"Şöyle ki, seni istiyorlarlar ve ne yaparsak yapalım engel olamıyoruz." dedi ve tek kişilik koltuğuna geri oturdu Stan.
Dipper aniden ayağa fırladı.
"Harika Amca Stan bir şey söylemem gerek."
Stan elini kaldırdı. Bir nevi söyle der gibiydi.
Dipper kafasındaki düşünceleri tarttı. Söylemeliydi. Bilmelilerdi. İşte o an yaptığı hatanın farkına vardı. O ne yapıyordu böyle? Baş düşmanıydı bu çocuk. Ama artık geri dönüşü yoktu.
Gözlerini kapadı. Elleri tişörtünün eteklerini sıktı.
"BAŞ DÜŞMANIMIZ ŞUANDA BU ODADA VE BEN ONUNLA SEVGİLİYİM."
"NE!"
Stan teneke kutudan aldığı büyük bir yudum kolayı ağzından hiçte kibar olmayacak bir şekilde çıkartırken ortamdaki sessizlik almış başını gidiyordu.
"SEN NE YAPTIM DEDİN!"
"Onu seviyorum."
Stan hızla koltuğundan kalktı ve Dipper'a doğru adımladı.
"SEN BENİMLE DALGA MI GEÇİYORSUN BE!"
Tam yumruğunu kaldırmış çocuğun suratına indirecekti ki şiddetli bir rüzgar onu 3 adım geri savurdu ve dizleri koltuğuyla sertçe temas ettiğinde zoraki olarak koltuğa oturmak zorunda kaldı.
"Geri bas ihtiyar."
Bill koyu sarı gözleri ve nefret dolu sesiyle Stan'e baktığında Dipper yutkundu. Şuan kavga etmeleri en son isteyeceği şey falandı.
"Bill yapma."
Bill koyu ela gözleriyle çocuğa baktı. Oturduğu koltuktan yavaşça ayağa kalktı ve Dipper'ın bileğine o gün ikinci kez tırnaklarını geçirdi. Dipper inlememek için kendini sıksa da Bill bunun farkında değildi.
"Sanırım kendimi yeterince iyi ifade edemedim."
Cümleleri keskindi. Odadaki gerginlik ise Mabel için fazlasıyla çok.
"Bu çocuk." diyerek Dipper'ın sıktığı bileğini havaya kaldırdı.
"Benim. Ve bana ait. Onu üzen, ona zarar veren en ufak şey karşısında beni bulur. Emin olun düşmanına aşık olma saçmalığını en zor kabullenen bendim. O yüzden bu saçmalığı zırvalamayı kesin artık."
Bill çocuğun bileğindeki elini gevşettiğinde Dipper derin bir nefes aldı. Stan yumruklarını sıktı.
"BANA BAK BAŞ DÜŞMAN BOZUNTUSU. SEN BENİM HAYATIMIN YARISINI ÇALAN BİR OROSPU ÇOCUĞUNUN TEKİSİN. İKİZİMLE GEÇİRDİĞİM SENELERİMİ ELİMDEN ALAN SENSİN LAN BENİM. ŞİMDİDE GELMİŞ SEVİYORUM DİYORSUN. ASIL ZIRVALAYAN SENSİN APTAL. HERKESİN BU PLANA KANACAĞINI MI SANDIN CİDDEN! BRAVO ZEKİ İKİZİN BİRİNİ TAVLAMIŞSIN AMA UNUTTUĞUN BİR İKİZ ÇİFTİ DAHA VAR VE ONLAR BU İKİSİ KADAR APTAL DEĞİL. KİMSE ZARAR VEREMEZ Mİ DİYORSUN? İLK ÖNCE DÖNDE KENDİ VERDİĞİN ZARARA BİR BAK. ONA EN BÜYÜK ZARARI VEREN SENSİN. TIPKI BİZİM HAYATIMIZA YAPTIĞIN GİBİ."
Bill sustu. Çenesini kapadı, konuşamadı. Arkasını döndü ve çocuğun gizlemeye çalıştığı bileğine ve yere damlayan kan damlalarına baktı. Dipper dağınık saçlar ve tereddütlü gözler ile çocuğa baktığında boş bakışlar gördü. Hayır, eli acımıyordu. Bill'in istemsizce yaptığını da biliyordu. Yanlızca bunların sona ermesini istiyordu. Neden bu kadar zordu ki?
Bill çocuğun bileğine odaklanmıştı. Ortamda sessizlik vardı. Ta ki Stan Amca'nın ortamı bıçaktan daha fena kesen sözleri kaplayana kadar.
"Gidin buradan. Benim Dipper diye bir yeğenim hiç olmadı. Ya ikinizde gidin ya da sadece Dipper kalsın."
Bu fazlaydı... Stan 30 yıl önce yaptığı gibi bir pişmanlık duydu sözlerinde. Ford'u o makine kapmadan önce söylediği sözler için duyduğu pişmanlığın aynısı. Ama yapmak zorundaydı.
Dipper'ın dudakları yavaşça aralandı. Ardından kapandı. Sonra usulca hala şaşkınca kanepede sessizce oturan ikizine gözlerini dikti.
"Mabel biraz konuşabilir miyiz?"
Mabel sustu. Kimse konuşmadı. Herkes kendi düşünceleri içindeydi. En çok Stan öfkeliydi, 30 yılı gitmişti bir hiç uğruna. Bill pişmandı, Dipper'a zarar vermişti istemeden. Mabel en şaşkınlarıydı, neler olduğuna anlam veremiyor ,cümleleri toparlayamıyordu. Dipper en kafası karışanlarıydı, ne düşüneceğini bilemiyordu, düşünceleri yer yer net yer yer saçma yer yer aptalca bir hal alıyor bu da kafasının içinin halı desenine dönmesine neden oluyordu. Ford'sa en aptallarıydı, şuanki durumda ne tepki verecek hiçbir fikri yoktu, ne düşünmeli ne düşünecek ne diyecek hiçbir fikri yoktu. Kendini tam anlamıyla bir aptal gibi hissediyordu şuanda.
Birkaç dakika sessizlik herkesin iç sesini dinlemesiyle geçtiğinde Bill en çabuk toparlanandı.
"Gel güzelim, yaranı suya tutalım."
Dipper Bill'in ona bakmasıyla kafasını salladı ve sessiz adımlarla banyoya adımladı. Bill ne yaptığını bilmiyordu. Dipper'ın bileğini suyun altına soktu ve ıslattı. Biraz da ovaladı ve kuru kanların akmasına sebep oldu. Daha sonra peçete alarak ard arda olan 4 tırnak izine dişlerini sıkarak baktı ve acıtmamaya dikkat ederek çocuğun bileğinin etrafını peçeteyle sardı.
Dipper ve Bill sessizce salona geçtiklerinde herkes kafasını çevirip onlara baktı boş gözlerle. Ford Dipper'ın bileğine bakarak kaşlarını çattı, Mabel boş gözlerle baktı, Stan'se dişlerini sıktı.
"Tamam."
Herkes başını Stan'e çevirdi. Stan dudaklarını yaladı ve kola şişesinden son yudumunu aldı.
"Eğer gerçekten kanıtlarsa inanırım."
Ardından elindeki boş tenekeyi büzüştürdü ve çıkan gıcırtı eşliğinde sehpaya bıraktı.
"İyi de neyi?" dedi Mabel.
Beyni ağrıyordu bu tartışmadan. Ayrıca gülmeyi unutalı 57 dk 43 saniye oluyordu. En kısa zamanda tekrar gülmeliydi.
"Sevgisini. Madem Dipper'a deliler gibi aşık, kanıtlasın."
"Şuanda seni öldürmeyerek yeterince kanıtlıyorum."
Ford'un bayık kahkahası odayı kapladı. Ardından tekrar sessizleşti ortam.
"Bize yardım edeceksin. Çeteyi bulmamıza."
Bill dilini dişlerinde gezdirdi. Sinsice sırıttı. Bu iş kolay olucaktı.
"Ve gözümün önünde oynaşmayın."
Zor da olabilirdi.
Kesin olan bir şey vardı. O da Stan'in Bill ne yaparsa yapsın onun sevgisine inanmayacağıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
• 𝙱𝙸𝙻𝙻𝙳𝙸𝙿 •
Fanfiction"Bill yapma! Böyle olmak zorunda değil! Y-yapma. Bizi bitirme.." Boğazı acıyordu bağırmaktan ama umursamadı. Ağlıyordu yine ve yine. Yanakları sırılsıklamdı artık. Kahverengi saçları dağılmıştı iki yana. Bill çocuğa baktı. Ona doğru gitti. Yere çöme...