۞Parlak yüzükler ve Prens Kim'in ruh eşi.۞
YORUM ISTIYORUMMM ÇOK MERAK EDIYORUM TEPKİNİZİ ♡♡♡
Kulaklarımda çınlayan cümle, beynimin her bir kıvrımında dolanıp da kalbime aktığında, oradaki çatlağı doldurdu; tekrar eski, kusursuz haline dönüştürdü ve yüzümdeki gülümseme öyle bir büyüdü ki, bu halime Prens'in şaşırışını izlerken daha çok gülmek istedim.
Abisi evlenmişti. Abisi-Tanrı aşkına o değil, abisi!
Zarif parmaklarına uzanıp da elinin üzerine ufak bir öpücük bıraktığım kadın, gülümseyerek, "Hoş geldiniz Kral Jeon," dedi, "Ben Rin, daha önce tanışmıştık ancak hatırlayacağınızı düşünmüyorum."
Sarı saçlarının kalın bukleleri omuzlarındam geri dökülürken, simsiyah gözleri oldukça çekik ve ince; dudakları ise onun aksine dolgun ve kalındı. Burnu küçücük, çene kemiği keskindi ve o sahiden çok güzel bir prensesti ancak ne yüzü, ne de ismi aklımın hiçbir köşesinde bulunmuyordu. Mahcup bir gülümsemeyle, "Mazur görün lütfen," dediğim sırada "Hayır hayır," diyerek beni hemen durdurdu ve "Annelerim sizi çok takdir ederdi," diye devam etti. "Sarayınıza ziyarete geldiğimde tanışmıştık ancak o zaman daha küçüktüm."
"Ah... Tamam.. Tamam, evet-" Aklıma doluşan düşüncelerle gülümseyerek hatırladığımı gösterdiğimde o da bir kez daha dişlerini göstererek kıkırdadı ve "Eşim de sizi görmeyi çok istiyordu ancak Taehyung dönünce gitmek zorunda kaldı, lütfen mazur görün."
Gözlerim birkaç saniye kırpıştıktan sonra, adeta unuttuğum Taehyung'a doğru çevrildiğinde, ellerini önünde birleştirdiğini; parmaklarını birbirine geçirerek sıktığını ve hızla kırpıştırdığı kirpikleriyle başka bir yöne baktığını gördüm. Üst dişleri ufacık bir açıyla görünüyor, alt dudağına geçiyordu ve siyah saçları usul usul geriye doğru salınırken öyle güzel duruyordu ki... Siyah gömleği, onun gihi siyah pantolonunun içine sıkışmıştı, kalçalarının altına doğru inen kalın ceketin göğsündeki armalar; parmaklarındaki yüzükler kadar parlaktı ve saçlarının arasındaki ince tacı, yumuşacık tellerinin arasına gömülüyken onu çekip almak; saçlarını okşamak istedim. Çok güzeldi. Çok, Tanrı şahit çok güzeldi.
"Kral Jeon, iyi ki Min Yoongi'yi getirmişsiniz!"
Kral Kim bunu heyecanla söylediğinde, Min Yoongi'yi herkesin merak ettiğini ve sevdiğini biliyordum çünkü o sahiden bu doğduğu neslin en iyi komutanlarından biriydi, herkes onun gibi birinden eğitim almak adına deliriyordu ve bu bana nasip olmuştu işte, ben de Tanrı'ya bu konuda minnettardım.
Birkaç adım gerileyerek onlara doğru ilerlediğim sırada Yoongi gülümsedi, biraz utangaç bir gülümsemeydi bu, "Tabii gelir," derken onun omzuna dokunmuş ve Kral Kim'e karşı gülmüştüm. "Ben nereye, o oraya."
"Duydum, duydum.."
Kral kim, kafasını sallayarak söylediğinde, sarayın içine taşınmaya başlayan hediyelerle birlikte içeri doğru adımladık, Kral, biz gençleri-ki ben Taehyung'a göre yaşlı sayılırdım, buna emindim- yalnız bırakmak istediğini söyleyerek eşiyle odasına çekilmiş, Rin, Prens Kim ve beni yalnız bırakmıştı. Yoongi buralarda birini görmesi gerektiğini söyleyerek izin almış, saray anında boşalmış, hizmetliler çekilmişti ve üçümüz birlikte, Rin'in bahsettiği çayı içmek üzere bir yere doğru ilerlerken konuşuyorduk. Yani Taehyung'un pek konuştuğu söylenemezdi ama..
"Bu çayı annemler getirtti, güneyde yetişiyormuş. Çok sıcak bir bölge ama çok yağış alıyormuş ve... Mükemmel kokuyor, çok seveceğinize eminim, yorgunluğunuz da hemen yok olur."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Jeon Jeongguk | taekook
FanfictionJeon Jeongguk, yaşanmış, yaşanılan ve yaşanılacak her yüzyılın en güzel omegası.