1

29 4 0
                                    

Yüzyıllar önce Dünya üzerinde bulunan kıtalardan birinde, Avusturalya kıtasında başlayan ve durdurulamayan yangın sonucu bilim insanlarının ve devlet büyüklerinin birleşmesi ile özel teknolojiler ile Troposfer ve Stratosfer arasında ile gökyüzü kenti Syrim inşaat edilmeye başladı. Avusturalya'yı komple yok eden yangın okyanusları, denizleri ve diğer tüm ülkeleri yavaşça yok ederken bilim insanlarının yardımı ile kurulan Syrim isimli gökyüzü kentine özel olarak seçilmiş olan – her meslek dalından beş ila on kişi alınarak Dünya halkını kıyamet ile adlandırılan yangın ile bir başına bırakıldı.
''Alean... Dikkatini lütfen derse ver!'' diye uyardı Geçmiş Bilimleri ders öğretmenimiz SoHan. Yirmi kişilik dersliğin ortasında başımla onaylayarak önümdeki kitabımda aldığım notları bir kere daha gözden geçirdim. Her gün aldığımız ve yöneticiler tarafından en önemli görülen Geçmiş Bilimleri dersi benim için artık sıradanlaşmıştı. Annem ve babamın anlatışına göre küçüklüğümden beri tarihe olan ilgimden dolayı yazılı olarak kurtarılmış olan Dünya Tarihi ansiklopedilerini okumuş ve uyumadan önce nasıl gökyüzüne yerleştiğimizin hikayesini her gece hiç bıkmadan tekrar tekrar dinlemiştim.
Kapının aniden açılması ve içeriye antrenman öğretmenimiz Mica'nın girmesi ile öğretmenimizin Syrim topraklarına dikilen ilk ağacın hikayesini anlatması yarıda kalmıştı.
''SoHan... Benimle bir dakika görüşebilir misin? '' Soluk soluğa kalmış olan, otuzlu yaşlarının ortalarında, alnının tam ortasında siyah bir ay dövmesi bulunan ve sarı saçları ile bir çok Syrim öğrencisini kendini hayran bırakan ay ışığını kontrol eden öğretmenimiz bilmediğim ve sandığımızdan da karışık bir olay olduğunu tüm mimikleri ile belli ediyordu.
SoHan öğretmenin ağır adımlarla sınıftan çıkması ile başlamış olan fısıltılar ile öğrencilerinin rahatça hareket etmesi hoşuma gitmemişti.
''Abla. Bir şey mi oldu dersin?'' dedi Helewise ön sıradan bana doğru dönerek. Kahveye çalan sarı saçları ve ela gözleri ile bir kere daha anneme ne kadar çok benzediğini fark edebilmiştim. Aramızda iki yaş olmasına rağmen yüzünün hepsini kaplayan, beyaz yıldırım dövmesi ile benden daha çok ilgi çeken bir çocuk olarak büyümüştü ama gücünü kontrol edemediği için okul yaşantısı boyunca on kere antrenman sahasını yıkmıştı.
''Bilmiyorum.'' Dedim sakinliğimi koruyarak. Syrim halkının sol kulak arkasında yüzyıllar önce özel olarak geliştirilmiş, gen uyumlu güç aktarıcı bir çip bulunuyordu. Bu çiplerin nasıl üretildiğine dair bilgi verilmese bile aile üyelerimizden aktarılan güçlere sahip olmamıza ve bu çipler sayesinde vücudumuzun belli başlı bölümlerinde dövmeler oluşmasına neden olmuşlardı. Aslında her bir vatandaş bir savaş makinesine dönüşebilecek kadar güçlenmişti eğitimlerimizden dolayı. Bedenimin her yerini kaplayan damar misali iki santimetrelik birbiri ile bağlantılı siyah bir dövmem vardı. Babamın mirası olan ışığa hükmediyordum. Helewise ise annemin mirası olan fırtınaya hükmediyordu. Abim ise en garip ve ailemizde en pasif bulunan karanlığa hükmediyordu. En arkadan koşar adımlarla sırama gelen abime dik dik bakınmaya başladım.
''Ne yapıyorsunuz bakalım kız kardeşler?'' dedi babamın yüz hatlarını almış olmasına rağmen gözleri bire bir anneme benzeyen, benden iki yaş büyük olan ve birçok insan ile nasıl konuşması gerektiğini pek bilmeyen ağabeyim. Sağ ve sol gözünün üstünde, saç diplerinden başlayıp çenesinde biten dövmesi ile galiba dersliklerdeki tüm kızlar ile sevgili olup kendine düşman edinen ağabeyim.
''Vurdumduymaz tavırlarından hiç ödün vermiyorsun bakıyorum da, sakinliğinin sebebini neye borçluyuz acaba?'' dedi Helewise benim gibi dik dik ona bakınırken.
''Umursamamama borçluyuz kız kardeşim. Hem ne olmuş olabilir ki? Yöneticilerden biri hasta falan olmuştur onu da abartıyorlardır. Kasmayın.'' Dedi omuz silkerek.
''Sanmıyorum.'' Dedim ve açılan kapı ile herkes aniden sessizleşmişti. Öğretmen SoHan'ın yanında Mica'da içeriye girerek bembeyaz suratları ile sınıfa bakınmaya başlamışlardı. Syrim okulunda Dünya okulları gibi bir sistem işlenmemiş, on beş yaşına gelen her çocuk temel eğitimleri yirmi beş yaşına kadar alacak şekilde dersliklere ve sınavlara girme şansı kazanır. On yaşını dolduran her çocuk da gücünün tüm sınırlarını keşfetmek için antrenman derslerine girmeye başlar ve okul birinciliğine oynar. On yaşımdan beri antrenman derslerinde hiçbir zorlu yaşamadan benden on yaş büyük olan birinciyi yenerek birinciliğe taht kurmuş, benimle eğitim için savaşanların da beni yenmesine hiçbir şekilde müsaade etmemiştim. Kız kardeşim ikinci olarak peşimden gelirken, abim biraz şans eseri üçüncülüğü elinde tutuyordu. Sebebi de karşısında olan rakiplerinin gölgelerini bükerek hareket etmelerini kısıtlamasından kaynaklanıyordu.
''Çocuklar. Bu saatten sonra hiçbir dersliğe girmeyeceksiniz.'' Dedi öğretmen SoHan sakin olmaya çalışarak. ''Sebebi ise G-Day halkının antlaşmayı fes ederek Wayis halkına saldırmasından kaynaklanıyor. Lyna yöneticilerin emri üzerine bir hafta sonra özel olarak Freis ve Syrim'den seçilmiş yedi kişilik takımlar Wayis kentine giderek savaşacaktır.''
Sınıfta başlayan bağrışmalar ile derin bir nefes aldım. Syrim'e kurulmaya başlayan halk kim yönetecek kavgası yapmasından dolayı dört farklı gökyüzü kenti daha oluşturularak yönetici olmak isteyen beş kişi arasında tüm kentler paylaşılmıştı yıllar önce. Daha sonrasında ise beş yönetici de Syrim üzerinde toplantı yaparak hiçbir şekilde savaşılmayacağına dair uzun bir antlaşma imzalamış olmalarına rağmen bugün yıllar önce yapılan her şey hiçe sayılmıştı.
''Sessizlik istiyorum. '' diye bir adım öne çıktı öğretmen Mica. ''Her biriniz on yaşından beri antrenman yaparak savaş eğitimi alıyorsunuz ve her biriniz bir günün bunun başımıza geleceğinden haberdardınız. Her biriniz için bir test kalıbı oluşturuldu ve benim vereceğim notlar ile bu savaşa katılıp katılmayacağınız belli olacak. Savaşa katılmayanlar da Syrim yer altında sığınan halkımızı korumak için topraklarımızda kalacaktır. Kısacası...''
Kısa bir sessizlik olsa da sanki yüzyıllar geçmişçesine bir his oluşmuştu herkesin bedeninde.
''Bu savaş Syrim, Lyna ve Freis halkının üstlendiği bir savaş olacak. Yani ister savaş alanında olun ister kentimizde... Her türlü ölmek için savaşacaksınız!'' 

SyrimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin