İyi okumalarr
Sizi seviyorum♡۞ Mühür.۞
"Kral Jeon," Min Yoongi, sarı saçlarını uçuşturan rüzgara bile aldırmadan neredeyse koşarak yanıma ulaştığında Anemon'un yelesini okşamayı sürdürerek ona gülümsedim. Anemon bu sıralar fazla uysaldı, bana her zamankinden daha fazla yaklaşıyordu ve sanki onu seveyim diye ben öylece çardağımda otururken oraya kadar gelip kafasını yaklaştırdığına inanamıyordum. Belki de beni kıskanıyordu çünkü Tanrı şahit, bu zamana dek ondan daha yakın olduğum hiçbir canlı olmamıştı ve Taehyung'la gittiğimiz dağ evine onun atlarıyla gitmemizin ardından saraya dönene dek sanki inadına yavaştı. Tanrım, o benim için bir binekten çok daha fazlasıydı ve böyle davrandığı zaman ona sarılmak istememe engel olamıyordum. Gördüğüm en güzel şeydi, o gerçekten gördüğüm en güzel şey ve edindiğim en iyi dosttu.
Son kez derisini okşayarak burnumu yelesine sürttüm ve "Güzel kızım," mırıltımın ardından benden uzaklaşmaya başladığını gördüm. O sahiden bir insan gibi davranıyordu, Yoongi tam da konuşmak için yanımıza geldiğinde ortadan kaybolmasını başka türlü açıklayamıyordum.
Yoongi hızla yanıma vardığı gibi, "Kral Jeon," diye tekrarladı. "Çok fazla görüşmeyi sevmediğinizi biliyorum ama Kahin sizi görmek zorunda olduğunu söyledi. Çok mühim bir meseleymiş."
"Bu kadar mühim olan neymiş?" Sessiz mırıltım dudaklarımdan dökülürken, sarayın içine doğru yürümeye başladığımızda Yoongi, "Bana söylemiyor." Dedi. "Belki siz de söylenmesini istemezsiniz diye üstelemedim."
Ona yalnızca kafamı sallayarak yavaşça merdivenleri indim, hemen arkamda yürüyor ve rahat olmam gerektiğini, kahinin yanında eğer çok rahatsız görünürsem bana hiçbir şey anlatmayacağını söylüyordu ama bu benim elimde değildi. Onu gördüğüm an bile garip hissediyor ve ne yapsam bilemiyordum, bu yüzden odasını alt kata yatırmıştık zaten.
En sonunda odasına vardığımda Yoongi kapıda beklediğini söyleyerek kafasını eğdi ve parmaklarım perdeyi araladı. Bedenim o ışık almayan odaya süzüldüğünde yüzünü tam olarak seçemediğim Kahin sedirde oturuyor ve uzun saçlarını tepeden topluyordu. "Hoş geldiniz, Kral Jeon.."
Fısıldar gibi konuşması bile tüylerimi diken diken ettiğinden daha fazla beklemeden yere çökerek oturdum ve bana söyleyeceği önemli şey için beklemeye başladım. Önce, birkaç saniye havadaki tozdan olsa gerek sessizce öksürmüş ve sonra, "Siz mühürlenmişsiniz." Demiş ve hiçbir şey sormama müsaade etmeden elini kaldırarak şaşkınca ona bakan beni susturmuştu. Ne mührü? Tanrı aşkına, ben kimseyle mühürlenmemiştim; Taehyung beni öpmemişti bile ve dolayısıyla ileriye götürerek beni mühürlemesinin imkanı bile yoktu.
"Böyle bir şey mümkün değil demeyin, çünkü mümkün; Kralım. Bu doğal bir mühür, kendiliğinden oluşmuş. Görebiliyorum-Kiminle olduğunu bile. Prens Kim, değil mi? Esmer, çok genç bir delta. Evet... Çok küçük. Küçük ama ondan korkun Kralım, zaman geldiğinde ondan çok korkun-Merak etmeyin size asla zarar vermeyecek, zarar veremeyeceği tek varlık siz olacaksınız. Size Tanrısı gibi davranacak, nefes aldığı her an adınızı ağzından eksik etmeyecek. Siz mühürlenmişsiniz, kendiliğinden olmuş; Jeon, ilk defa böyle güçlüsünü görüyorum. Bu aşılamaz-Bunu kıramazsınız, mümkün bile değil, bu mühür kırılmaz."
"Bu nasıl mümkün olabilir?"
