Aleix ile sessizliğe gömülmüş bir şekilde akşam yemeği yedikten sonra Hel'in yönetici binasından bize selam olarak gönderdiği yıldırım ile balkonda oturmaya başlamıştık. Rüzgâr hafif hafif bedenimizi işlerken Aleix kollarını belime dolayarak Hel ve Rhian'ın Kalin'e inat gönderdiği yıldırımlar ve ateş toplarının gökyüzündeki danslarını izlemeye başlamıştık.
''Onlar ne kadar da hızlı büyüdü...'' dedim kararan gökyüzünde kızlar sayesinde görülmeye başlayan mavi beyaz ışıkların kusursuzluğunda.
''Sen de çok hızlı büyüdün fark etmiyor musun?'' dedi Aleix kafasını ensemden çıkartarak. Yemekten önce sırayla duşa girip bir haftalık kirliliği üzerimizden atmış olmamıza rağmen bedenlerimizde dinlendirmek istediğimiz herhangi bir yorgunluğun bulunmadığını hissediyorduk. Syrim'e gelmeden önce Aleix zorla çipinde oynama yaptırarak uyku problemi tamamen ortadan kaldırttıktan sonra rahatlamıştı. ''En basitinden dövmen değişti, bakış açın ve duyguların büyüdü. Saçların şu an sarı mesela, dövmen artık tamamen siyah değil ve ışığını kusursuzca kullandıkça Hel'in göz rengi gibi senin de göz rengin değişiyor. Kusursuz bir savaşçı oldun!''
''Sen de büyüdün... Aslında bakarsak hepimiz büyüdük...''
''O kadar ceset ve kan içinde bir hafta geçirdikten sonra... Yöneticiler acaba bunları nasıl ödeyecekler?''
''Aleix... '' dedim yüzümü ona döverek. Beni iyice balkonun parmaklıklarına yaslayarak yarasını umursamadan aramızdaki tüm mesafeyi sıfırladı. ''Her şey bittikten sonra... Bir olabilecek miyiz?''
''Ne olursa olsun, nasıl kurallar var olursa olsun seni bırakma gibi bir düşüncem dahi yok.''
''Ama bunu engelleyecekler. Yönetici bildirgelerinde bu var.''
''O zaman onları öldürürüm.'' Dedi kulağıma iyice yaklaşıp, fısıldayarak. Gülümseyerek kollarımı boynuna doladığımda belimdeki ellerini iyice sıktı. Koyu kahverengi gözlerine uzun uzun bakmak istesem de yarası olduğu için onu çok zorlamak bile istemiyordum.
''Yaran nasıl?'' dedim temiz kıyafetlerinin altından belli olan bandajın üstüne hafifçe dokunarak.
''Biraz sızlıyor ama merhemim yanımda, o beni hep iyileştiriyor.'' Dedi alınlarımızı birbirine yaslayarak. Gülümseyerek dudaklarına küçük bir buse kondurdum. Tek kaşını kaldırıp bana bakındığında kendime engel olmak istemezcesine dudaklarını bir kere daha öptüm. ''Bu küçük öpücükler ile elimden asla kurtulamazsın.''
''Ama yaralısın.''
''Umurumda bile değil.''
Dudaklarımız birbiri ile kusursuzca dans ederken Aleix'i neden tercih ettiğimi düşünmeye başlamıştım. Kardeşlerimle bana ucubeymişiz gibi bakmayan, başarılarımızı destekleyen ve geçmişteki yaraları ile güçlü bir şekilde ayakta duran birisiydi o. Eli kalçama doğru yavaşça kayarken bile asla canımı yakmamak için hareketlerini dikkatlice seçen, gücü ile korkusuzca koruyucu olan garip bir insandı. Ellerimi boynundan yavaşça saçlarına doğru götürürken Aleix kalçamdan tutarak bacaklarımı beline sardırarak balkon parmaklıklarına daha da sert bastırdı. Nefes almak için dudaklarımızı hafif birbirinden ayırırken gözlerindeki şehvet bedenime hükmetmeye başlamıştı.
''Oda?'' dedi derin nefesler alarak. Başımla onaylarken ona ağırlık olmak istemeden önden yatak odama doğru ilerledim. Ardımdan gelirken kalçamı izlediğine adım kadar emin olsam da kalbimin ağzımda atmasını bir türlü engelleyemiyordum. Odamdan içeri girer girmez ardımdan gelen Aleix'in elleri belimden beni sıkıca yakalayarak tişörtümün uçlarından tutarak yukarıya çıkartmıştı.
Evde olduğumuz için giymediğim sutyenden dolayı yanaklarım kızarırken Aleix göğüslerime bakmadan beni yatağa iterek üzerine giymiş olduğu tişörtü çıkartıp ondanın bir köşesine acımasızca fırlattı. Hırçınlığını bedenimde akan her ışık kümesinde hissederken üzerime doğru çıkarak bacaklarımı kendine iyice bağlayarak dudaklarımın hasretini dudakları ile tekrar kapattı. Üst dudağımdaki sıcaklığı bacak aramı ele geçiren sertliği ile beynimi iyice uyuştururken ellerimle kaslarına yavaşça dokunarak Aleix'in dudaklarımızı aralaması için bir neden doğurmaya çalıştım.
''Kaşınıyorsun!'' dedi üzerimden çekilip şortu ile baksırını aynı anda çıkartıp yatağın dibine bırakırken. Gözlerimle tamamen çıplak vücudunu izlerken bana tek kaşını kaldırarak bakınmaya başladı. ''Uyku diye bir şeyin olmadığını biliyorsun değil mi?''
''Ama elinde sonunda yorulacağız.'' Dedim hafif doğrulurken. Aleix bacaklarımdan tutarak şortumu ve iç çamaşırımı nazikçe çıkarttığında kıkırdadım.
''Sana doyarsam yorulurum. Bu da pek mümkün görünmüyor.'' Dedi üzerime doğru emeklemeye başlarken.
''Bir daha kendini ölüme atarsan cesedine işkence ederim.'' Dedim kollarını boynuna dolayarak üzerine çıkmak için hamle yaparken. Şok ve şehvetle gözlerimin içine bakan tamamen çıplak Aleix'i görünce elimde olmadan kıkırdadım.
''Eğer bir daha kendini o denli büyük bir savaşa atarsan bende seni diriltip işkence ederim sana.'' Dedi kucağındayken kalçalarımı avuçlarının içine alarak. Üzerine eğilerek dudaklarına küçük bir buse kondurmamın ardından boynuna da dudaklarına yapmış olduğum işkencelere devam ettim. Yavaş yavaş yarasına kadar öpücükler kondururken Aleix'in gözlerinin üzerimde olduğunu fark edebiliyordum. Yarası artık iyice kabuk bağlamış olsa bile olası bir sert ya da ani bir harekette tekrardan açılmayacağının garantisi yoktu.
''Bu yara...'' dedim. Aleix daha fazla konuşmama fırsat vermeden beni kucağından tekrar altına alırken yastıklarımın yumuşaklığını özlediğimi hissetmiştim. Bedenime yavaş yavaş giren acı ile dudaklarımın arasından dökülen inleme Aleix'in haz hücrelerini daha da çok etkilerken uzun bir aradan sonra bu denli bir acıyı bedenimde hissetmemiş olduğumu fark edebilmiştim. Hafif bir sızlama ile inlerken Aleix'in ileri geri ritmik hareketleri ile bedenimde oluşan şehvet hormonunun tüm odayı kaplaması ile bedenim onun emri altında kalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Syrim
FantasyBu yazı savaşa Freis ve Syrim'den katılacak olan öğrencileri kapsıyor. Syrim'de bir ay boyunca antrenman yapan öğrencilerin son durumu savaşa hazır konumundadır. Freis ve Syrim kent sakinleri yer altı evlere indikleri onaylandıktan sonra Wayis kenti...