25

8.5K 1K 446
                                        

25: Kader ve savaş, savaş ve Kim Taehyung.

Annemde yaşanan değişiklikleri fark ettiğimde neredeyse on yaşımdaydım.

Her zaman, onun çok özel bir insan olduğunun farkında olarak yaşamıştım çünkü o gerçekten etrafındaki herkese boyun eğdirebilecek kadar güçlü, hırslı; güzel ve asil bir kadındı. Babam kadar boylu, onun gibi kalıplı bir insan değildi hatta aksine kısa boylu ve alabildiğine ince belli, güzel gözlü; kıvrımlı kirpikleriyle aynaya bakmadığım zamanlarda hayatımda başka kimsede görmediğim ve göremeyeceğim bakışlara sahip, simsiyah saçlı ve bembeyaz tenli bir kadındı. Kaşlarının kavisine bile ölüp bitecek insanlar tanıyordum, hatta annem öyle güzel bir kadındı ki, mühürlenmiş bir omega olmasına rağmen hala ona aşk mektupları yazarak benim elime tutuşturanlar bile olurdu ve bir daha o insanları asla göremezdim.

Annem güçlüydü, bu doğruydu, güçlüydü çünkü ne yapması gerektiğini bilen; herkesi tek sözüyle dize getirebilen ve bakışlarıyla herkesi yakıp kavurabilecek biriydi. Fakat babam... Babam ise, annemin yanında her zaman geri planda kalmış gibi görünen o alfaydı. Onun sözünün üzerine tek bir söz söylemezdi, hatta onlar zaten çok söz söylemezlerdi, birbirlerine bir kez baksalar ne konuşmak isterlerse birbirlerine anlatırlardı. Bazen gizli gizli dudaklarını oynatırlar, kimse bir şey anlamadığında birbirlerine sarılarak kıkır kıkır gülerlerdi ve bazenleriyse, annem balkonunda yalnızca her biri mor olan geceliklerinden birini giymiş ve ağlıyorken birbirlerine sarılarak evimizin önünde gezinen çocukları izlerlerdi. Bir aşk çocuğuydum, onlara her zaman imrenmiş, hep böyle bir aşk yaşamak istemiştim ancak belki de, ben onlara yük olmuştum.

Yük olduğumu düşünmemin sebebi annemin ya da babamın bana herhangi bir kötü davranışını görmemden değildi, böyle hissediyordum, çünkü onlar her şeyi içlerinde yaşarken bahçeden annemin güzelliğini izleyerek onunla birlikte ağlayan bendim. Neden acı çektiğini bilmiyordum, neden bazenleri gerçekten kötü rüyalar görerek her yerde babamı aradığını hiçbir zaman anlamamıştım ve küçükken, tüm bunların sebebi benmişim gibi hissederdim. Halbuki annem beni gerçekten seviyordu, hatta, hatta o bazı gecelerde odasında bunaldığında yanıma gelerek beni öper, hatta öperken uykudan uyandırırdı. Uzun parmakları yanaklarımı tutarak uzun uzun öpücükler bırakır, bana sıkıca sarılarak kokumu içine çeker ve küçükken daha da kıvırcık olan saçlarımı okşarken benim kıvırcık bebeğim der ve kendi kendine konuşurken beni ne kadar sevdiğinden bahsederdi. Ona çok benzediğimi biliyordum, bunu biliyor ve herkesin bahsettiği o güzelliğin bana nereden uğradığının da farkındaydım. Babam beni kucaklayarak bahçeye koşarken anneme jeongguk'um senden daha güzel der ve onu kızdırmaya çalışırdı. Annemin hiç kızdığını hatırlamıyordum, hatta kızmayı bırakın arkamızdan bana doğru dalar ve yalnızca öyle, derdi. Jeongguk'um, çok güzelsin.

Annemin yaşlandığını hatırlamıyordum, gerçekten onun kırışıklarını bile sayamazdım ancak babam olgunlaştıkça saçlarına aklar düşmüştü. Tanrı onları benden aldığında henüz çok gençlerdi, çok gençtim ve onları hatırladığım her anda son derece genç ve güzellerdi. Babamın uzun saçları kıvırcıklaştığında ona da benziyordum, hatta gözlerimin hafif çekikliği ona benzerdi ancak babam gerçekten anılarımda çok az yer alıyordu. Birlikte ders çalışırdık, bana piyano çalmayı o öğretmişti; annem olmadığı zamanlarda birlikte kıyafetler bile dikerdik. Hatta babam, bana, ülkemizin o zamanki prenseslerinin birinde gördüğüm elbiseyi bile dikmişti.

Onları çok seviyor, çok özlüyor ve belki de bu yüzden her gece rüyalarıma davet ediyordum.

Yine o gecelerin birinde uyanarak nefes nefese etrafa bakındığımda, Taehyung'un ailesiyle birlikte yaşadığı sarayda bizim için ayrılan odada tek başıma kaldığımı fark ettim. Yatağın diğer tarafı boştu, askılıkta, benimkinin yanındaki lacivert röpteşambırı yoktu, cam hafifçe aralıklıydı ve perdeler usulca uçuşuyordu.

Jeon Jeongguk | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin