Dudaklarımı alabildiğine büzdüğüm için yanaklarımın içine dolan hava, bir zaman sonra beni rahatsız ederek dudaklarımın arasından firar ettiğinde dikkatim birden dağıldı, parmaklarımın arasındaki ince saplı kristal kadeh hafifçe yamuldu, içindeki tatlı sıvı neredeyse hiç kalmadığı için dökülme tehlikesi yaşamamak beyaz pantolonum adına bana derin bir nefes aldırdı ve tam o sırada, enseme konan bir öpücük hissettim. Yumuşak, hafif ancak dolu dolu; birden tüm bedenimi titreten bir öpücüktü bu, sahibi olan eşim, uzun parmaklarını omuzlarıma yaslayarak hafifçe okşamış ve sonra, buraya geldiğimizden beri kendine kıyafet diktirmek adına uğraşan Rin ve omuzları düşmüş Kraliçe Kim'e dönerek "Eşimi sıkıntıdan öldüreceğinizi bilsem," demişti hafif alayla. "Açlıktan ölür ancak o mutfağa inmezdim."
Kurduğu cümleyi duysa da, elindeki örnek kumaşlarla uğraşan Rin biraz geç algıladı, önce sinirle kaşları çatıldı ve sonra, "O da bize katılabilir," dedi sakin bir tınıda. Konuşurken gözlerini sürekli benden kaçırıyor ve köşede bir bacağını diğerinin üzerine atarak ilk defa denediğini söylediği bir çikolatayı yüzünü hafifçe buruşturmuş şekilde yiyen Kraliçe'ye çeviriyordu. Kraliçe kıkırdadı, tabağı elinin tersiyle ittirdi ve o sırada eli hala omzumda dinlenen Taehyung'un parmaklarını kavrayarak işaret parmağının eklemine uzun bir öpücük bıraktım. "Kral Jeon'un güzel elbiselere ihtiyacı olduğunu sanmıyorum, baksanıza, oğlum zaten asla gözlerini ondan alamıyor."
Derin bir nefes alarak titrekçe güldüğümde parmaklarımın arasındaki kadeh krem rengi sehpayı buldu, Taehyung'un elini kavrayan parmaklarım daha da sıkıştı ve bu sırada tekrar bir öpücük kazandım güzel dudaklarından, uzun saçlarımın arasına. Hatta bir tane değildi, üst üste ve aynı yere birçok öpücük bırakmıştı bile; hatta sonra o kusursuz burnunu tutamlarımın sarasında dolaştırarak derin bir nefes almış ve beklemeden koltukta arkama oturduktan sonra bir kolu yavaşça belimi sarıvermişti. Rin güldü, "Balayından yeni dönüyorlar," dedi ve yine beğenmediği kumaşı elinin tersiyle ittirerek yardımcısını bir nevi odadan kovdu. "Çok normal değil mi? Jin'in ilk günlerini hatırlıyorum da..."
Kurduğu cümlenin devamını dinlemeye gerek duymadan hafifçe belime sarılan kolu okşadıktan sonra, birkaç saatliğine hasret kaldığım yüze doğru döndüm ve bakışlarım bir süre yanık teninde gezindi. Esmerdi, parıl parıl parlıyordu ve o gerçekten; azcık güneşe çıksa burnunun üzeri hafiften kızarıveriyordu; yine öyle olmuştu işte. Simsiyah, dolgun saçları kıvrılarak iki yana ayrılmışken saç dipleri hafifçe ıslanmış ve yüzü pembeleşmişti, mavi gözleri solgundu; en açık tonlarına bürünmüştü, belki yorulmuş ve belki de uykuya hasret kalmıştı, bilmiyordum. Balayından yeni dönmüştük ve ailesini ziyaret etmek için birkaç günlüğüne buraya gelmiştik, üçüncü günümüzdeydik ve birbirimize uzak kalmak zorunda kalıyorduk çünkü Taehyung'un işleri vardı ve eh, ben de bu krallıkta hiçbir şeye elimi süremeyeceğimden öylece oturuyor, uzanıyor; o yokken odada bir şeyler içiyor, çiziyor ve bazen de Kraliçeyle geziyordum.
Elim usulca yanağına doğru kaydıktan sonra baş parmağım beklemeden elmacık kemiğinde tur atınca dudaklarımdan "Solgun görünüyorsun," döküldü, bir fısıltıya benzerdi ancak Taehyung duymuştu ve yanağını elime doğru sürttükten sonra "Seni özledim." Dedi. Tıpkı bir bebek gibiydi. Güzel, narin, ellerimin arasında büyüyecek ve ne ara büyüdüğünü fark etmeyeceğim bir bebek, ilgi istiyordu; herkese o sert bakışlarını atarken bana kirpiklerinin altından bakıveriyordu ve sırf, ben istiyorum diye, bunalmasına rağmen güzel saçlarını kesmiyordu.
Yalnızca iki kelime. İki kelime dudaklarından çıktı ve kendimi ona sıkıca sarılırken buldum.
Daha sonra bu süre uzadığından, Taehyung bedenime sıkıca sarılarak beni kaldırmış ve onun odasına doğru bedenlerimizi sürüklemişti. Bu süre boyunca ayrılmadık, o, ona göre minicik kalan bedenimi sıkıca kavradı; bedenimi kendi sıcaklığıyla ısıttı ve uzak kaldığımız saatleri telafi etmek ister gibi hiç konuşmadan öptü saçlarımı, yanaklarımda burnunu gezdirdi, kirpiklerimi okşadı ve yatağa serdiği bedenimi öyle uzun seyretti ki, eğer kraliçe odamıza o sandığı göndermese bakışlarının altında binbir parçaya bölünür ve o beni birleştirene kadar darmadağın bir halde beklerdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Jeon Jeongguk | taekook
FanfictionJeon Jeongguk, yaşanmış, yaşanılan ve yaşanılacak her yüzyılın en güzel omegası.