-Aleix
Gözlerimi açtığımda karşılaşmak istediğim manzara birkaç mum ışığı ile aydınlatılmaya çalışılmış olan, küçücük bir dikdörtgen içerisinde olmak değildi. İstediğim ortam Alean'ın kollarımın arasında kıvrılarak uyuduğu, gün ışığının huzur ile sahibesinin üzerini titreyerek örttüğü bir odada uyanmaktı. Loş ışıkta gözlerimi açıp açmadığımı bile anlamazken Rhian'ın ateş kırbaçlarının bileklerinden sarkıtmış bir şekilde anlam veremediğim metal kapının önünde beklerken otuz altı numara kırk numara ile fısıldaşarak konuşurken otuz sekiz numara iğrenç bir gülümseme ile bakınıyordu.
''Günaydın, pamuk prenses.'' Dedi bağırırmışçasına. Sesleri normalden fazla algılarken Brown üçlüsünün çevrede olmayışı dikkatimi çekmişti.
''Alean nerede?'' dedim sanki boğazıma bıçak saplanmışçasına çıkan garip bir ses tonu ile. Sağ kaburga altımda oluşan acıyı tekrar hissetmeye başlarken kaşlarımı istemsizce çattım. Sadece kafamın hayatta kaldığına inanmaya başlarken otuz sekiz numara sol kol damarıma şırınga ile bir şey enjekte etmeye başlamıştı.
''Rhian, abin uyandı.'' Dedi kırk numara bağırırmışçasına. Rhian metal kapının oradan uzaklaşarak yanıma geldiğinde hala uzandığım için sarılamadan gülümseyerek bana bakınmaya başlamıştı. Kahverengi saçları uzun zamandır yapmamış olduğu banyonun etkisi ile iyice kirlenmiş olmasına rağmen hala güzelliği ile ortalığı büyülüyorken, annemden almış olduğu koyu kahverengi gözleri artık umut ile parıldamıyordu.
''İyi misin?'' dedi neşe ile çınlamasını beklediğim sesinde artık tek bir neşe kaynağının bile olmadığını belli eden bir ses tonu ile.
''İyiyim. Alean nerede?'' dedim doğrulmaya çalışarak. Otuz sekiz numara eli ile kalkmamı engellemek isterken ağzının içinde bir ateş topu patlatmamak için kendimi sıkmak dışında fazla bir şey yapamadım.
''Onlar dışarıda savaşıyorlar.'' Dedi Rhian benim sakin olmamı bekler bir yüzle.
''Ne demek savaşıyorlar? Bana bir doğru düzgün anlatır mısın?'' dedim zorlanmaya devam ederken.
''Sen yaralandıktan sonra anlamadığımız bir şekilde G-Day askerleri yönetici binasının ve okulun çevresini sardılar. Toplam iki gün boyunca içeriden onlara karşılık verdik ama Alean uçuk bir plan yaparak onları şu an dışarıda yok ediyor.''
''Alean ne planı yaptı ve Tanrılar adına siz hiç uyumadınız mı?''
''Onların uyumaması için çiplerinizdeki yaşam belirtisi olan uykuyu kaldırdım. Birkaç ayarlama sonucunda bunu başarabildim diyelim.'' Dedi otuz sekiz numara başımda bir papağan misali konuşarak.
''Alean ve Hel uçarak, Kalin abinin oluşturduğu kalkan ve takım ikinin yardımı ile dışarıda bulunan tüm askerleri öldürmek üzere olan bir plan.'' Dedi Rhian gergin bir şekilde. ''Gitmelerinin üzerinden on dakika kadar bir süre geçti ve Hel'in yıldırımlarını duymak dışında hiçbir gelişme yaşanmadı. Kalin abi kalkanına çok güveniyor ve Hel ile Alean çok güçlüler. Onlara güvenmemiz gerekiyor.''
''Biz burada neden duruyoruz, savaşmamız lazım.''
''Abi sen şu an hala ayağa kalkabilecek bir durumda bile değilken, Lyna üyelerinin hiçbiri uzak mesafe savaşına katılamazken savaşamayız. Alean beni buraya sizi korumam için bıraktı, eğer ki onlar başarısız olurlarsa bu kadının açılması karşısında sizleri ben koruyacağım. ''
Rhian kaşının tekini bana kaldırıp baktığında istediğim kadar cümle kursam da hiçbir şekilde bu kapının açılmasına ya da doğrulmama izin vermeyeceğini anlamıştım. Gözlerimi tekrar loş ışığın soğukluğunda kapatarak üzerimden geçen atların acısını bedenimden gitmesini dilemeye başladım. Sayıca azaldığımızı ortamdaki sessizlikten o kadar belliydi ki; Kalin'in Hel'e laf atmalarının olmadığı, Alean'ın gücü hakkında Lyna üyelerine sorular sormadığı, Rhian'ın Hel ile Kalin atışmalarına kahkahalar atmaması sinir bozucuydu. İki gündür yarı kentlerde yarı Araf'ta kalmışçasına baygın yatmaktan başka bir işe yaramadığım için kendimden nefret etmeye başlamıştım.
''Alean... Işığı ile yaranı iyileştirdiğini biliyor musun?'' dedi otuz sekiz numara. ''Senin gücün ile onun gücünün aynı statü içerisinde olmasından dolayıymış galiba, otuz altı numara öyle demişti.''
''Otuz altı numara buraya gelebilir mi? Bir şey sormak istiyorum ona.'' Dedim başımda dikilip duran papağanı kovarak. Otuz sekiz numara ağzında birkaç şey geveleyerek yanıma otuz altı numarayı gönderdiğinde gülümsedim.
''Günaydın uykucu adam, herkesi fazlaca korkuttun. Nasıl hissediyorsun?'' dedi daha kısık bir ses tonuyla.
''Üzerimden kaç at geçtiğini bilmiyorum ama bayağı geçtiğine eminim.'' Dedim sağ tarafımdaki ağrı bedenimi sarmaya devam ederken.
''Senin çipindeki uyku özelliğinin sıfırlanması için otuz sekiz numara ile konuşabilirsin, o şapşal tüm gerginlikte bile kendisini eğlendirebilecek teknolojik uğraşlar bulabiliyor ama sana önerim tamamen iyileşmeden bunu yaptırmaman.''
''Seninle bunu konuşmak istemiyorum, başımda dikilip bilmek istemediklerimi boş boş bana anlatma.''
''Yaran konusunda ise senin vücut hücren ile...''
''Ben sana onu da sormuyorum otuz altı. Alean, hamile mi?''
''O salak kızın kardeşine anlattıklarını duydun değil mi?''
''Alean hakkında düzgün konuşmazsan senin kelleni başından ayırır Lyna yöneticinin masasına özel olarak kendi ellerimle götürürüm. ''
''Alean hamileydi... Ama güç sınırı aşımına uğradığında karnındaki bir haftalık fetüs öldü. Şu an o fetüs hala karnında olduğu için de zehirlenme olasılığını sıfıra döndürmek için sürekli olarak ona ilaç veriyorum. Şu an bu denli güçlü olmasının bir diğer sebebi de içinde bulunan ortak parçanızı kaybetmiş olmanızdan dolayı.''
''Bana neden söylemediniz?''
''Alean'a sor, söylememek onun kararları içerisindeydi.''
''Benim yaramı iyileştirme sebebi de bu değil mi? Hamile kalmış olması...''
''Çok zekisin Aleix ve evet o... Bedeninde sana ait bir şey taşıyor oluşu senin çipin ile kendi çipi arasında bir bağ kurdu ve yaranın bu kadar hızlı olumlu sonuç vermesine sebebiyet doğurdu. ''
Derin bir nefes alarak öğrendiklerimi zihnimde tartmaya çalışsam da elimde olmadan sinirlenmiştim. Alean'ın benden saklaması gereken son konuyu benden saklıyor olması canımı sağ kaburga altımdaki yaradan daha çok yakmıştı. Eğer ki hamile olduğunu bana söylemiş olsaydı, o çocuğu kaybetmemek ve güzel bir gelecek sunabilmek için daha dikkatli davranırdım. İkisinin de kılına zarar gelmesine müsaade etmez, hatta Alean'ı Syrim'e geri göndererek bu savaş içerisinde bulunmasına bile izin vermezdim.
''Çok büyük bir patlama sesi geldi.'' Dedi Rhain korku dolu bir sesle. Kollarından sertçe çıkartmış olduğu ateş kırbaçlarını sıkıca kavrayarak demir kapıya en yakın olan konuma yerleşti. Kırk numara ve otuz sekiz numara ellerine kılıçlarını aldığı sırada otuz altı ve beş numara benim önüme geçerek çok sonralardan fark otuz yedi numarayı korumak adına hançerlerini ellerine almışlardı.
''Otuz altı, ayağa kalkmam lazım.'' Dedim sağ tarafıma usulca yayılan acımı hiçe sayarak.
''Bize ayak bağı olursun Aleix.'' Dedi otuz beş numara arkasını bile dönmeden.
''İki kurşun ile ölürsünüz, ben ise ateş toplarımla sizleri koruyabilirim.'' Dedim. Otuz beş numara bir şeyler söylemek için ağzını açtığında otuz altı numara yavaşça yanıma gelerek bedenimin ayaklanmasına yardım etti. Bel aşağımı hissedemiyor oluşum bir süre beni tökezletse de gücümün hala benimle birlikte olmasından dolayı onur madalyası almışçasına mutlu olmuştum. Avuçlarımın içinden çıkan ateş ile Uyuyan Güzel'in ilk uyandığında hissettiği kusursuz mutluluk duygusunu bedenimde hissetmeye başlamıştım.
''Zorlama kendini!'' diye otuz altı numaradan aldığım uyarı ile kapı önünden gelen sesler ile Rhian kolundaki kırbaçlara daha sıkı sarılmaya başlamıştı.
''Rhian, benim Alean! Kapının arkasından çekil, bir patlama olacak.''
Duyduğum ses ile kalbim ağzımda atmaya başladığında, Rhian'a doğru tökezleyerek yürümeye başladım.
''Sakin ol abi.'' Dedi Rhian yanıma gelip belimden tutarak beni desteklediğinde. '' Seni bu denli heyecanlı görmek onur verici bir durum.''
''Geç dalganı küçük kurbağa.'' Dedim gülümsemeye çalışarak. Demir kapının yüksek bir gürültü ile Alean'ın bulunduğu tarafa doğru düştüğünde Rhian yavaş adımlarla beni kapının o tarafına doğru götürmeye başladı. Alean'ın gergin gözleri ile karşı karşıya geldiğimde Rhian'ın saçları gibi yağlanmış ve kirlenmiş olan saçları gözlerinin önüne gelirken, mavi gözlerinin içinde belirmeye başlamış olan dövmelerindeki sarılık kusursuz bir zafer ile parıldıyordu.
''Aleix...'' dedi elinde tuttuğu ışık topunu bedenindeki kusursuzluğuna geri armağan ederek bana doğru birkaç adım attı.
''Alean...'' dedim Rhian'ın kollarından kurtularak bana sarılan küçük bedene sıkıca sarıldı. Rhian bodrum katında bulunan herkesi dışarı çıkartırken Alean'ın gözyaşları anca uzanabildiği kalbimin üstüne akmaya başlamıştı bile. ''Geçti her şey...'' dedim ona umut olmasını istediğim bir ses tonuyla.
''Sen burada ölüm ile burun burunaydın ve ben hiçbir şey yapamadım, sana verdiğim sözü tutamadım Aleix. Seni koruyamadım.''
''Sen kendini ve her şeyini riske atarak o savaşı sonlandırdın Alean, bize vermiş olduğun tüm sözleri tuttun.'' Dedim artık yağlı olduğu için karışmış saçlarını okşayarak. ''Benden neden gizledin?''
''Duydun mu?'' dedi ağlamış gözler ile bana bakınırken. Elini kaburga altımdaki yara götürerek ışığı ile ağrıyan yarama merhem olmaya başlarken, gergin gözlerini gözlerimden kaçırmaya başlamıştı.
''Rhian'a söylerken duydum...''
''Ölmüştü... Daha öncesinden haberim yoktu. Olsaydı söylerdim sana elbette.''
''Öldükten sonra... Neden benden gizledin?''
''Üzülecektin, zaten benim o kadar kendimi zorlamam seni üzüyordu... Eğer ki bunu söyleseydim daha kötü olacaktın ve söyleyemedim.''
Derin bir nefes alarak bedenimde azalmaya başlayan acı ile burukça gülümsedim. Bizim yanımıza nefes nefese gelen Kalin ile ortamdaki tüm romantik hava yok olmuştu. Üstü başı toz toprak içerisinde kalmış olan Kalin'in de kızlardan farkı kalmamış bir görüntüye sahipti.
''Çocuklar dışarı gelseniz iyi olacak.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Syrim
FantasyBu yazı savaşa Freis ve Syrim'den katılacak olan öğrencileri kapsıyor. Syrim'de bir ay boyunca antrenman yapan öğrencilerin son durumu savaşa hazır konumundadır. Freis ve Syrim kent sakinleri yer altı evlere indikleri onaylandıktan sonra Wayis kenti...