39.bölüm

27.4K 1.7K 701
                                    

Oy ve satır arası yorumlarınızı bekliyorum, cancağızlarım :))

Babam benim bu hayattaki en büyük destekçimdi. Çocukluğumdan bu yaşıma kadar beni bir kez bile yargılamamış, hatalarıma göre azarlayıp yüz çevirmemişti. Bir şeyi yanlış yaptığımda sadece yanlışımı söylemekle kalmaz bana doğru yolu da gösterirdi.

Babam beni hep şımartmıştı. Bu yüzden annem ona sürekli 'sen bu kızı çok şımartıyorsun, azıcık sinirlensene be adam' derdi. Babamın ise her zaman cevabı 'ben iki gözümün ışığını üzemem' olurdu.

Mesela komşunun camını kırdığımda komşular beni babama şikayet ederdiler. Babamın yaptığı şey ise bana kızmak değil de topa nasıl doğru vuracağımı göstermek olurdu.

Ya da okulda sürekli koşturup başımı belaya soktuğumda öğretmenler daha etkili olur düşüncesi ile babamı okula çağırırdılar. Fakat bilmezdiler annemin bana babamdan daha çok kızdığını. İyi ki de bilmiyordular da her defasında yırtıyordum. Çünkü babam okulda 'ben onunla evde konuşurum' derdi. Eve geldiğimizde ise 'neden öğretmenlere yakalanıyorsun?' diye sorardı.

Mesela, sınıfta sürekli koşuşturduğum için azarlanırdım. Babamın da rahat koşmam için arka bahçeye birkaç okul sırası koyup da sınıf ortamı yaratmışlığı bile vardı. Ya da duvarları boyadığımda annem sinirlenirdi, babam ise beyaz bir tişört giyip üzerini boyatırdı.

Zillere basıp kaçmayı bile bana babam öğretmişti. Dedemlere şaka yapacağım zaman şakanın önemli detaylarını babam ayarlardı. Şimdi bakıyorum da ne terbiyesiz bir çocukmuşum ben ya. Çocukluğumdan beri yemediğim halt kalmadı. Hala da yemeye devam ediyordum. Sanırım asla akıllanmayacaktım.

Bugün de aynısını yaşıyorduk. Babam yine abim gibi bana sinirlenmek yerine kendine yakışanı yapmıştı. Son derece sakin bir şekilde dediği cümleden sonra yavaş yavaş çorbasını yudumlarken ben hala elektrik çarpmış gibi ona bakıyordum.

Yutkunup irileşmiş gözlerimi sorgularcasına babamın hemen yanında oturan anneme çevirdim. Benim aksime hiç de şaşırmışa benzemiyordu. Dudaklarının yukarı kıvrıldığını gördüğümde kaşlarım çatılmıştı. Göz ucuyla babama bakıp çorbasını içiyordu.

Tabii ki babama her şeyi annem anlatmıştı.

Zaten olmayan iştahım bedenimi esir alan heyecan yüzünden iyice kaybolmuştu. Kaşığı yavaşça önümdeki kasenin içine bırakıp sandalyede geriye kaydım. Dikkatini çekmek için masanın altından annemin ayağına dokunduğumda tiz bir çığlık atıp oturduğu sandalyeden fırlayarak kalktı.

Alnımı hüsranla yumruk yaptığım elime vurdum. "O neydi kız?" diye cırlayan anneme babam şaşkınlıkla bakarken annem masanın altında sanki canavar varmış gibi davranıyordu. "Yok bir şey anne" dedim bıkkınlıkla "yanlışlıkla ayağım sana çarptı sadece."

Annem cevabımdan tatmin olmamış olmalı ki eğilip masanın altına baktı. Hayır anlamıyorum küçücük yerde ne bulmayı umuyordu. Babam anneme bakmayı kesip yemeğine döndü. Bir süre sonra zaten annem de yerine oturmuştu.

Ellerimi kucağımda kavuşturmuşken aradan nasıl tüyerim diye düşünüyordum. Babama da bir şey söylemeye utanıyordum. Annem desem onun da bir dikkatini çekeyim dedim evi ayağa kaldırdı.

Masanın kenarını tutup sandalyemden yavaşça kalkmıştım ki babamın "Nehir" demesi ile kıpırdamadan öylece durdum "efendim baba?"

"Ne kadar lazımsa al cebimden kendine bir telefon alırsın" dedi.

Prenses olmak için prense ihtiyacım yoktu ki, benim babam zaten kral.

Bu cümle cuk üzerime oturmuştu adeta. Hayatımda birkaç kral adam gördüm, Bahadır Çimen. Ama açık ara farkla tacı sana veriyorum. Tabii benim sarışınım da adım adım senin seviyene yükseliyor da, neyse konuyu dağıtmayalım.

Mahallemizin Gavuru/ TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin