Cemre121219666 'a ithafen paylaşıyorum. Annesiyle ilgilenen ve bol bol wattpatte kitap okuyan güzel kadın, doğum günün kutlu olsun. Hayatın neşeli günleri pencereden giren oksijen gibi girsin kalbinin kuytularına. En derindeki yaraların bir çırpıda iyileşsin ve sana güç olarak geri dönsün.《》《》《》《》《》《》《》《》
Uçurtmalar yapardık küçükken, masmavi gökyüzünde uçan, kırmızı uzun kuyruklu dalga dalga dalgalanan uçurtmalarımızın kuyruklarına umutlarımızı bağlardık. Umut etmeyi bile daha ufacıkken öğrenmemişmiydik zaten. Umutlarımızı senelerce hayallerimiz süslemedi mi? Biz umut etmeyide, hayal kurmayıda umut etmiş, hayal kurmuşlardan öğrendik.
Bize hiçbir zaman gerçeklerden, insanlardan söz etmediler. Bizler öyle safça büyütüldük ki, hayallerimizi bile süsleyemedik. Öyle korktuk ki dışlanmaktan, ezilmekten ve hor görülmekten. Hiçbirimiz demedik onlara, insanlar insanları yarı yolda bırakır, insanlar üç kuruş için değişir, değiştiril demedik. İşte tam bu yüzden inanmayı seçtik insalara, söylediklerine, uzattıkları ellerine.
İşte artık bu sebepten, çocuklar uzun kuyruklu kırmızı uçurtmalarını mavi göklere salmıyorlar. Çünkü onlar artık biliyorlar, insanlar insanları acımadan alt ederler. İspat mı? Delil mi? Delilik mi?
Bizler artık ispat etmekten yorulduk, delilerimizi sunmaktan yorulduk, deliliklerimizi gizlemekten yorulduk.
Evet Asya yorgundu.
Evet Asya bitkindi.
Evet Asya ruhunda hep ezilmişlikle büyüdü.
Gerçekleri ilk öğrendiğinde sekiz yaşında ufak bir kızdı, elinde sulukla okula giderken kapı ardından duyduğu gerçek öyle sarsmıştı ki ufak bedenini. Seneler sonra ilk krizinide yine bu sebepten geçirmişti. Henüz on dört yaşındayken evlilik dışı doğan bir çocuğa gari meşru diye seslenildiğini daha o zamanlarda öğrenmişti ve o gün ailesine sarsıcı gerçeği bildiğini itiraf etmişti.
İkinci kez kriz geçirdiğinde Mardin'deydi. Kimselere söylemediği ve hep kaçtığı şeyi, ardında oturan ve çok iyi tanıdığını sandığı adamın pervasız sözlerinden sebep geçirmişti.
İşte bugün üçüncü kez geçmişte yaşadıklarının ağır yükü altında eziliyordu. Hep ötelemeye çalıştığı, unutmaya çalıştığı bu rahatsızlığı bugün tekrar nüksetmişti. Timuçin'in, Burak'ın ve Devran'ın bu sebepten uzun süre yüzüne bakamadığı bir durumdu. Öyle yorulmuştuki hayattan. Yükleri artık omuzlarında değil, sırtındaydı.
Süleyman bir çırpıda karısını kucağına aldı. Burak telaşlı bir vaziyette: "Öbür kapıdan çıkalım. Başkaları görürse kızar bize" dedi.
Devran elinde kolonyayla koşup konağın diğer tarafına açılan kapıyı açtı. Süleyman hayattan o anlarda öyle soyutlanmıştıki yaşamıyor, nefes alamıyor, göremiyordu sanki. Kollarında hareketsiz ve tıpkı bir et parçasıymış gibi duran kadının kolları iki yana sarkıyordu, saçları attıkları her adımda savruluyor, renksiz olan yüzü daha da renksizleşiyordu. Arabaya geçtiklerinde Süleyman arka koltuğa kucağında karısıyla oturdu. Kadının kafası göğüs kafesinde, bedeniyse tamamen kucağındaydı, ilk kez bu sebepten bu kadar temas etmeleri büyük bir haksızlıktı. Devran ve Timuçin ön tarafa geçerken, Burak'ta arka koltuğa oturmuştu.
Burak, ablasının yüzüne elini yaklaştırıp, nefesini kontrol ettikten sonra eline bolca döktüğü kolonyayı yüzüne yaklaştırdı. Bir taraftan hafif olacak şekilde yüzüne parmaklarını çarpıyordu. Devran hiç durmaksızın fırsat buldukça yüzü sertleşen ve kurulaşan adama bakıyordu. Ona baktığında gördüğü şeyse bakışları merhamet çığlıkları atıyor, Asya'nın her zerresinde kaybolmak isteyen bir adam buluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAMBUR [Tamamlandı]
General Fiction"Beni kiminle evlendireceksin Süleyman ağabey?" Nefesine aşk karıştı adamın, ruhuna ömür, ömrüne güzellik, yatağına nefsi uğramasada olurdu... Ölümüne İmza ismiyle yayınlanan ilk kitaptır. 20.08.2019 tarihinde yayınlanmaya başlamıştır.