Bir önceki bölüm pek içime sinmediği için bir günde iki bölüm atmaya karar verdim. Umarım beğenirsiniz.
Oy ve satır arası yorumlarınızı bekliyorum :)
Abimin bu umursamaz tavrını bir hayli garipserken sessizce yerimden kalkıp içeri girdim. Annemden para aldığımda o da abimin beni yalnız göndermesine şaşırmıştı. Terliklerimi giyinip şapırdatarak evden çıktım. Üzerimde hafif bir sinir de vardı. Ulan şımartıyorlar şımartıyorlar tam tepelerine çıkarmışken birden soğuk davranıp tüm ayarlarımı bozuyorlar benim. Sonra Nehir neden böyle.
Evimizin önündeki birkaç basamağı indiğimde karşı evin de kapısı açılmıştı. Başımı çevirip içeriden çıkan kişiye baktım. Bizim sarı gavur altına çektiği siyah eşofmanı, üzerindeki gri bir tişörtü, her zamanki dağınık sarı saçları ile karşımdaydı. Ben ise sabah giyindiğim tulumun içindeydim.
Başını kaldırdığında beni fark etti. Kaşları hafifçe havalandı. "İyi akşamlar" dedi sakince. Aynı şekilde karşılık verdim ben de. Saçma bir sessizlik bizi esir alırken neden yoluma devam etmediğimi anlayamıyordum. Sanki onun bir şey söylemesini bekliyordum fakat o da ağzını açmamakta yeminli gibiydi.
"Arkadaşına mı gidiyordun?" diye eli ile yukarı tarafı, Kumruların evinin olduğu tarafı gösterdiğinde başımı iki yana salladım. "Yok" dedim "bakkala. Sen?"
"Ben de" dedi.
"İyi."
"İyi" dese de hareket etmemişti. Ben de hareket etmedim. Neden böyle oldu ki şimdi? Bu ne saçma bir ortam Allah aşkına? Şimdiye benim salına salına yürüyüp onu arkamda bırakmam gerekiyordu. Ama ben neden öylece dikiliyordum?
"Nehir" bizim evin kapısından yükselen ses ile irkildim. Başımı arkaya çevirdiğimde teyzemi kapı ağzında görmüştüm. İçeriden acele ile çıktığı her halinden belliydi. En azından bir ayağına eniştemin, diğer ayağına kendi ayakkabısını giymesinden anlamıştım.
"Efendim teyze?"
Teyzemin gözleri Matthias'a kaydığında başını geriye çekip onu baştan aşağı büyük bir dikkatle süzdü. Gözlerini kısıp bana baktı "gelirken Turgay için cips de al diyecektim canım" deyip elindeki bir miktar parayı bana uzattı. Yaklaşıp parayı aldığımda hızla kolumdan tutup beni kendisine çekti.
"Bu çocuk kim, Nehir?" sordu merakla. Bunu fısıltı ile sorduğunu sanıyorsa çok yanılıyordu. "Komşunun oğlu, teyze" diye dişlerimin arasından tısladım. Teyzemin yüzü memnuniyet dolu bir hal alırken kolumu okşayıp "tamam, birtanem, gelince konuşuruz" dedi sırıtarak. Ne konuşacağımız anladığımda zoraki şekilde tebessüm ettim.
"Merhaba" dedi Matthias teyzeme.
"Merhaba" dedi teyzem de gülümseyerek "ben Nehir'in teyzesi Nazar."
"Matthias" diye sarı gavur da kendisini tanıttı. Teyzem onun ismini duyduğunda kaşlarını hafifçe çatıp sonra hızla düzeltti. "Hee" dedi "iyi, iyi." İyi olan neydi en ufak bir fikrim bile yoktu.
Teyzem bir bana bir Matthias'a bakıp saçlarını savurarak arkasını döndü ve içeri girdi. "Teyzene çok benziyorsun" dedi Matthias parmağı ile kapıyı gösterirken "en çok da bu hareketin" diye elini boynuna doğru götürüp salladı.
Gülüp başımı salladım. Gerçekten de görünüş olarak annemden çok teyzeme benziyordum. Bir tek onun gözleri kahverengiydi benimkiler babamdan dolayı maviydi. "Bu mu?" deyip saçımı arkaya savurduğumda gülerek beni onaylamıştı.
"Teyzemden öğrenmişim herhalde" dedim omuz silkerek. "Sana daha çok yakışıyor" dediğinde kaşlarım havalandı. Ulan Kumru, ulan Kumru aklıma salak salak şeyler sokuyorsun sonra her şeyi öyle anlıyorum, Allah senin belanı vermesin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahallemizin Gavuru/ TAMAMLANDI
HumorBen Eskişehir'in Odunpazarı ilçesindeki Leylak mahallesinin asi kızı, ailesinin ikinci göz ağrısı, babasının prensesi, anasının kuzusu, abisinin herkesten sakındığı kişiyim. Ben parlak mavilerinden ışık asla eksik olmayan, her lafa bir cevap bulan...