Anne ve babana kabusunu anlatalı iki hafta olmuştu ve sen kabullendiklerini düşünsen de onların içi rahat etmediği için her gün arayıp durum kontrolü yapmaları da oldukça olağan bir duruma dönüşmüştü. Bu arada okula gitmeye ve projeni geliştirmeye de devam etmiştin tabi.
-Günaydın Maviş. Hadi geç kalmayalım okula.
-Tamam Baek hazırım geliyorum. Bu arada bu ne şıklık Baekhyun bey? Senaya açılacak mısın yoksa?
-Yok yaaa. Kütüphaneye gideceğiz sadece çıkışta grup ödevimiz varya.
-Aaa doğru. Bu arada Jongjong nerede? Erken mi çıktı o bugün?
-Evet. Kızım...
-Ha sunumu vardı di mi? Hadi hemen çıkalım da yetişelim.
-Aynen Jongjongun azabına uğramak istemeyiz sonuçta di mi?
-Elbette hayır. Hadi çıkalım.
Evden çıkıp okula vardığınızda kıl payı ile yetişmiştiniz arkadaşınızın sunumuna. Başlamadan hemen önce destek amaçlı ona görünüp güzelce seyredebileceğiniz bir yere geçmiştiniz.
Ve Jongdae her zaman ki gibi sizi hayal kırıklığına uğratmamıştı. Güzel geçen bi sunumun ardından kafede oturmuş kahvelerinizi yudumluyordunuz.
Biraz sonra aranıza Sena da katılmıştı ve sen onu gördüğün anda Baekhyun’un bu tarzını sevdiğini anlamış olmuştun.
Aklının bir köşesine bunu not etmiştin dahası bunu genelde de yapardın Senanın tepkilerine göre Baekhyun sana akıl danıştığında cevap verirdin ve sonuç her zaman olumlu olarak dönerdi size.
-Hoş geldin Sena.
-Hoş buldum Maviş. Nasılsın görüşemiyoruz bayadır. Özlettin kendini.
-Ben de özledim de fırsat olmuyor ya, bu hocalar bizi ödeve boğuyor e malum proje de var.
-Aynen biz de Baekhyun ile ödev yapmalıyız mesela di mi grup arkadaşım?
-Ha? Ha evet.
-Hayırdır dalgın görünüyorsun?
-Ya kafamı kurcalayan bir şeyler var da neyse boş verelim şimdi beni. Hafta sonuna bi plan yapmayın tamam mı. Bi düğüne davetliyim ve siz de benimle geliyorsunuz. Anlaşıldı mı?
-Ne düğünü Baekkie Allah aşkına?
-Bilmiyorum aslında biraz da bu yüzden dalgınım. Bi mail aldım. Ama kimden olduğunu bilmiyorum.
-Göstersene.
~Hey inanamayacaksın ama hafta sonu düğünüm var. Ve güzel haber sen de davetlisin. Gelmezsen elimden çekeceklerinden sorumlu olmam. Bu arada hep beraber gelin ha. Bizim çocukları al da gel. Düğünümde beni yalnız bırakmayın , tamam? Jongjong'a da selamlarımı ilet. Cumartesi saat beşte Seul evlendirme dairesinde. Uf çok heyecanlı. Hadi görüşürüz...
-Kim yazdı şimdi bu maili acaba? Beynim çatladı düşünmekten.
-Durun bi sakin kafayla düşünelim. Şimdi Jongdae sana kim bizden başka Jongjong diyor?
-Yani genelde yakın olduğum kişiler ama?
-Ama?
-Yani bayadır görüşmesek bile bizimle böyle konuşabilecek arkadaşlıklarımız oldu di mi Baek? Bu arada hackleyip kimin gönderdiğini bulmaya çalıştın mı?
-Aynen oldu tabi. İşin sıkıntılı yanı da burası ya. Biraz uğraştırıcı olsa da hackledim. Ama işe yarar bir sonuca ulaşamadım. Bi internet kafeden atmış maili, kim olduğuna bu şekilde ulaşmak imkansız.
-Aman bu kadar düşünecek ne var ki Baekkie bunda. Hafta sonuna üç gün var şunun şurasında di mi? Madem yakın bi arkadaşınız gidip öğrenirsiniz.
-Gidip derken sende geliyorsun bizimle Maviş hanım boşuna kaytarma. Sende gelmek ister misin Sena?
-Oh be ne dünya. Şu tavırlara bakın hele ya. Neyse.
Arkadaşının ikna edici bakışlarıyla susmuştun ve sende Sena’ya dönmüştün cevabı için.
-Ah gelmek isterdim ama cumartesi günü erteleyemeyeceğim bi işim var. Çok kıymet verdiğim birisinin davetine icabet etmeliyim.
-Ah öyle mi? Peki neyse.
Yanında oturan arkadaşının kolunu pat patlayarak ona destek çıkmıştın.
Arkadaşlık böyle bir şeydi işte. Az önce sinirini bozmuş olsa da üzülmesi daha çok sinirini bozuyordu.
-Kütüphaneye geçelim mi artık biz Sena? Çabucak halledelim şu ödevi ne dersin?
-Olur.
-Akşam görüşürüz çocuklar.
~Görüşürüz...
Sena ve Baekhyun eşyalarını toparlayıp kafeden çıkmışlardı ve kütüphanenin yolunu tutmuşlardı bile.
-Ah Jongjong ah. Ne olacak bizim bu çocuğun hali. Hayır yani artık yüreğim dayanmıyor onu böyle görmeye.
-Onu bi de bana sor Maviş. Neler çektim şu ikisinden. Hayır, bazı şeyler düşünüyorum, ki uygulamam da yakındır ama Baek için tutuyorum kendimi. Biraz daha uzatırsa devreye gireceğim ama. Yeter bu kadar hem birbirlerine hem bize acı çektirdikleri.
-Ne gibi şeyler Jongjong?
Gözlerin ışıltıyla parlamıştı. Olay olsun senin olsundu. Bayılıyordun heyecana. Jongdae bu haline kıkırdamıştı.
-İkisini bi odaya kapatıp lan siz birbirinizi seviyorsunuz, bunu itiraf edene kadar da buradan size çıkış yok diyerek mesela.
-Harika fikir!
-Bence de.
Bir süre daha sohbet etmiştiniz ve sonunda eve doğru yol almıştınız.
Sena ve Baekhyun kütüphanede çalışırken baya bi ilerleme kat etmişlerdi ve ilerleyen saate aldırmadan vaktin nasıl geçtiğini anlamayarak ödevlerini bitirmişlerdi.
Son düzeltmeyi de yaptıklarında beşlik çakmış ve eşyalarını toplayıp kütüphaneden çıkmışlardı.
Üniversitenin önüne çıktıklarında yanlarında hızla duran motor yüzünden irkilmişlerdi.
Sena sebebi anladığında kendine kızmakla meşguldü. Boş yere meraklanmıştı, haber vermeyi unutmuştu zira sadece Sena, portakal kafasına. Baekhyun ise olanlara anlam veremiyordu. Bu motorlu da kimdi ki şimdi?
Kim ki acaba portakal kafalı motorlumuz?
Yine harika bir iş çıkarmışsın Jongdae 💙Shall we ile de bizi büyülemeyi sürdürdün, bizi süründürdün 😅😅
Kalın sağlıcakla 🤵👰