğünümüz var ve sen bana ne diyorsun" bervin duyduklarıyla daha da üzülmüştü. Barzanı anlayışlı biri sanmıştı. Belki demişti belki herşeyi unutturur diye düşünmüştü ama bu sözlerinden sonra son umudu da bitmişti. Aslında barzan gerçekten anlayışlıydı sadece sinir hastasıydı. Üzmek istemiyordu kızı isteyerekte olmuyordu zaten. Derin bir nefes alarak sakinleşmeyi bekledi. Kızın gözlerinin dolduğunu farkettiğinde bütün siniri gitmişti. Bu kız bana iyi geliyor diye düşündü. Sevdiği bile yapamıyordu bunu. Belkide bu yüzden bervine bu kadar yakın hissediyordu.
"Şşşş tamam özür dilerim. Haklısın yaşadıkların kolay bir şey değil. Birden unutamazsın. Benimle ilgili birşey bilmen gerekiyor. Ben sinir hastasıyım en küçük bir şeyde sinirleniyorum. Ondan oldu bunlar. " barzan bunu söylemesi gerektiğini farketmişti. En azından kız bilirse beni anlayabilir diye düşünüyordu. Bervin duyduklarına biraz da olsa mutlu olmuştu. Ama birazda korkmuştu. Bilerek üzmemişti beni dedi kendi kendine. Fakat bu sinir hastalığı yüzünden korkmuştu. Son konuşmaları bu olmuştu. Eğlence yavaş yavaş sona erdiğinde herkes dağılmaya başlamıştı. Konakta sadece barzanın ailesi kalmıştı. Birer yorgunluk kahvesi içip onlarda gitmişti. Bervin odasına geldiğinde üstündeki bindallısını çıkarmıştı. Yüzündeki makyajıda sildikten sonra banyoya yöneldi. Sıcak bir duş yorgunluğunu gidericeğini düşünmüştü. Öylede olmuştu. Duştan sonra yatağa yatar yatmaz uyumuştu.
Mardin güneşli bir sabaha uyandı. Yakıcı güneş en tepedeydi. Bervin gözlerini zar zor açmıştı. Uyanmak istemiyordu. Daha da yayıldı yatağından. "Keşke hiç uyanmasam" diye düşündü. Ama malesef kapının tıklanmasıyla kalkmak zorunda kalmıştı. Kendine çeki düzen vererek "girin" diye seslendi. Gelen annesiydi. Bervin annesine pas vermeden geri yattı yatağına. Kırgındı annesine. O gece kahkahaları gitmiyordu gözünün önünden.
"Keçamın niye konuşmuyorsun benimle. Bilmeden bir şey mi ettim " diye sordu rojin hanım. Kızı için kahroluyordu. Bervin yattığı yerden kalkıp annesine baktı. Yüzündeki morluklar neredeyse geçmişti.
"Evet daye sana kırgınım"
"Söyle bana kınalı kuzum ne ettim ben sana " rojin hanım üzülmüştü kızının böyle demesine.
"Benim içim kan ağlarken, her gün ölürken sen beni istemeye geldikleri akşam kahkalar atıyordun daye. Ben senin için kabul ettiğim bu evliliği. "
"Keçamın bilmediğin bir şey var. Sen bu haldeyken ben nasıl gülerim. Sen hergün ölürken ben ölmüyorum mu. Baban yüzünden keçamın. Misafirler gelmeden önce uyardı beni. Sen gibi mecburdum " gözünden yaşlar akıyordu rojin hanımın. İstemedende olsa üzmüştü kızını. Bervin artık şaşırmıyordu duyduklarına. Babasından herşey bekliyordu artık. Üzülmüştü genç kız. Nasıl düşünememişti bunu? Sıkıca sarıldı annesine. "Özür dilerim daye" demişti hıçkırıkları arasından.
"Önemli değil keçamın. Hadi hazırlan birazdan seni hazırlamaya gelirler." işte bunu duymak istemiyordu bervin. Zorla kalktı yatağından. Bu evde son günüydü. Misafirdi artık. Evin kızı değildi. Dolabındaki eşyalar çoktan toplanmış gelin gideceği konağa yollanmıştı. Hızlı bir şekilde kahvaltı yapıldı konakta. Öğle saatlerinde koaförler gelmişti. Yine dünkü gibi ilk önce gelinliğini giydi bervin. Ona kefen gibi geliyordu. Beline tam oturan gelinlik belinden sonra kabarık bir şekilde devam ediyordu. Kolları dantelli yakası açıktı. Üstünde taşlar vardı. Saçı ve makyajıda olduktan sonra aynada kendine baktı. Gerçektende güzel olmuştu yine. Bu halini berk'in görmesini isterdi. Gözleri yavaş yavaş yukarı çıkarken bir nokta da takılı kalmıştı. O buradaydı. Nasıl olurdu? Yine mi rüya demişti ama değildi. Uyanıktı emindi. Hızla arkasına döndü.
"Çok güzel olmuşsun cennetim. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GUPSE (Tamamlandı)
Genel Kurgu"Neden beni sevdin" diye sordu genç adam. Sevdiği kadın ona yaklaşıp elini yanağına koydu. Şefkali bir şekilde okşadı. "Çünkü sen Gupse'sin" dedi genç kadın. Adam anlamamıştı ne söylemek istediğini. "Gupse? " diye sordu yanağındaki eli tutarak. Kad...