26

8.7K 1K 836
                                    

26: Her şeyi başlatan, Efendi Jeon.

Hiç yorum gelmiyo artik beni sevmiyo musunuz

Aynamda yazıldıktan sonra, Taehyung'a da görünerek damla damla su halinde lavaboya akan cümleler beynimde dönüp dururken parmaklarımın arasındaki yayı gererek oku sıkıştırdım ve yüklediğim enerji öyle bir hız yarattı ki, hemen karşımda, bu iş için fazlasıyla meraklı ve ısrarcı olan Jimin'in kafasındaki elmaya girdiği gibi onu paramparça ederek dört bir yana savruldu.

Jimin önce korku ve heyecanla çığlık atmış ve sonra hızla ellerini çırparak "Kral Jeon!" Demişti. "Lütfen bir kez daha!"

Ona bunu milyonlarca kez de yapsam içimdeki ateş soğumayacak ve daha mutlu hissetmeyeceğim demek istedim, istedim ancak o zaten hiçbir şeyden haberdar olmayan zavallı bir çocuktu, günleri bu sarayda geçiyor, sadece sarayın bahçesinde, benim olmadığım vakitlerde oyun oynayabiliyordu; çok tatlı bir betaydı, heyecanlandığından kızaran yanakları ve tekrardan kafasının üzerine koyduğu elma ile gözlerini kapatmış bekliyor ve adeta tekrar yapmamız için yalvarıyordu, ellerini birbirine bastırıp parmaklarını birbirine geçirdi ve çenesinin altına yasladığında, geçen yaz onun için diktirttiğim gömleğinin kolları dirseğine doğru kaydı ve diğer çocuk "Kral Jeon, sıra bendeydi!" Dese de gülümsedim ve "Son bir kez daha," dedikten sonra belimdeki çantadan çıkardığım oku yerleştirdim ve onu tekrar gerdiğimde, görüş açıma giren ve yemin ederim neredeyse üç Jimin boyutundaki beden beni durdurdu.

Taehyung.

Jimin'in kafasından çektiği gibi devasa bir ısırık aldığı kırmızı elmanın sesi kulaklarıma doldu, güzel yüzü de görüş açıma girdi ve onu gördüğüm gibi alt dudağımı ısırmama engel olamadım. Ellerim anında terliyordu, gergin olduğum anlarda onun varlığını hissetmem zor olduğundan birden fark etmem beni heyecanlandırmıştı ve dizlerim hemen titreyiveriyordu. Perçemleri yüzünün iki yanından dökülüyor, ensesindeki uzun saçlar neredeyse boynuna ilişiyordu ve o, lacivert takımının içinde bir elmas gibi parıldırıyordu. Gerçekten, annesinin tam tersi bir şekilde esmer tenliydi ve tıpkı babasının gençliğinde olduğu gibi -bunu kendi söylemişti- simsiyah saçlıydı. Saçları pamuklar gibi yumuşacık, teni çok dikkat ettiğinden pürüzsüzdü ve tacı dışında tek aksesuarı olan evlilik yüzüğümüzü parmağından asla çıkarmazdı.

Daha önce odasına girdiğimde yüzlerce değerli eşyasının olduğunu ve çoğunluğunu yüzüklerin oluşturduğunu görmüştüm ama o şimdi tüm yüzüklerini dağıtmış ve sadece parmağındakiyle kalmıştı.

Yavaşça indirdiğim kolumun uyuştuğunu hissedebiliyordum çünkü gerçekten uzun bir süredir sürekli kafasına elma koyarak karşıma geçen çocukları eğlendirmek için kabul etmiştim ve açıkçası, kafamı dağıtmaya çok ihtiyacım vardı. Uzaklaşmak istiyordum çünkü sarayın yüksek duvarları arasında küçülüyor, küçülüyor ve küçüldükçe siyah bir odanın içindeki küçücük bir küp gibi bir köşede tek başıma kalıyordum. Taehyung sürekli kraliyetimizle ilgili işleri halletmek zorundaydı çünkü ben, ben görevimi yerine getiremeyecek kadar aptallaşmıştım. Bana neler oluyordu anlayamıyordum, hiçbir zaman görevlerimden öne kendimi koymamıştım, kendi zevklerimi her zaman erteleyerek isteme duygumu köreltmiştim ve şimdi, her şey istemediğim gibi gidiyordu zaten.

O günün üzerinden çok geçmemişti ancak Taehyung beni o banyodan çıkardığı gibi sıkıca sarıldığında olaylara anlam vermeye çalışıyor ve annemin hiçbir zaman unutamadığım kokusunu duyuyordum; annemin kokusu, hissi aklımdan gitmiyordu ve kendimi öyle çok bir şeylerle oyalamaya çalışmıştım ki geceleri uykularım kaçar olmuştu, resmen, Kral Jeon eriyordu ve bunun Taehyung'u ne kadar endişelendirdiğinin farkındaydım.

Jeon Jeongguk | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin