"Nehir, annem şunları koş Neclalara götür, hazır oldular," diye annem elindeki iki tepsi börekle salona girdiğinde bilin bakalım ben ne yapıyordum. Tabii ki koltukta uzanmış dizimi izliyordum. Ama annem her zamanki gibi dizimi reklam arasına sokmuştu.
Kalkıp uzattığı tepsileri aldım ve salondan çıktım. Bugün Çağla ablanın düğünü vardı. Hazırlanan böreklerin, tatlıların bir kısmı Necla ablanın, bir kaçı Tülin ablanın, bazıları da bizim evde pişiriliyordu. Favori parmak arası terliklerimi giyinip evden çıktım.
Mahallemiz biraz yokuş aşağı olduğundan her zamanki gibi koşarak inemedim. Tepsileri düşürseydim bermuda şeytan üçgeni gibi üç tarafımı annem, Tülin abla ve Necla abla saracaktı. Gerisini getirmeye ise hayal gücüm yetmiyordu. Aşırı derecede şiddet ve korku...
Hayalime gülüp bir adım daha atmıştım ki ayağımın taşa takılmasıyla sendeledim. Tam düşecektim sırada karnıma dolanan güçlü bir kol beni kendine çekti. Aynı anda diğer eli ile de avuçlarımın arasından kayan tepsiyi tuttu. Kalbim heyecandan teklerken kendime gelmeye çalıştım.
"Dikkatli ol, Türk kızı," demişti arkamdaki kişi. Tanıdık sesi kulaklarımı doldurduğunda hızla arkamı dönmem ile Matthias ile yüz yüze gelmem bir oldu. Kaşlarım çatılırken o bana yüzündeki çarpık gülümsemeyle bakıyordu.
Bir eli hâlâ belimdeyken diğer elinde börek tepsisini tutuyordu. Kendimi geriye çekip belimi elinden kurtardım. Elindeki tepsiyi alıp arkamı dönecekken kolumda küçük bir baskı hissettim. Matthias kolumu tutuyordu.
"Bu durumda bana teşekkür etmen gerekiyordu," dediğinde kaşlarımı çattım. Neden bunun yerine başkası yardım etmemişti ki?
"Teşekkür ederim, Mahallemizin Gavuru," dedim onun gibi gülerken. Yüzündeki eğlenen ifade gitmiş yerini sinire bırakmıştı. Kaşları çatılırken beni kolumdan tuttuğu eliyle kendisine çekti. Yüzlerimiz tekrar birbirine yaklaşırken kaşlarım çatılmıştı.
"Ne yapıyorsun be?" diye cırladığımda yüzünü buruşturdu.
"Nehir?" İsmim kulağımda yankılanırken Matthias'ı ittiğim gibi kendimden uzaklaştırdım. Akın abi yanımıza gelirken kaşları hafif çatıktı. Yanıma geldiğinde kolunu omzuma atıp beni kendisine çekerek Matthias'tan daha da uzaklaştırdı.
"Nereye gidiyordun abiciğim?"
"Bunları Necla ablalara götürecektim " deyip tepsileri gösterdiğimde başını salladı. Tepsiyi elimden alıp "Götürelim o zaman," dedi ve cevap vermemi beklemeden beni çekiştirerek yürümeye başladı. Bu sırada başını arkaya çevirip Matthias'a ters bir bakış attığı gözlerimden kaçmamıştı.
Bizi o halde gördüğünü biliyordum ve bu görüntüden hoşlanmadığına da adım gibi emindim. Akın abinin bir ablası vardı, o da şuan evliydi. Bu yüzden de Akın abinin koruyup kolladığı iki kız vardı; biri ben, biri de Kumru. Kardeşimin kardeşi kardeşimdir düşüncesiyle beni de Kumru'yu da kız kardeşi gibi görüyordu. Gerçi Kumru'nun bundan pek hoşlandığı söylenemezdi ama.
Kolu omzumda Necla ablanın evine doğru giderken yüzündeki görmeye pek alışkın olmadığım sert ifade beni içten içe geriyordu. "Akın abi," demiştim ki derin bir nefes verip bana baktı.
"Nehir, abisi, seni biliyorum ben," dedi. "Ama yine de sen şu yeni komşularınızla pek fazla yakın olma." Başımı hızla iki yana sallayıp "Yanlış anladın sen," deyip ellerimi yukarı kaldırmıştım ki "Merak etme, başından beri olanları gördüm zaten, benimki sadece küçük bir abi uyarısıydı," dedi, cümlemi yarıda keserken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahallemizin Gavuru/ TAMAMLANDI
HumorBen Eskişehir'in Odunpazarı ilçesindeki Leylak mahallesinin asi kızı, ailesinin ikinci göz ağrısı, babasının prensesi, anasının kuzusu, abisinin herkesten sakındığı kişiyim. Ben parlak mavilerinden ışık asla eksik olmayan, her lafa bir cevap bulan...