Oy ve yorumlarınızı bekliyorum :)
"Caner buraya geliyor."
Allah’ım sağır olsaydım da şu lanet olası cümleyi duymasaydım keşke. Ne kadar çirkin, can sıkıcı, aptalca bir cümleydi öyle ya Rabbim. İnşAllah bu minnak kulaklarım yanlış duymuştur. Çok amin.
Akın abiye bakıp güldüm. "Şakacı çocuk seni." Gülerek koluna vururken Akın abi kaşlarını kaldırmış alayla bakıyordu. "Şaka yapmıyorum, Nehir," dedi keyifli bir ses ile. Gülüşüm sonbahardaki bir yaprak gibi yüzümde solarken gözlerimi kısıp "Yemin et," diye parmağı yukarı kaldırdım.
Önce parmağıma ardından yüzüme baktı. Sırıtışı yüzünde büyürken ellerini cebine sokup hafif eğildi. "Vallahi de geliyor," dedi. Sanırım tansiyonum düşüyordu. Elimi alnıma koyup "Ay bana bir şeyler oluyor," diye zırlamaya başladım. Kendimi arkaya bırakırken Kumru hemen omuzlarımdan tutup beni doğrulttu.
"Kanka Allah yardımcın olsun," dedi kulağıma doğru.
"Allah belasını vermiş, sen hâlâ yardımcı olsun diyorsun," diye maymun suratlı ikizi Kumru’ya cevap verdiğinde sessiz kalmıştım. Ağzımı açsam kesin yine bir şey söyleyip başıma iş alacaktım. O yüzden susmam can sağlığım için en iyisiydi.
Çalan telefon ile dikkatler benden uzaklaşıp Akın abiye çevrildi. Telefonu cebinden çıkarıp arayana baktığında gülüp başını iki yana salladı. Ardından ekranı bana çevirdi. "Arıyor seninki," dediğinde ekranda yazan 'Caner' ismini fark etmiştim.
Kalp atışım hızlandı, tansiyonum düştü, dudaklarım kurudu, ellerim buz kesti, ayaklarıma ne oldu bilmiyorum ama onlara da kesin bir şey olmuştur.
"Efendim?" diye açtı telefonu Akın abi. Ardından abimi dinleyip "Tamam, geliyoruz," dedi ve telefonu kapattı. Kaşlarım merakla kalkarken "Dışarıda bekliyor." dedi. Derin bir nefes aldım. Bu işin artık dönüşü yoktu. Abimle yüzleşmeli ve yaptıklarımı sonuna kadar inkar edip kendimi temize çıkarmalıydım. Hadi Nehir, yaparsın sen.
"Hadi gazamız mübarek olsun," dedim ve Akın abinin peşine takıldım. Diğer geri zekâlılar da zaten hemen arkamdaydı.
Acaba suçu Kumru’nun üzerine mi yıksaydım? Yok, o çok sırrımı biliyor, sinirlenip de kendini tutamaz, ağzından kaçırır. Çınar? Yok, orası kırmızı bölge. Geçen sefer zor affetti zaten, bu kez kesinlikle intikamını alırdı. Gökhan? Yok lan abim gebertir onu. Zaten bahane arıyor, çocuk boşuna arada kaynayacak. Kaldım mı yine tek başıma? Allah’ım sen utandırma, dilime kuvvet ver ya Rabbim, bu işin de altından kalkayım. Bir daha söz uslu duracağım. Yani umarım.
Karakolun cam kapısından çıkarken gözlerim arabasına yaslanıp kollarını göğsünde kavuşturan çatık kaşlı abimi görmekte gecikmemişti. Akın abinin ıslığı ile başını yerden kaldırıp bize baktı. Ve kaşları mümkünmüş gibi daha çok çatıldı. Abim sinirli bir adamdı, her şeyde öfkelenecek bir şey bulurdu. Çoğu zaman bu siniri yüzünden kırıcı olsa da bir şekilde alışmıştım. O yerinden kıpırdamazken kurbanının kendisine gelmesini bekleyen bir kaplan gibiydi. Bu arada buradaki kurban olmak hiç de zevkli değildi.
"N’aber?" dedi Akın, abime elini uzatırken. Abim elini tuttuğunda omuzlarını dostça çarpıştırdılar. "Seni arayana kadar iyiydim kardeşim," dedi abim gözlerini benden ayırmazken. Akın gülüp "Çok üzerine gitme," dedi ve abimin koluna vurdu. "Bunlar sana emanet, benim yapacak işlerim var."
"Abi kalsaydın sen ya," diye korkuyla seslendiğimde gülüp omzuma iki kere vurdu. “Sen halledersin abiciğim, çeneni işe sal yeter.” Ve bizi katil suratlı abimle yalnız bırakıp gitti. Allah seni ne etmeye Akın abi ya! Senin de bana işin düşer bir gün. O günü senin burnundan getirmezsem bana da Nehir demesinler. Tabii o güne kadar yaşarsam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahallemizin Gavuru/ TAMAMLANDI
HumorBen Eskişehir'in Odunpazarı ilçesindeki Leylak mahallesinin asi kızı, ailesinin ikinci göz ağrısı, babasının prensesi, anasının kuzusu, abisinin herkesten sakındığı kişiyim. Ben parlak mavilerinden ışık asla eksik olmayan, her lafa bir cevap bulan...