Bölüm 4: "Sessiz Büyü"

170 12 11
                                    


Aynaya bakıyordum ve kırık bir kız görüyordum.

Gözlerime bakıyordum ve koca bir hüzün görüyordum.

Dudaklarımda buruk bir tebessüm, yüzümde mahzun bir ifade ve her şeye rağmen üç bedeni omuzlarında taşıyan bir kadın.

Gözlerimi yansımamdan çekerek avuçlarımla buğulu aynayı sildim. Islak saçlarım üzerimdeki hırkanın arkasını sırılsıklam etmişlerdi. Umursamayarak banyodan dışarı çıktım ve telefonumu odada bırakarak kapımı kapattım. Adımlarım artık aşinası olduğu yolu eritirken gittiğim yer kafes değildi, kafesin ötesine, bara gidiyordum. Çağlar'la tanıştığımdan beri orada fazla takılır olmuştum ama bunu dert etmiyordum. Alışkın olmayabilirdim ama değişmemiştim. Islak saçlarım her adımımda sertçe sırtıma çarparak hırkamı biraz daha ıslatırken odağıma giren renkli ışıklarla birlikte yavaşladım. Geniş kapıdan içeri girerek ışıklara alışmaya çalışırken Çağlar'ı bar tezgâhında değil, locada otururken gördüm. Gelmeden önce bana haber veriyordu, bu sayede onunla buluşabiliyorduk.

Beni görerek bir elini havaya kaldırdığında yanına giderek oturdum, samimi davranışları hoşuma gidiyordu. Bir dirseğini koltuğun arkasına yaslarken göz kırptı, "N'aber?"

"İyi herhalde," diye mırıldandım yorgun gözlerimi üzerine dikerken. "İnan ben de bilmiyorum."

Suratındaki neşesi kaybolurken yerinde dikeldi, "Bir sorun mu var?"

"Yok."

Çağlar kaşlarını çatarak yüzüme bakarken, "Bana öyle bak diye söylemedim," diye homurdandım. "Yalnızca biraz canlanmaya ihtiyacım var."

Saat henüz geç olmadığından mekân çok kalabalık değildi. Çağlar yamuk bir tebessümle bana cevap verirken, "Öyleyse doğru kişiylesin," dedi ve Sarp'a seslendi. "Kanka bizim kızın sütünü getirsene!"

Yarı gülerek gözlerimi devirdiğimde Sarp'ın da güldüğünü görmüştüm. Dakikalar içinde doldurduğu kadehi masaya bıraktı. "Portakallıyla başlatıyorum."

Gülümsedim. "Otursana?"

Sarp beni ikiletmeden Çağlar'ın yanına oturdu, şu an çok meşgul olmadığını tahmin ediyordum. Çağlar onun omzuna vururken, "Bu var ya," dedi gururla. "Kral kral! Kalender emekli olunca mekânı Sarp'a bırakmalı."

Sarp ona gözlerini devirirken homurdandım. "Kapan'ın varisi belli."

Çağlar sırıtarak memnuniyetsiz yüz ifademe baktı. "Delipoyraz bu mekânı var ya..." Sesli bir ıslık çaldı. "Yıkar yıkar."

Kaşlarım havalandı. "Delipoyraz mı?"

"Hıı," diye mırıldandı öylesine başını sallarken. "Ezrak Delipoyraz."

Ezrak Delipoyraz.

Adını ister istemez içimden tekrarladığımda sessizliğimin dikkat çekmediğini umarak omuz silktim. "Neyse ne. Kalender hepimizi kovar ama onu yine de başının üstünde tutar."

"Dur," dedi Çağlar sözlerimi aniden keserek. Daha sonra derin bir nefes aldı. "Kıskançlık kokusu mu bu?"

"Hah," diye mırıldandım alayla. "Şaka mı bu?"

Sarp bana destek çıktı. "Kalender'in onu fazla baş üstünde tuttuğu doğru."

Ona minnet dolu gözlerle baktım. "Sen harikasın."

Çağlar ve Sarp aralarında ufak bir tartışmaya daldıklarında onları inceledim. Son zamanlarda yalnızca Çağlar'la yakın olduğumu düşünüyordum ancak bu kategoriye Sarp da dahildi. Aslında onu önceden de tanıyordum, hatta burada tanıdığım tek kişi olabilirdi. Ama bar kısmına uğramadığım için ayda bir anca görüşebiliyorduk. Onlar da bir merhaba ve nasılsın sözlerinden ibaretti.

ABRAKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin