☀Ya Güneş Aya Aşık Olursa ♥

1.1K 38 5
                                    

       Normalde olduğundan daha hızlı yürüyordum. Kaçmak istiyordum burdan. Aslında kaçıyordum resmen. Annem'in ölümünün ardından 1 ay geçmişti ve ben kendimi toparlayamamıştım. Şimdi 18 yaşındayım ve  4 yaşımdan beri bir şehirde 2 sene boyunca hiç yaşamadım. 14 senedir babamdan kaçıyorduk. Ben 4 yaşındayken ne olduysa 14 senedir hayatımı yüzünü bile hatırlamadığım babamdan kaçarak geçirdim. Hala bilmiyorum babamdan neden kaçtığımı. Ama yinede o adamdan nefret ediyodum. 1 ay öncesine kadar onu çok özlerdim. 1 ay önce evimizin önünde, dünyanın yükü üstündeymiş gibi biraz da korkunç tipli bir adam vardı. Babam'dı hiç bir şeyi umursamadan silahını çekip vurmuştu annemi. Belki hiç bir zaman nedenini öğrenemicektim. Annem mezarda babamsa hapisteydi. 4 yaşıma  kadar sakaryada bir kasabada kalıyormuşuz annem daha önce bahsetmişti ordan. Şimdi biraz kafamı dinlemek yeni arkadaşlıklar edinmek için oraya gidiyodum. Aslında tek nedenim kafamı dinlemek değildi. Annem bir kaç adamdan borç almıştı. Ve adamlar her gece kapıma dayanıyodu. Bir de onlardan kurtulmak için gidiyodum.

         "İpek!!" diye seslendi ince bir ses arkamdan. Adımı duyunca arkamı döndüm. Gizem, burda edindiğim çok iyi bir arkadaşımdı. "Nereye gidiyosun?"

        "Ben gidiyorum. Biliyorum sana daha önce söylemeliydim. Ama ani bir karardı."

        "Nereye?"

        "Sakarya'ya"

        "Oha sakarya taa neresi. Peki ne zaman dönüceksin?"

        "Bir daha dönmicem."

        Sustu.

        "Görüşürüz."

        "Gerçekten bir daha dönmicek misin?"

        Başımla onayladım. Bana sıkıca sarıldı.

        "İletişimi kesmeyelim" sesi titredi. Beraber otogara kadar gittik. Daha önce bir çok kez arkadaşlarımdan ayrıldığım için alışmıştım. O yüzden pek üzülmedim. Ama Gizem ağladı.

        8 saat sonra Sakarya'ya vardım. Hendek'te indim ama nereye gidiceğimi pek bilmiyordum elimde bir adres vardı. Hava kararmıştı. Bir taksiye binip elimdeki adresi verdim. Kasabaya girerken nüfus sayısına baktım 2.540'tı. Çok geçmeden bir evin önünde durdu. 6 tane karşılıklı villalar vardı. Ne lüxtü nede kötüydü. Ama benim çok hoşuma gitmişti. Açıkçası Türkiyede böyle bir yer olduğunu bilmiyordum. Amerikada ki kasabaları öyle andırıyodu ki.

         Anahtarı kapıya soktum ve açtım. Yoğun bir rutubet kokusu vardı. Bavulu içeri aldım elimle burnumu tutarak. Hemen pencereleri açtım. Yanımda bir de el çantası vardı. Çantadan parfümümü çıkarıp heryere sıkmaya başladım. Parfüm kokusu rutubet kokusunu bastırıyodu. Ev çok pisti pek yatılacak gibi değildi. Ama çok düzenliydi yıllar önceki eşyalar olmasına rağmen gayet modern bir evdi. İçimden bir ses burda mutlu olabileceğimi söylüyordu. 2. kata çıktım küçük balkonun kapısını açtım ve temiz havayı içime çektim. Sonra karşı evi farkettim. Işıkları yanıyordu. Ve perde çekilmemişti. Biraz inceledim evi sonra görüntüye yarı çıplak kusursuz kasları ile kahverengi saçlı çok yakışıklı bir çocuk girdi. Bu Türkiye de hatta dünyada böyle biri varmıydı yahu. Olsa olsa ya benimle yaşıt ya da benden 1-2 yaş büyüktü. Ben çocuğu incelerken birden bana döndü. İrkildim. Göz göze geldik. Gözlerini bana dikmişti neredeyse 1 dakika kadar bakıştık. Sonra utançtan kıpkırmızı olup hemen içeri girdüm ve perdeyi kapattım. Tam anlamıyla rezil olmuştum. Belkide benim sapık olduğumu düşünmüştü. Yarın ona sapık olmadığımı söylemeliydim hem bu vasıtayla tanışmış olurduk.

        Sabah kapımın çalması ile uyandım. Akşam  koltukta yattığım için her yerim tutulmuştu. Ağır ağır kapıya gittim. 

        "Kim oo?"

        "Ben yan komşuu."

        Kapıyı açtım. 50 yaşlarında şişmam çok tatlı bir kadın vardı karşımda. Başına taktığı çiçekli eşarpı öyle bir bağlamıştıki 1 tel saç bile çıkmamıştı. 

        "Merhaba kızım yeni mi taşındın buraya?"

        "Sayılır teyze küçükkende burdaydım."

        "Yoksa sen İ..?irem misin?"

        "Benim adım İpek"

        "Heh İpek. Amma büyümüşsün"

        "Beni tanıyor musunuz?"

        "Evet." Gülen yüzü birden düştü. "Ne kadar talihlisizsin."

        "Teyze annem ile babamın neden ayrıldığını biliyorsundur o zaman?"

        "Onu senelerdir kimse bilmiyo annen ile sen gittikten sonra babam sizi çok aradı. Bulabilmiş galiba."

        İç çektim. Annemin adı geçince bir garip oldum.

        "Ben seni kahvaltıya çağırcaktım. Sanırım dün akşam gelmişsin. Benim kızım görmüş seni. Evde hiç bir şey yoktur şimdi. Gel kahvaltı et."

        Gülümsedim. 

        "Olur da bu arada sizin adınız ne."

        "Sevim" Gülümsedi. "Hemen yan evdeyim hadi görüşürüz İpek'çim." 

        "Görüşürüz" dedim Sevim teyze gitti. Evde bir şey yoktu kahvaltıyı orda etsem iyi olurdu. Saat'e baktım 10'du. Bavulumu üst kata koymuştum. Bir şort birde T-şört geçirdim üsütme saçımı yaparken. Karşı evdeki çocuğun çıktığını gördüm. Merdivenleri atlayarak indim ve anahtarı kaptığım gibi çıktım. Hızlı adımlarla ona yetiştim.

        "Merhaba"

        Beni takmadı bana bakmadı bile . Belki duymamıştır diye tekrar

        "Merhaba" dedim. Yine takmadı. Öyle sinir olmuştum ki . Omzuna dokundum belki biraz sert olabilir. Bana döndü. "Sen ne kendini beğenmiş bir.." diye saydırırken durup kulaklığını çıkardı.

        "Bir şey mi dedin?" dedi

        Bu hareketi beni çok sinir etmişti. "Evet bir şey dedim dünki olayı yanlış anlama .Ben öyle balkondan bakarken gözüm kaydı. Sana bakmıyordum."

        "Hee sen osun" Güldü. Off kendi kendimi rezil etmiştim çocuk beni tanımamıştı bile. 

        "Evet. Sadece beni yanlış tanıma diye söylüyorum."

        "Bence seni yanlış değil gayet doğru tanıdım." Gülümsedi. "Sapıksın"

        "Hayır! Sapık falan değilim.Sana mı bakıcam sen kesin protein tozu içiyosundur."

        Güldü. "Protein tozu içip içmediğimi öğrenmek ister misin?"

        "Hayır. Belli zaten. Hem asıl senin suçun gece gece evde yarıçıplak dolaşıyosun bari perdeni çek."

        "Pardon gecenin bir yarısı karşı eve sapık bir kız taşınıpta beni dikizleyeceğini tahmin edemedim benim hatam."

        "Sapık değilim!" Sinirden dişlerimi sıktım. Bu kadar ukala bu kadar kendini beğenmiş bu kadar kaba olacağını tahmin edememiştim. 

        "Peki" dedi pek inandırıcı olmayan şekilde. Sonra başka bir şey demedi kulaklığını takıp yürüdü. Öylece bakakaldım. Sinirden yanaklarımın kızardığını hissediyordum. Arkasına bile bakmadan yürüdü. O her kimse an itibariyle ondan nefret etmiştim. Halbuki birinden kolay nefret eden bir tip değildim. Karşı komşumun o pislik olduğu düşünülürse beni pekde iyi şeyler beklemiyordu.

Güneş Aya Aşık OlurHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin