6

10 3 0
                                    

Eve yürürken yanmakta olan aydınlatmalar ile Rhian gözlerini kısmak zorunda kalmıştı. Syrim ışıklandırmaları o kadar yüksek enerji ile çalışıyordu ki; gece güvenliklerine yardımcı olması için oluşturulan barikat duvarı yanan aydınlatma elektrikleri ile oluşuyordu. Bu sayede dışarıdan gelecek herhangi bir saldırı için bizlerin hazırlanması adına biraz süre kazanmamıza yardımcı oluyordu.
''Sizin kentiniz çok renkli, Freis'de yalnızca kırmızı ve tonlarını görebiliyorum.'' Dedi Rhian, Helewise ile el ele tutuşmaya devam ederek.
'' Galiba en renkli kent bizim kentimiz gökyüzü sınırları içerisinde. Hem ağaçlarımız da var.'' Dedi Hel, kız arkadaşını onaylayarak.
''Freis'de yalnızca kurumuş ağaçlar bulunuyor.'' Dedi Aleix sessizliğini bozarak. Herkes tekrar sessizleşerek bugün yapmış olduğumuz antrenmanın yorgunluğunu her bir beden tekrar tekrar hissetmeye başlamıştı. Sur içlerindeki savaşların sonlanmasının ardından surlar kaldırılarak elli robot on beş kişiye aynı anda her birimize saldırmaya başlamıştı. Grupsal olarak saldırmamız gerekirken Kalin Hel ile Rhian'a doğru koşan robotları karanlığı ile patlatırken ben ve Aleix Nate ile Harry'e zarar vermekte olan robotları teker teker patlatmıştık. Elli robota da hiç saldırmayan üç kişi yöneticinin emri ile Wayis'e korumalar olmadan bilgi için gönderilecek kişiler arasına girmiş, özel olarak savaşan herkesi tebrik etmişti.
Gökdelen güvenliğinin çip kontrolünden sonra gelen asansöre Hel, Rhian ve Kalin öncelikli binerek güvenlik dik dik bana bakmaya başlamıştı.
''Misafirlerimiz, sistemde olmamaları çok normal!'' dedim sertçe.
''Kendini canınızı hiçe sayarak savaşa gittiğinizin farkında mısınız?'' dedi güvenlik aşağılayıcı bir tavır ile.
''Biz gitmez de dairelerden birinde ayaklarımızı uzatarak yatarsak, siz ve sizin gibi güçsüz olan herkes tek tek ölünceye kadar da kimse bir şey yapmaz.'' Dedi Aleix yumruklarını sıkarak.
''Laflarına dikkat et çocuk. Burası senin kentin değil.'' Dedi güvenlik belindeki şok cihazını çıkartıp Aleix'in boynuna yaklaştırarak. Elimi kaldırıp parlamaya başlayan ışığımı yüzüne birkaç santim uzaklıkta tutarak güvenliğe bakınmaya başladım.
''Eğer ki misafirime o şok cihazı bir kere vursun, seni burada yakarım. Ve özel ses cihazlarından da bizim suçsuz olduğumuz belli olarak aileni Dünya'ya sürgün edilişini kendi gözlerimle izlerim. '' dedim dişlerimi sıkarak.
''Ne de olsa yönetici ile yattın değil mi? Tuzun kuru senin.'' Dedi şok cihazını çekerken. Bedenime yayılan sinir dalgası ile arkasını henüz dönmüş olan güvenliğin sırtına sertçe ışık fümesinden indirerek yere düşüşünü izledim.
''Ne de olsa yöneticiye yalakalık yaptın değil mi? Senin tuzun kuru zaten.'' Gelen asansöre Aleix'in beni sürüklemesi ile ikinci yapacağım hamlenin engellenmesi ile daha da çok gerilmeye başlamıştım. Diğer güvenlik yöneticiye haber verip vermeme konusunda korku ile bana bakarken kapanan kapı ile Aleix'i aynalı bölmeye doğru ittirdim.
''Onu öldürmem gerekirdi. O sözlerine dikkat etmeyen bir...''
''Alean Brown, sesli kameralar sayesinde neler olduğunun farkındayız. Lütfen sakinleşin ve bu işin yöneticilere yansımaması için üslubunuzu koruyunuz.''
Ana güvenlik merkezinden gelen ses ile gülerek kameraya bakındım.
''Eğer ki çalışanlarınız laflarına dikkat etmemeye devam ederse her birini savaştan sonra gelip öldüreceğim ve kendimi Syrim surlarından aşağıya atarak yöneticilerin vereceği cezayı hızlandıracağım. '' dedim açılan kapı ile çıkıp, kapıda bekleyen anneme sarılarak.
Aleix saygı ile başı ile selam verdikten hemen sonra Hel'in babama heyecanla anlattığı antrenman maceralarını anlatırken kimseye tek bir kelime etmeden odama geçerek duş almak için kıyafetlerimi hazırlamaya koyuldum.
''Alean?'' diye kapı girişinde duran annem ağır adımlarla odama gelerek yatağımın üstüne oturdu. ''Yaptığın davranıştan dolayı seni suçlayamam ama lütfen sakin ol.''
''Neden tüm başarılarımda birinin altına girmiş, birine rüşvet vermiş oluyorum anne? Neden?''
''Çünkü bizlerin ataları Dünyalılar canım. Ve Dünyalılar kadar her başarının altında bir art niyet arayan başka bir ırk tarih kitaplarında bile var olmadı. Senin azmin ve kusursuz gücün sayesinde her şeyi başarıyorsun küçük penguen.''
''Ah hadi ama anne, on yaşındaki Alean değilim artık.''
''Ondan daha güçlü bir Alean var karşımda, babasının mirasını en güzel şekilde taşıyan.'' Dedi annem yanıma gelip bana sarılarak.

