Oy ve satır arası yorumlarınızı bekliyorum canlar :))
"Nehir, bak ağzına geleni söylemeyeceksin."
Sıkıntıyla iç çekip gözlerimi devirdim. Abim kız arkadaşı ile buluşacağımız kafeye gelene kadar defalarca kez tekrarladığı cümleyi bir de kafede tekrar ediyordu. Pipeti dişlerim arasına sıkıştırıp buzlu çayımdan bir yudum aldım.
"Anladın mı beni sen?" koluma dokunup sordu. Gözlüğümü çıkarıp başıma taktım ve bıkkınlıkla abime baktım. "İngiltere kraliçesi ile falan mı bulaşacağız? Yanlış bir şey söylersem ne yapacak? Hapse mi atacak beni?" alayla sordum.
"Nehir!"
"Üff, abartma abi sen de, ben nerede ne konuşacağımı biliyorum" dedim elimi havada sallarken. Abim sıkıntıyla nefesini verip çayından bir yudum aldı. Parmakları masanın üzerinde ritim tutarken ne kadar gergin ve heyecanlı olduğu göz önündeydi. Onunla uğraşmayıp çayımdan içerek kafedeki insanları dikizliyordum.
"Geldi" diye hayvan gibi kolumu dürttüğünde çayım elimden düştü. Neyse ki kapalı bardaktaydı da üzerime dökülmemişti. Yoksa kızla tanışmadan çıngar çıkartırdım.
Başımı çevirip abimin yerinden acele ile kalkarak yanına gittiği kıza baktım. Gözlerimi kıstım önce, ardından gözlüğümü gözlerime indirip baktım, çıkarıp bir daha baktım. Yok lan kız her haliyle güzel. Bu kız abime nasıl bakmış be?
Küçük yüzlü, açık kumral saçlı bir kızdı. Maalesef ki benden uzundu. Çok şükür ki bu boyu yetmezmiş gibi bir de topuklu giyip benim sinirlerimi bozmamıştı. Abimle kısa bir sarılmadan sonra abim onu masamıza yönlendirdi. Eşek kadar herifin heyecanına ne demeli peki? Bu kadar mı seviyordu yani bu kızı?
Kız masamıza yaklaştığında ayağa kalkmasam bile yayıldığım koltuktan doğruldum. Masanın önünde durduğunda bana gülümseyerek bakıyordu. Yakından bakınca daha güzelmiş ha. İri kahverengi gözlü, küçük burunlu, yüzüne yakışan ince dudaklara sahip bir kızdı. Yüzünde sade bir makyaj, üzerinde beyaz yazlık bir elbise vardı. Abimle aralarında altı yedi santim boy farkı vardı.
Kız bana elini uzatıp "Merhaba" dedim gülümseyerek "ben Hilal." Uzattığı eli sıktım "Nehir."
Hilal karşıma oturup "Caner'in kardeşisin" dediğinde gözlerimi kısıp "yoo, sevgilisiyim" dedim. Hilal'in yüzü anında düşerken başı hızla sorgularcasına abime çevrilmişti. Abim bana gözlerini belertip "Nehir!" diye uyardı.
"Evet, kardeşiyim" dedim "zaten kız arkadaşı olsam sen şu an burada olamazdın." Hilal nefesini rahatlar gibi verdiğinde abim ondan daha çok rahatlamıştı. Geçip Hilal'in yanına, benim çaprazıma oturdu.
"Nehir kız kardeşim" diye Hilal'e beni gösterdi, ardından elini Hilal'e uzatıp "Hilal kız arkadaşım" dedi.
"Yalnız biz o tanışma faslını çoktan geçtik, abi" dediğimde abim kaşlarını çatmıştı. Hilal ise son derece içten ve masum şekilde gülümseyip bana bakıyordu.
Ben onun yerinde olsam şimdiye üzerime tüm zehrimi akıtmıştım. Hilal ise sanki dün bu kadar şeyi yapan ben değilmişim gibi sakindi. Bu kız böyle yaptıkça ben vicdan azabı çekiyor gibi oluyordum ya. Keşke bu kadar güler yüzlü olmasa. İnsan buna görümcelik yapmaya kıyamaz.
Caner Çimen'in sunumunda anlamsız dakikalar kuşağını geçtikten sonra nihayet abim konuşma zahmetine girmişti.
"Ne içersin?" diye sordu Hilal'e.
Hilal bir süre düşünüp "soğuk bir şeyler iyi olurdu" dedi. Ardından elimde çevirdiğim bardağa bakıp "tadı güzel mi? Tavsiye eder misin?" diye sordu. Benim de bakışlarım elimdeki limonlu soğuk çaya kaydı. "Vanilyalı olanı daha güzel" dediğimde kaşları kalktı. "Peki ondan neden söylemediniz?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahallemizin Gavuru/ TAMAMLANDI
HumorBen Eskişehir'in Odunpazarı ilçesindeki Leylak mahallesinin asi kızı, ailesinin ikinci göz ağrısı, babasının prensesi, anasının kuzusu, abisinin herkesten sakındığı kişiyim. Ben parlak mavilerinden ışık asla eksik olmayan, her lafa bir cevap bulan...