Hayretle sorduğum soru, Kahin'in derin bir nefes alarak yutkunmasına sebep olduğunda dudaklarımı birbirine bastırıyor ve bir cevap bekliyordum ki, "Kral Jeon," dedi. "Ben bu uzun ömrümde iki doğal mühüre denk geldim. İlki güçlüydü, hatta öyle güçlüydü ki biri uzakta olduğunda diğeri nefes alamaz hale gelmişti. Özlemden saçları dökülüyor, yemek yiyemediğinden sürekli zayıflıyordu. Biri diğerini reddettiğinde ikisi de yataklara düşüyor, bir türlü orta yolu bulamıyorlardı çünkü kader onları birleştirmişti. Kendi istekleri hep ertelendiğinden, sadece kader birliği olduğundan, en sonunda buna dayanamayarak mühürü kırmak istediler ama sonu ölüm oldu."
"Siz aşık olmuşsunuz," Ani cümlesi kalbimi teklettiğinde büyüyen gözlerimle onu dinliyordum. Bunları diyeceğini hiç beklemeyen yanım delirmişti, doğal mühürün ne olduğunu bile şu an öğreniyordum ve en başından beri onu hissetmemin sebebini şimdi anlıyordum. "Ne şanslısınız ki o da size aşık."
"B-başından beri mühür var mıydı yani?"
"Onu hep hissetmiyor muydunuz zaten?" Sanki içimi okumuş gibi sorduğu soruya kafamı salladığımda, "Bir an önce bir araya gelmelisiniz," dedi. "Bir an önce onu görmeniz gerek. Hali hiç iyi değil, siz uzak kalamazsınız. Kral Jeon, siz onu reddedemezsiniz. Eğer ederseniz, bu bir cinayet olur."
"Ben-Ben onu reddedip geri döndüm-"
"Biliyorum. Çok hasta, günlerdir yataktan çıkmıyor, mektuplarını okumadan attığınız için size söylüyorum ki, o cariyeyle birlikte olmuş ama bu... Evet, bu isteyerek değil. Kızgınlıkta olmuş-Kendinde bile değil, Jeon, kendinde değil-Suçlu değil, onu reddetmeni hak etmiyor."
"Hasta mı?"
"Reddetmeniz cinayet olur demiştim."
Son duyduğum şey bu olmuştu. Sırtımdaki pelerini geri ittirerek yerden kalktığım gibi önünde eğilerek oradan çıktım ve hemen yan tarafta dikilen Yoongi'yi gördüm. Elinde bir mektup vardı, sıkı sıkıya tutuyor ve öylece duvarı seyrediyordu ki, adını seslenmemle afalladı ve sonra hızla bana doğru uzatarak, "Kral Jeon, biliyorum mektup istemiyorsunuz ama bu-Kraliçe Kim'in mühürü var diye atamadım." Dedi. Sanki okumam adına o bile yalvarıyordu ki, bu beni deli gibi meraklanırdı. Hızla zarfı açarak içindeki kağıdı çıkardım ve yukarı çıkmaya fırsat bulmadan sırtımı duvara yaslayarak okumaya başladım.
Kraliçe Kim'den, Kral Jeon'a,
Kral Jeon, bu mektubu yazmak için çok vaktim olmadığından kısalığını ve kötü yazımını mazur görün, lütfen ama size ulaşması için elimden geldiğince hızlı yazmak zorundayım.
Oğlum, Prens Kim, son günlerde çok hasta. Saraydaki hekimlerin hiçbiri bir tanı koyamadı, eşim Kral Kim'in dostunun yolladığı hekim bile ne olduğunu anlayabilmiş değil ama Kahinimiz, sizi görmesi gerektiğini söylüyor. Oğlumuz için bir umut, eğer izniniz olursa onu sizin yanınıza getirmek istiyoruz. Sizden gelmenizi istemek çok büyük emrivaki olur ama lütfen, bizi sarayınıza kabul edin.
Oğlum için bunu sizden istiyorum.
Saygı ve sevgilerimle.
Daha öğrendiğim şeyleri sindiremediğim o anda ne yapacağımı bilemiyormuş gibi kafamı eğdim. Tanrım, doğal mühür de ne oluyordu? Biz nasıl bir anda bu kadar güçlü bir mühürü taşımaya başlamıştık?
Bu mektuba cevap verirsem ellerine yarın ulaşırdı ve yarın ulaştığında buraya gelene dek yine bir gün geçerdi, iki gün içinde onu göremezsem daha kötüye gider korkusuyla mektubu Yoongi'nin eline tutuşturdum ve "Yoongi," dedim. "Benimle Kim Hanedanlığına gelir misin?"
***
Bizim için yaalnızca güzel bir at olmayan Anemon'umuzun güzelliği hakkında bir ilahi okumak isterim
Geçiş bölümüydü
Sonraki bölüm görüşürüüz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Jeon Jeongguk | taekook
FanfictionJeon Jeongguk, yaşanmış, yaşanılan ve yaşanılacak her yüzyılın en güzel omegası.