**

Annem ve babam, Hel ile Rhian odalarına geçmişken Kalin ve Aleix ile birlikte balkonda oturarak babamın zulasından çaldığımız şarabı kafamıza dikerek gökyüzünü süsleyen yıldızlara bakınıyorduk.
''Bugünkü robotlar, çok güçlü değillerdi. Sanki göz boyamak istemişçesine bir halleri vardı.'' Dedi Kalin gün sonu raporu veriyormuşçasına.
''Nasıl güçlü olmalarını bekleyebilirsin ki? Hiçbirimiz daha önce bir savaşta bulunmadık.'' Dedim şişeyi Kalin'den alıp kafama dikmeden hemen önce.
''Aslında bu yüzden güçlü olmaları gerekiyordu. Savaşa hazırlanmamız için.'' Dedi Aleix gökyüzüne bakınarak.
''Bizimle oyun oynuyorlar, her birimizin o robotları yok edebileceğimizin farkındaydılar.''
Kalin sinirlenmiş bir şekilde parmak uçlarına karanlığına çağırarak oynamaya başladı.
''Yönetici güçlerimizi görmek istemiş olabilir.'' Dedim şarap şişesini Aleix'e doğru uzatırken.
''Haklı beş gün sonra o değil biz gidiyoruz ölüme! Çocuklar siz devam edin ben uyumazsam yöneticilerden birini öldürmeye gidebilirim.'' Dedi Kalin ikimizi baş başa bırakmadan önce. İkimiz de sessizce gökyüzüne bakınarak şarabı yudumlamaya devam ederken daha öncesinde hiçbir derslerde anlatmadıkları antrenman robotlarının birden bire ortaya çıkması canımı sıkmıştı. İkinci part olarak inen Wayis kurtarılan üyeleri uzaktan Syrim sınırlarından korku dolu çevreye bakınırlarken çoktan sığınıklara doldurulmaya başlayan güçsüzler ve evsizlerin yanında yer almaları için güvenlikler tarafından kontrol edilerek yerin altından açılmış olan kapıdan tek sıra halinde girmeye başlamışlardı.
''Freis halkı da sığınaklara saklanacaklar mı?'' dedim çevreye bakınan küçük çocuk ile göz göze geldiğimi fark ederek. Bedenimi saran acıma duygusu ile parmaklarımın ucundan çıkan kıvılcım biçimindeki ışık ile gökyüzüne sadece küçük çocuğun görebileceği şekilde bir havai fişek çıkarttım. Korku dolu olan gözleri havai fişeği gördüğünde gülümseyerek el salladı.
''Büyük ihtimalle saklanacaklar, halkım pek umurumda değil açıkçası. '' dedi Aleix şarap şişesini yere bırakarak.
''Neden?''
''Çünkü deneklerden ikisi annem ile babamdı ama yaşlarının ileride olmasından dolayı bedenleri bunu kaldıramadığından dolayı ölüm onları Rhian ile benim gözlerimin önünde aldı ve gitti. Biz ikimizin ölmeme sebebi bu... Çünkü annem ile babamın öldüğünü gören Rhian tüm denekleri orada küle çevirdi ve o günden sonraki antrenmanlarında acısını her hatırladığında kontrol sağlayamadığı için her yeri yerle bir etti. Bu yüzden o savaş alanına gönderilirken en güçlü Freis üyelerinden birisi olduğum için de yanında beni de gönderdiler. Diğerleri sadece bir göz boyama.''
''Annen ile baban için üzgünüm... Sizi denek yapma sebepleri neydi ki?''
''Biz Freis halkı gibi zengin bir kesimden değildik, bu yüzden de bizler denekler olarak ortaya çıktık. Rhian ve benden önce de bir sürü denek ölse bile sadece ikimiz hayatta kaldık. ''
''Ben... Üzgünüm.'' Dedim ailesi ile ilgili gerçekleri öğrendiğimde. Kendi aileme birinin böyle bir şey yapacağını duysam herkesi acımadan öldüreceğime o kadar emindim ki Aleix'in acısının dinmesi için ona sarılmak istemiştim.
''Senin suçun değil Alean, Freis'in suçu. Ve eğer ki ora istila edilirse tek bir halk üyesine dahi yardım etmemek üzerine yemin ettim ama beni güvenlik yaptılar. Onlar için çalışmam adına Rhian ile beni tehdit ettiler ve en sonunda da iki hatasını da gözleri kapalı ölüme göndermek için savaşa katılanlar arasına attılar.''
''Aleix... Sana söz veriyorum, ne Rhian ne de sen o savaş alanında ölmeyeceksiniz. Sizi her şeyden de öte koruyacağım.'' Dedim ona bakınarak.
Bedenimi saran duygu çoğunluğunu hiçe sayarak ve şarabın bedenimiz üzerinde kurmaya başladığı baskınlık ile Aleix ile paylaşmamam gereken duyguları dudaklarımızın birbirine dokunması ile paylaşılmaya başlamıştı. Aklımda tek bir düşünce varken yatak odama doğru ilerleyip kapıyı kilitleyerek üstümüzü çıkartmaya başlamıştık. Bir daha hiçbir duyguyu hissedemeyecekmiş gibi savaş alanına sürgün edilmiştik, son beş günün tadına bakmamız gerekiyordu. 

SyrimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin