Bölüm 24

60 7 1
                                    


"Eve bırakmamı ister misin?"

"Zahmet olmazsa."

"Olmaz. İstersen dışarıda bir şeyler yiyelim öyle bırakayım."

Rüya, cevap vermedi olur anlamına kafasını salladı. Dükkanı kapattıklarında saat bir hayli ilerlemişti. 

Aradaki kısa molalar dışında pek ara vermemişlerdi. Birde öğlen istedikleri pizzayı yerken Aslan oturmuş, Rüya hem çalışmış hem yemişti. Aslanın gözü bir an olsun üzerinden ayrılmamıştı. Rüya da bu durumdan rahatsızlık hissetmemişti.

Aslan, onu Sarıyerde bir meyhaneye götürdü. Kapıdaki adam onları gülerek karşıladı ve "Her zamanki masan boş," dedi. Aslan, gülerek karşılık verdi.

Cam kenarında hemen denizin dibinde İstanbul'u seyrederek yemeklerini yediler. Bu arada sadece, "Beğendin mi?"  "Tuzu verir misin?"  "Üşüyor musun?" gibi sorularla iletişimde oldular. 

Aslan, Rüya, eve girene kadar takip edip bir şey söylemeden ayrıldı. Rüya ne yapacağını bilemez haldeydi. 

Bir yanı," Boş ver intikamı, hazır mutluluğu bulmuşken peşini bırakma diyor, diğer yanı,

"Bunca yıl bekledin şimdi zamanı geldi. Çektiklerini misliyle ödemeliler," diyordu. 

Abisini aradı, Tanem uyumuştu. Tubanın durumunu sordu.

Düşüncelerinden Aslanı atamıyordu. Kitabını okumaya çalıştı, olmuyordu. Duşa girip yattı. Yastığa, yatağa Aslanın erkeksi kokusu sinmişti. Uykusu iyice açıldı. 

Hırsla çarşafı, yastık kılıflarını değiştirdi, hatta yorganı makineye atıp çalıştırdı. Başka bir yorgan alıp kılıf geçirdi, yattı yok bu böyle olmayacaktı. 

Kalktı, damla uyku yoktu gözünde. Mutfakta Müşü'nün küçükken ona hazırladığı ballı sütü hazırlayıp, ışıkları kapattı ve pencerenin önündeki koltuğa oturup karanlığı seyretmeye başladı. 

  Gece iyiden iyiye bastırmıştı. Hafiften tipi de  başlamıştı, sabaha kadar hızlanıp yolları kapatmaz inşallah diye düşündü.   

Yolun karşısındaki sitenin ışıkları da tek tek sönmüş, sadece sokak lambalarının ışığı kalmıştı. Elektrik direğinin lambasının altı, uçuşan kelebekler gibi döne döne yağan karla süslüydü. 

Amerika da pek fazla kar gördüğü söylenemezdi. Aslında kar da sevmezdi. O sıcak insanıydı. Sütü bitince yerinden kalkarken, karşı kaldırımda bir hareketlilik gözüne çarptı.

 Birisi muhtemelen erkek, gocuğunun yakalarını kaldırmış, direk kendi binalarına bakıyordu. Başındaki bere ve boynundaki kalın atkı kimliğini saklıyordu. 

Meraklandı, nasıl olsa tülün arkasındaydı ve onu göremezdi. Saat gece yarısını çoktan devirmiş üçe geliyordu. 

Adam yere eğildi, karın üzerine bir şey yazmaya başladı. Elinde ince bir dal parçası vardı. Rüya, "Ne romantik, sevgilisine aşk ilan ediyor her halde. Ama sabaha kadar kar üzerini kapatacak," diye düşündü. 

Adam yazıdan sonra arka tarafa karanlığa çekilip görüş alanından çekildi.

Okuduğu şey Rüyayı dehşete düşürdü! 

"Ya birlikte öleceğiz, ya seveceğiz. Rüyamsın" yazıyordu. 

Peki bu mesaj kendine ise adam onun uyanık olduğunu ve pencerenin önünde olduğunu nasıl bilmişti!

"Yok ya, amma da paranoyak oldum. Neden bana yazsın ki.. " 

Yine de, yerdeki yazının resmini çekip yarın Aslana gösterecekti. Düşündüğünü yaptı. Tülü açıp resmi çekti ve kafasını kaldırdığında adam, kaldırımda ona bakıyordu. 

ROMEO & JULİET ( İçimdeki çığlık) TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin