Dipper gözlerini açtığında beline ahtapot gibi sarılmış kollar vardı. Göğsündeki kafayı hissetti ve gülümsedi. Çocuğun sarı saçlarını okşayarak kokladı.
Yarım saat kadar çocuğun uyanmasını bekledi hareketsizce fakat çocuk uyanmayınca yavaşça yataktan çıktı ve sessiz adımlarla odasının kapısını açtı.Merdivenleri yavaşça inerken duyduğu fısıltılarla durdu ve gözlerini kaşıyarak dinlemeye başladı.
"İyi de bu çok saçma! Herkes hiçbir şey yokmuş gibi davranıyor! O üst oda da duran kim biliyor musun Stanford!? O benim kardeşimi benden alan bir şeytan."
Stan'in hışımla söylediği sözler Stanford'ın birkaç saniye duraksamasına neden oldu. Stan'in kafası hiç olmadığı kadar karışıktı. Ne yapacağını bilmiyordu. Nasıl davranması gerektiğini bilmiyordu. O sadece kardeşini tekrardan kaybetmek istemiyordu.
Bu düşünce ile hızla kardeşine sarıldı ve birkaç gözyaşının akmasına izin verdi. Stanford ikizinin düştüğü kötü durumu anlayarak sırtını okşadı yavaşça. İki kardeş birbirlerine sarılıp sessizce ağlarken Stanford fısıldayarak "Sadece Mabel'ı kurtarmaya odaklanalım. Bunları sonra düşünürüz." dedi.
Stan başını salladı. Ford'sa düşüncelere daldı. Bu üçgenin yeni planı ne olabilirdi? O kadar yıl ve zaman geçirmişti ki öteki boyutta. Bill'in acımasızlığını da nefretini de çok iyi biliyordu. Her bir hamlesini ince ince ince kağıda işlemesini ve kalemi sizin elinize veriyormuş gibi yapıp kendi yazdıklarını yaptırmasını çok iyi biliyordu. Yutkundu. Eğer bu üçgenin yeni bir planı varsa kaleyi içten çökertmişti. Bu da planı başarılı olacak demekti...
•
Dipper duyduğu cümlelerle merdivenlerde oturduğu yerden kalktı. Unutmak istiyordu. Bütün bunları yapanın o çocuk olduğuna inanmak istemiyordu. Amcasına bu acıları çektirenin kardeşinden yıllar boyu uzak kalmasını sağlayanın biraz önce göğsünde yatan çocuk olduğuna inanmak istemiyordu. Ağlamak zırlamak ve inkar etmek istiyordu.
Mabel'ı kaybederse ne yapacağını düşündü. İçini bir karanlık kapladı. Gözleri görmez oldu ve eliyle tutunacak bir yer aradı. Midesindeki yanma hissi ile kusma ihtiyacı hissetti. Mabel'ı kaybetmesi demek, içinden bir parçasını yok etmek demekti...
Odaya geri döndüğünde sarı saçlı çocuğu uyanmış ve yatak başlığına yaslanır bir şekilde buldu. Dağılmış sarı saçları ve kızarmış gözleri konuşmaları duyduğunu ve Dipper'ın düşüncelerini okuduğunu itiraf ediyordu. Dipper çocuğun yanına yavaşça oturdu ve ikiside sürüp giden sessizliğin içinde boğulmaya başladı.
Bill en sonunda burnunu çekti ve hiçte iyi olmayan düşünceleri ile konuşmaya başladı. Zihinsel olarak yorulmuştu. Eski güçlü hallerine acilen geri dönmesi gerekiyordu. Bu halleri ona çok tersti ve böyle olunca zayıf ve her şeye üzülen biri gibi hissediyordu. Hoş, insan olmayı istemişti belki ama insansı duygular en çok kaçmak istediği şeylerdi onun..
"B-ben asla bu saçma duyguları istemedim. H-hemde asla. İnsan olup geri dönmeyide istemedim. Ben sadece intikam almak istiyordum. Ama sonra değişti. Yemin ederim ki değiştim. Baksana bana. Koskoca bir aptalım. A-ağlıyorum ve hiçbir sikim yapamıyorum. Sana aşık olmak yaptığım en büyük hataydı çam ağacı."
Bill sustu ve ağlamasını yarıda kesti. Hissediyordu biri kapıda onları dinliyordu. Hızla kapıyı ortadan eritti ve onları dinleyen 3 kişiyle gözgöze geldi.
Mabel suçlulukla başını eğerken Stan ve Stanford şaşkınlıkla bakıyorlardı. Dipper da aynı şaşkın bakışlara karşılık verirken Bill hızla pikenin içine girdi ve yüzünü duvar tarafına çevirerek yatmaya başladı ve kapıdaki yuvarlak erimeyi geri kapadı. Dipper şaşkın bakışların yerini kahverengi ahşap alırken gözlerini kırpıştırdı ve ona arkasını dönerek yatan sarışına bakarak iç çekti.
Yaptığı en büyük hata olması umrunda değildi. Ne derse desin ne yaparsa yapsın umrunda olmayacaktı. Belki üzecek, belki kıskanacak belki aptalca davranıcaktı Bill. Umrunda değildi. Sadece yaptığı affedilmez hataları bir bir affettiriyordu ya o umrundaydı.
Sarışının saçlarını okşadı ve odadan yavaş adımlarla çıkarak kapıyı kapattı. Merdivenleri indiğinde herkesin kahvaltıyı hazırladığını gördü. Kimse konuşmuyordu ve herkes odadaki garip havayı sezebiliyordu. Ama Dipper aldırış etmedi ve yavaşça sandalyesine oturarak kahvaltısını etmeye başladı. Yemeğini bitirdiğinde hala kimse konuşmuyordu.
Mabel odadaki gergin havaya daha fazla katlanamadı ve hızla ayağa kalkarak tabağını tezgaha bıraktı ve "Planı ne zaman kuruyoruz ve ne zaman uyguluyoruz?" dedi.
Ford Amca pankekini keserek ağzına attı ve çiğnedikten sonra "2 gün planı size anlatıcaz ve tekrar edicez planı, zaten 1 aydır kuruyoruz eksik kısımları tamamlamalıyız sadece."
"Bill de gelecek mi?"
Dipper'ın sorduğu soruyla Ford kafasını salladı. Dipper konuşmayı uzatmayarak yavaş adımlarla merdivenleri çıktı ve elindeki tabakla odasına ulaştı. Çocuğu bıraktığı gibi bulunca elindeki tabağı komidine bıraktı ve çocuğun üzerindeki pikeyi elleriyle aşağı indirdi ve sarışının kapalı gözlerine baktı.
"Uyumadığını biliyorum."
Bill sinirle burnundan bir nefes verdi ve sapsarı gözlerini açarak Dipper'a doğru döndü. Dipper komidinden tabağı aldı ve Bill'in kucağına bıraktı.
"Acıktığını düşündüm."
"Acıkmadım."
"Uydurma."
"Acıkmadım."
Dipper göz devirdi.
Bill sırıttı.
"Ben sana açım."
Adeta avına saldıran bir aslan gibi çocuğun üzerine çıktı ve bacaklarının arasına yerleşti. Dipper'ın yanakları kızarırken çocuk kızarık yanaklara baktı ve kıkırdadı.İ şte şimdi keyfi baya yerine gelmişti.
"Bu şeylerin kırmızı olmasına bayılıyorum."
Dipper homurdandı. Bill çocuğun kiraz rengi dudaklarına uzandı ve emdi. Dipper anında karşılık verirken Bill kendini çocuğa bastırdı. Dipper inlememek için kendini sıktı ve dudaklarını ayırdı. Bill ayrılmalarıyla sitem etse de Dipper onu takmayarak kızarık yanaklarıyla kıkırdadı.
İşte bunu yapmaması gerekiyordu. Yarı sıyrılmış tişörtü, kıpkırmızı yanakları, öne doğru çıkmış parlak alt dudağı ile çocuk şuan Bill'e ilah gibi geliyordu.
Bill hızla çocuğun tişörtüne kafasını daldırdı ve boynunu hızlıca emmeye başladı. Dipper inledi. Bill biraz daha aşağı inerek çocuğun köprücük kemiğine dişlerini geçirdiğinde Dipper odaya kısık sesli bir inleme bırakmıştı.
"Ahm~m"
Bill çocuğun dudaklarına asıldı bu seferde. Alt dudağına keskince dişlerini geçirdi ve kanayan dudağı emerek ağzına gelen kan tadıyla sırıttı. Dipper kafasını yatağa geri bıraktı ve derince nefesler almaya başladı. Saatlerce koşmuş gibi hissediyordu ve nefes nefeseydi. Bill'e baktığında onunda kendinden bir farkı olmadığını gördü.
Elini boynuna ve köprücük kemiğine götürdüğünde ıslaklık ve acı hissetti. Morluk oluşacağına emindi ama umrunda değildi. Bill çocuğun anlına bir öpücük kondurdu ve üzerinden kalktı. Dipper da toparlanıp oturur pozisyona geçtiğinde Bill eline tabağı almış çoktan yarılamıştı bile. Konuşmayarak çocuğun yemesini sessizce bekledi. Biraz olanları atlatması ve kalbini yavaşlatması gerekiyordu...
×
![](https://img.wattpad.com/cover/195983656-288-k961026.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
• 𝙱𝙸𝙻𝙻𝙳𝙸𝙿 •
Fanfiction"Bill yapma! Böyle olmak zorunda değil! Y-yapma. Bizi bitirme.." Boğazı acıyordu bağırmaktan ama umursamadı. Ağlıyordu yine ve yine. Yanakları sırılsıklamdı artık. Kahverengi saçları dağılmıştı iki yana. Bill çocuğa baktı. Ona doğru gitti. Yere çöme...