12.BÖLÜM

44 5 0
                                    


(MİRA PARLAK ARSLAN)
Neredeyse iki haftadır Yudum Fransa'da . Meriç en başında Yudum'u aramaya çalışsa da sonrasında olanlara alışmış olacak ki bir haftadır ondan haber alamıyoruz, şirkete gitmiyor ne benim ne Atlas'ın telefonlarını açıyor. Kendini eve kapatmış bir şekilde Yudum'un geri gelmesini bekliyor. 

Bize gelirse Atlas'la aramızda bir sorun olmasa da geçen hafta Burak'larla başladıkları işten beri pek iyi şeyler olacağını hissetmiyorum. Çünkü Özge hem Burak'ın sevgilisi hemde şirketinin ortağı olduğu için sürekli Atlas'ın yanına gidip duruyor ve bu olaydan cidden çok rahatsız oluyorum. 

Özge'nin varlığı bile sinirlerimi bozmaya yeterken kız neredeyse iki günde bir şirketteydi. Bu rahatsızlığımı Atlas'a belli etmemeye çalışıyorum ama bu iş böyle devam ederse ya bende şirkette çalışmaya başlayacağım yada o kızı oradan göndermenin bir yolunu bulacağım. 

Her neyse sabah Atlas'ı şirkete uğurladım etrafı toparladım şimdi ise hazırlanıyordum. Hastaneye gidecek öğle aramada da Atlas'a sürpriz yapacaktım. O yüzden kocama güzel görünmek için altıma siyah kumaş pantolonumu üzerime ise kayık yakalı mürdüm bluzümü, ayakkabı olarak siyah stilettolarımı giydim.

 O yüzden kocama güzel görünmek için altıma siyah kumaş pantolonumu üzerime ise kayık yakalı mürdüm bluzümü, ayakkabı olarak siyah stilettolarımı giydim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

 Saçlarımı serbest bıraktım hafif olan göz makyajımı bluzümle aynı renk rujla tamamladım. İşe geç kalmamak için hızla evden çıktım.

Hastaneye vardığımda normalden daha sakindi. Gördüğüm insanlara selam verdim ve odama geçtim. Kabanımı çıkarıp önlüğümle steteskobumu takığım sırada kapım çaldı ve içeriye bir hemşire girdi. "Hocam Sinan hoca sizi yanına çağırıyor. Önemliymiş." Dedi ve odadan çıktı. 

Başhekim beni sabah sabah niye yanına çağırdı acaba diye düşünerek en üst kata çıktım. Sinan hocanın kapısını tıklatıp içeri girdim. Masasında oturan Sinan hoca bana gülümseyip oturmamı işaret etti. "Buyrun hocam önemli demişsiniz. Umarım kötü bir şey yoktur."
" Kötü bir şey yok merak etme Mira'cım. Aksine sana güzel bir haberden bahsedeceğim. " Kötü bir şey olmadığı için sevinmiştim.
"Neymiş o güzel haber hocam."
"Mira'cım şimdi biliyorsun hastanemizde acil servis doktoru pozisyonunda üç kişisiniz bende bakanlıktan doktor istedim ve bize iki tane doktor gönderdiler."
"İyi de bu harika artık hastalara yetişme konusunda sıkıntı çekmeyeceğiz. Hocam sorun olmazsa gelenler kim?"
"Bunu soracağını biliyordum o yüzden bende gelmelerini rica ettim. Birazdan burada olurlar." Dedikleri üzerine daha da heyecanlanmıştım. Artık daha az hastaya bakacak ve yorulmayacaktım. Özellikle şu iki haftadır o kadar yorgun, o kadar halsiz hissediyordum ki artık yorgunluktan başım dönmeye başlamıştı. Çocukluğumdan beri başım ağrıdığında midem de bulanırdı ama bu aralar stresten baş ağrısı gerek kalmadan da midem bulanıyor ve kusuyordum. Bu iki hafta beni bitirmişti gelen iki kişi çok iyi olacaktı. Üzerimden yükün çoğunu alacaklardı. Kapının tıklama sesi ile daldığım düşüncelerimi yüzüstü bıraktım ve gözlerimi kapıya diktim. Kapı açıldı ve içeriye iki kişi girdi. Ve bilin bakalım biri kim? Durun hemen söyleyeyim "Demet" benim liseden tanıdığım yakın arkadaşlarımdan bir olan Demet. 

UMUDUNU KAYBETMEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin