Salıncağa doğru ilerledim, ayaklarım yere basmasın istedim, aciz bedenimi salıncağa bıraktım, ayaklarımdan destek alarak sallanmaya başladım.
Küçükken salıncağa binip sonsuzluğa sallanmak isterdim. Bulutlarda inip "gökyüzünü ev yapacağım" derdim, orada kendime ait bir salıncağım olacaktı ve ben bulutlarla sallanıp yıldızlarla oyun oynayacaktım. Dedim ya küçüktüm O zamanalar , ondandı bu uyduruk hayaller, hiç biri gerçekleşmedi. Ben yine bir park köşesinde hayal kırıklığımla baş başa oturuyorum. Biten sigaramı attıktan sonra eve gittmeye karar verdim. Evin yolunu tutum, yine her zaman ki gibi ay beni takip ediyordu aklıma istemsizce gelen "Argeş bey" ismiyle bile okadar çok dikkatimi çekmişti ki anlamını çok merak etmiştim, anlamına bakmak yerine gidip ona sormak istiyordum belki benimle konuşurdu artık ona gitmek için yarın akşamı beklemeliydim. Eve koşar adımlarla geçip soyundum, etrafa fırlatığım kıyafetlerim ve izmarit kokan bir oda yatağa atlayıp uykuya dalmayı bekledim istemsizce göz kapaklarında beliren kusursuz yüz hatları çok etkilenmiştim kabul ama gözlerine bile bakamayacağımı düşündükçe canım çok sıkılıyordu. Fiziğinede dikat etmiştim uzun boyluydu geniş omuzlu fit bir vücuda sahipti, "acaba onu bu hale getiren neydi" derken uyuya kalmışım.Uyandığımda hava kararmıştı. Akşam olmuştu sanrım, koşar adımlarla banyoya gidip en nefret etiğim sabah suyunu yüzüme geçirdim, dişlerimi fırçaladıktan sonra ona gitmek için sabırsızlanıyordum, saçlarımı açıp yanlardan salmıştım, dolabıma yönelip ona güzel görüne bilmek için kırmızı elbisemi alıp altına tekrar postallarımı çekip deri ceketimi alıp çıktım, kulaklığımı taktım, dünyayla olan bağımı koparip sadece onu düşledim. Nasıl oldu anlayamadım fakat kendimi hastanenin önünde buldum. Çabuk gelmiştim, hemen bahçeye girdim kampüsü yürüyerek zaman harcamak istemiyordum, koşmaya başladım kapıya vardığımda soluk soluğa kalmıştım. Ciğerlerimin içerden bana küfür ettiklerini duyabiliyordum. Bu düşünce tebessüm etmeme sebep olmuştu. Merdivenleri çıkıp odanın kapısında durdum. Saçlarımı düzenleyip kapıyı tıklatım, hafifçe gel demesini beklemiyordum o yüzden kapıyı aralayıp "ben geldim" dedim ve odaya girip kapıyı kapatım. Geçen oturduğum yere yatağın ucuna oturdum. Duygu: Merhaba ben geldim! geçen gelişimde pek konuşamadım adım Duygu seninle tanışmayı çok istediğim için Kaya bey ricamı kırmadı seninle sohpet etmek istiyorum. Belkide imkansız birşey ıstyorum, ama seninle arkadaş olmayı çok istiyorum, bana bi şans verebilirsin, canını sıkarsam söylersin, bir daha gelip seni rahatsız etmem söz veriyorum.
Argeş: ...
derken, uzun bir ısrardan sonra sustum. İkna edememiştim onu, bende onun gibi gözlerimi duvar boşluğuna dikip izlemeye başladım, ansızın sesiz odada olur diye bir ses yankılandı. onun sesiydi bu evet benimle arkadaş olmayı kabul etmişti, konuşması konusunda daha fazla ısrarcı olmayacaktım, bir anda herşeyin olmasını bekleyemezdim. Dudaklarindan süzülen "olur" kelimesi bile çok güzeldi ses tonunun güzel bir mizacı vardı. Soğuk beyaza boyanmış oda dolap ve yataktan ibareti, duvarı izleyip duruyordu, şuan düşüncelerini okumayı çok isterdim nasıl bir iç dünyası var acaba? Diye düşünürken saatin farkına varamamışım, kalkıp "ben yarın tekrar geleceğim hoşçakal" deyip kapıya yöneldim. Odadan çıkıp eve doğru ilerledim stabil bir hayatım vardı, birde ex olmuş beddenim. Eve girdim odamda soyununca fark etiğim tek şey vücudundaki morlukların artmasıydı... hastaneyi hiç sevmezdim ama hemşire bi arkadaşım vardı ona nedenini danışa bilirim saate baktim nöbeteydi bu gece arayabilirdim .
-Alo elif nasılsın
diye başladım konuşmaya
-iyiyim canım sen
diye sordu vücudumda beliren morluklardan bahsetim. Hastaneye gelmem gerektiğini söyledi, hastaneyi sevmediğimi bildiği halde ısrarına maruz kalarak giyinip yanina gittim. Kısa bir muayene sonrası kan alındı ve sonuçlar çıkınca elif alıp bana haber verecekti. Eve gelip güneş doğmadan uyumak istedim...