۞Yıkımın ta kendisi.۞
Eşim, Kim Taehyung, sarayımızın bahçesindeki çocuklarla eğleniyordu.
Sarayda her zaman özenli dolaşırdı, saçının bir teli dahi yüzüne gölge yapamaz; sıcak havada dahi dokunduğum en güzel ceketler üzerinde olur, pantolonunda tek bir kırışıklık bulunmaz ve çizmelerinin bir yanına dahi leke bulaşmazdı. Boyu tarif edemeyeceğim kadar uzun, omuzları her zaman kafamı yaslayabileyim diye geniş; beli iki kolumla sıkıştırdığımda yok olacak kadar inceydi. Elleri, Prens Taehyung'un ayakları bile önünde diz çökmek için yaratılmıştı ve o tam şu an, saçları hafifçe çiseleyen yağmurdan ıslanarak gözlerinin önüne geliyorken, üzerindeki ceketi çıkarıp öylesine birinin eline tutuşturmuş, kaygan ve çamurlu zemine rağmen gülerek ailelerinin prensle uğraşmayın diye defalarca uyardığı çocuklarla eğleniyordu. Çocukları çok seviyordu, bunu fark etmemek elde değildi ve o öyle şefkat doluydu ki onlara karşı, aralarından en küçüğü olan ve doğduğundan beri sarayımızda yetiştiğini bildiğim Jimin isimli çocuğun sürekli büyüdüğümde Kral Jeon'la ben evleneceğim demesine bile gülüp geçiyor, hatta onunla biraz da inatlaşıyordu. Onları sürekli görüyordum, Taehyung benim işlerim olduğunda ve bu sarayda olmamız gerektiğinde işlerime karışmak istemiyor olduğundan olsa gerek dışarı çıkıyor, çocuklarla uğraşıyor, bazen onları ormana götürerek nasıl avlanacaklarını öğretiyordu. Biliyordum, Taehyung bir çocuktu ama bir çocuğu olmasını her şeyden çok istiyordu.
Henüz nasıl bir yol izlememiz gerektiğini tam olarak belirleyemedik desem yalan olmazdı, Taehyung'un bazen acil işleri oluyordu ve gitmesi, birkaç gün orada olması gerekiyordu ve ben de tüm bu işlerle her zamanki gibi kendim ilgilenmeye devam ediyorken bir de onu bekliyordum ama asıl yorulan oydu, hem oradaki işleriyle ilgileniyor hem de günleri yollarda geçiyordu ve inanın, onun için onu taşıyacak, kocaman bir kuş bulmak istiyordum ama bu sadece bir hayalden ibaret olduğundan at arabasını hazırlatırken buluyordum kendimi.
Parmak uçlarımla hafifçe araladığım perdeyi serbest bırakarak, biraz da gizlenerek onu izlemeye devam etmek istedim ama o sanki, beni her an hissettiğini yüzüme vurmak ister gibi, hafifçe bacağına sarılan çocuğun saçlarını geriye ittirip gülerken odamın camına doğru dikti masmavi gözlerini. Gülüşü duraksadı, yavaşça soldu ve sonra tekrar gülümsemeye çalıştığını görsem de boğazımdaki yutkunamadıklarım öyle ağırdı ki, kendimi kafamı ondan terse çevirip içeri girerken bulmuştum. Aklım karmakarışıktı, kalbim felaket derecede göğsümü sıkıştırıyordu ama diyordum ya, aklım öylesine karışıktı ki, ona nasıl davranmam gerektiğini bilemiyordum. Onunla tanıştığımdan beri yaşananları algılayamıyordum, ne olduğunu anlamak gerçekten benim için çok zordu ve ben, ben güzeller güzeli aşkıma zarar vereceğim diye öyle korkuyordum ki sürekli bana yaklaşmaması için tetikte gibiydim. Ondan uzak durmak için istemsiz ve çaresizce çabalıyor, sanki aklımı oynatmışım gibi hissediyordum. Belki de hasta olmalıydım, saçma sapan şeyler duyuyor; görüyor, bu yüzden kendi kendime konuşuyordum ve hepsi yaşanırken Taehyung yanımda, kolları hep etrafımdaydı.
Onu korumak istiyordum ve onu korumanın yolu benden uzak kalması gibi gelirken, mühürün verdiği can yakıcı gerçeklik yüzüme vuruyordu.
Parmaklarım yavaşça kasılan alnım ve boynumda gezinirken göz ucuyla boynumdaki kolyeye bir baktığımda dudaklarım birbirine değdi, yavaşça yutkundum ve o günü düşündüm. Taehyung'un bana efendi Jeon diye hitap ettiğini duyduğuma yemin edebileceğim ancak dudaklarını bile kıpırdatmadığı günü; benim yüzümden, onu sürekli tetiklemem yüzünden ortaya çıkan benliğini, kaybettiği kızıl gözlerini, düğünümüzü; onu ilk gördüğüm günü, önümde diz çöktüğünü, ona olan korumacılığımdan Rin'i küvette boğduğumu, bir cariyeyi öldürdüğümü... Kafayı bozmuştum. Onunla kafayı bozmuştum, belki de gerçekten sorunlarım vardı, annem de ben küçükken bazı zamanlar böyle şeyler yaşardı ve bu belki de ondan bana geçmiş bir hastalık falandı, bilmiyordum. Belki hiçbir şey yaşanmıyor, duyduğum veya bazen gördüğüm silüetler gerçeği yansıtmıyordu. Rüyalarım bilinçaltımdan başka bir şey değildi. Her rüyamda, istisnasız her rüyamda annemin bana uzattığı elini görüyor ve korkarak uyanıyordum çünkü o günün etkisinden çıkamamıştım, her şey annemle bağlantılı geldiğinden zihnim bana oyunlar oynuyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/205214730-288-k884485.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Jeon Jeongguk | taekook
FanfictionJeon Jeongguk, yaşanmış, yaşanılan ve yaşanılacak her yüzyılın en güzel omegası.