26.bölüm

29.7K 1.9K 501
                                    

Oy ve satır arası yorumlarınızı bekliyorum, cancağızlarım :))

Dünyadaki en şanssız kişiler diye liste yapsalar ilk ona gireceğime adım kadar emindim. Daha genç olduğumu göz önünde bulundurursak ileride zirveye bile oturabilirdim. Tamam hiç dilimi tutamıyordum, sürekli birilerini sinirlendiriyordum, başımı da belaya sokuyordum ama bu kadar da olmaz ki ya.

Sanki koca ülkede başka adam yokmuş gibi Hilal'in kardeşi bu dangalak Arda çıkmıştı. Neden yani, neden ben? Neden her bela gelip beni buluyordu?

Ben istemez miydim sessiz, hanım hanımcık, akıllı, zarif bir kız olmayı?

Evet istemezdim.

O ne be öyle çıt kırıldım? Benim kalbim kırılacağına onların kafası kırılsın canım.

Hilal ile Arda bize yaklaşırken hızla önüme döndüm. "Ben bir tuvalete gideyim" deyip koltuğumdan aniden kalktığımda abimin Hilal'deki bakışları beni bulmuştu.

"Ne tuvaleti Nehir, otur şuraya kız geldi bile" dedi. İyi de abiciğim o kız yalnız gelmemişti ki, oksijen israfı, gereksiz, imalat hatası kardeşini de getirmişti.

"Çok sıkıştım, hemen gitmem gerek" deyip adım attığımda abim kalkıp kolumu tutmuştu. "Bir selam ver öyle gidersin" dedi. Kolumu elinden kurtarıp "kaçmıyor ya, gidip geleyim veririm selamımı" dedim. Masamızdan aceleci adımlar ile ayrılırken Hilal'in ismimi seslendiğini duysam da başımı çevirip bakmamıştım. Arda ise sanıyorum ki beni daha görememişti.

Kendimi hızla kadın tuvaletine attım. İçeride iki kız vardı, bir şeyler konuşup bir yandan da iki ton makyajlarını tazelemek adıyla üç tona çıkartıyorlardı. Hatta kızlardan biri elindeki kırmızı ruj ile kendine kaçak kat dudak bile yapmıştı. Onlar beni ne kadar dikkatle inceliyorsalar ben onları bir o kadar umursamıyordum.

Hilal'e de pes yani. Kendin geliyorsan gel, daha kıl kuyruk kardeşini neden kendinle getiriyorsun mal yenge? Mecbur muyum ben onun yüzünden halden hale girmeye?

 Tüm gün burada kalamazdım, dışarı da çıkamazdım. Peki ne yapacaktım ben?

Acaba onlar gidene kadar burada mı kalsaydım? Bekler bekler giderlerdi. Sonra da ben çıkıp eve giderdim. Ne saçmalıyorum ben ya? Zamansız gelen misafir mi bunlar, kapıda bekleyip bekleyip gitsinler?

Belki de gizlice buradan kaçıp gitmeliydim. Sonra da abimi arayıp kendimi kötü hissettiğim için eve döndüğümü falan söylerdim. Evet, evet en doğru yol buydu. Sessiz sedasız aradan tüymek.

On dakikadan fazla zaman geçmişti ki nihayet kaçış planı hazırlamaya son verip tuvaletten çıktım. Duvar kenarında saklanarak yürüdüğümde tuvalete gelen bir kadın bana garip garip baktı.

Ne var be? Canım aksiyon çekmiş belki, sana mı hesap vereceğim ben?

Kadına dik dik baktığımda bakışlarını hızla benden çekip tuvalete girdi. Küçük koridordan çıkmadan önce başımı uzatıp bizimkilere baktım.

Sadece abim ve Hilal'i gördüğümde kaşlarım çatıldı. Arda malı gitmiş miydi ki? Belki de ben yanlış anlamıştım, Hilal'in kardeşi Arda değil de başka biriydi. Ama sonuç olarak Arda ortalıkta yoktu.

Öne doğru bir adım atmıştım ki arkamdan yükselen "beni mi arıyordun?" sorusu ile elektrik çarpmışa döndüm. Topuklarım üzerinde geriye döndüğümde kollarını göğsünde kavuşturup omzunu duvara yaslamış yüzündeki alaylı sırıtma ile bana bakan Arda ile karşılaştım.

Cafer, çocuğum bir tane bez getirir misin lütfen?

"Ne arayacağım seni be" dedim sinirle.

Arda omzunu duvardan ayırıp alt dudağını dişleri arasına aldı ve beni küçümseyici bakışları ile tepeden tırnağa süzdü.

Mahallemizin Gavuru/ TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin