5.Bölüm

39.6K 1.3K 234
                                    

Odaya hayali hüsranla yeniden girdiğinde sarı saçlarını esesinde baleriz topuzu yaptı, Berfin'in getirdiği namaz örtüsünü tüm saç tellerini örtecek şekilde kapattı başına. Siyah, Medine ipeğinden olduğunu bildiği elbiseyide naif bedenine geçirdikten sonra Berfin'in kendisi için serdiği seccadenin başına geçti içindeki gamla. Rabbine teslim olurken beyninindeki tüm dünyalık telaşeleri bir kenara fırlattı var gücüyle dedesinin öğrettiği gibi. Biten namazının ardından semaya açtı ürkek ellerini: "Kulun sana teslim rabbim. Benim ömrüm üzerinde tek hak sahibi sensin. İçimde gark olan sızıyı benden daha bilende sensin. Beni korkutan her şeyden sana sığınırım."

Uzun uzadıya elleri semada asılı kaldı tıpkı hayalleri gibi. Asya öylesi inatçı, öylesi inançlıydı ki teslimiyeti, edebi her hali içinden dışına yansıyan bir güneşti onu daha çok parlatan. Gamdan, kederden sıyrılmak için yerinden doğrulup henüz hiç girmediği odaya girdi kapbine yediği binlerce balyaz darbesiyle. Dizlerindeki bağ makasla kesilmiş gibi güçsüzce, damarlarındaki hezeyan yüreğine değen en dişli acısıydı. Boydan boya dolaplarla kaplı bir odaydı burası, kumaş pantolonlar, ceketler, beyaz, soluk mavi ve taba rengi gömleklerle doluydu askılıklar. Çekmeceleri açtı bir bir, kiminde gözlük kutuları, kiminde tesbihler, çoraplar ve ıvır zıvırlarla doluydu. Aradığı şeyleri burada bulamayınca yeniden yatak odasına girdi, bazalı yatağı var gücüyle yukarı kaldırıp baktığınde aradığı her şey gözlerinin önüne serildi, yorgan, yastık, çarşaf ve battaniye. Tüm hepsini bazadan çıkarıp pencerenin önüne önce yün yorganı iki kat serdi, ardından temiz çarşafı geçirdi üzerine özensizce ve yastıkla çarşafıda üzerine bıraktı kederi tutan parmakları. Üzerindeki elbiseyi ve namaz örtüsünü tekli berjerin üzerine bıraktı.

Hazırladığı yatakta huzursuz uykunun koynundan onu koparmak isteyen seslere daha fazla tahammül edemediğinden uyanmak durumunda kalmıştı. Yattığı odanın kapısı tıklatılıyordu bir taraftanda: "Kapıyı aç Asya," diyen İnci'nin sesini duyuyordu. Zorlanarak ayağa kaltığında ağır aksak, yer yer tökezleyerek bitik gözlerle açtı kapıyı. İrislerine yerleşen hüzün kasabası, kirpik uçlarına sarınan zehirli bir sarmaşık olmuş her birinin kökü kurumuştu bir gecede.

Karşısında arkadaşları, her birinin kızaran gözleri, bu durumdan gerçek anlamda etkilendiklerini gösteriyordu. Onları bu şekilde gördüğü için içi cız etmişti bir an ama kendisininde elinden gelmeyen şeyler vardı: "Of nasıl merak ettik biliyor musun? Saatlerdir odaya çıkmaya çalışıyoruz, bir türlü başaramamıştık." İnci arkadaşına sarılırken bir yandanda konuşuyordu. Süleyman üst kata çıkan merdivenlerin başına adam yerleştirip, kimsenin hatta özellikle kendi ailesinden kimsenin yukarı çıkmaması için emir vermişti. O en gizli mabedine henüz yaklaşamamışken bulanık olan suyun daha da bulanmasını istememişti. Kimse bilmesede sevginin açlığını derinlerinde hisseden, taş olmuş gibi düşünülsede hala yerli yersiz heyecanlanıp atan bir kalbi bile vardı.

Asya biraz olsun dinlenmiş vücuduna göz gezdirip, yere attığı gömleği askılı badisinin üzerine geçirdi. Cebindeki tokayı çıkarıp, saçlarını tepeden topladı:

"Kapıda niye bekliyorsunuz abi geçin içeri." Melis ve İnci bu kızın bu kadar tepkisiz kalmasına hayret ederek bakarken, onu en iyi tanıyan Timuçin bir planının olduğunu anlayabiliyordu. Gözlerindeki hüznü ne kadar derine saklarsa saklasın o baktığında görebilmişti. Asya hemen elini yüzünü yıkayıp tekrar yanlarına gitti. Zamanla aşınan ve törpülenen tüm duygular gibi değildi, henüz her şey yeni keskin ve oldukça yırtıcıydı. Cehennem sıcağında kavrulan insan bedeni ne kadar yanarsa, ne kadar kanatılırsa o kadar acıtılıyordu benliği.

"Yok giremeyiz," dedi Devran "o görürse pek hoş karşılamaz." Daha düne kadar 'ağabey' dediği adama 'o' diye hitab etmesi herkesin olduğu gibi Asya'nın da dikkatini çekmişti. Haklı öfkesini, haklı isyanını ağabeyi, yengesi ve törelerin adaletsizliği yüzünden yaşayamıyordu bile. Canı gibi gördüğü bu genç kadını sırf törelerin sert kuralları yüzünden koruyamamış olmak yeterince can acıtmıyormuş gibi, bir de en güvendiği kişiden darbe yemesi harap bir hale sokmuştu.

KAMBUR  [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin