Oy ve satır arası yorumlarınızı bekliyorum, canlar :)
Multi: Matthias Valker
Beze sardığım buzu abimin yanağına bastırırken bana ters ters bakıp elimdeki buzu almış, sertçe yüzüne bastırmıştı. Artist gibi davranması ile de anında yüzünü acı ile buruşturdu. Gözlerimi devirip yanından uzaklaşarak annemin yanında dikildim.
Şu an ne olduğunu soracak olursanız, kısaca özet geçeyim. Kavgaları iyice büyümüşken etraftaki herkes araya girip onları ayırmıştı. Koray ve arkadaşları dağılmış üst baş ve morarmış yüzle daha fazla fotoğraf çekemeyecekleri için, aynı zamanda Akın abinin polis olduğunu öğrendiklerinde başları derde girmesin diye otobüslerine binip gitmiştiler.
Abimin de içinde olduğu muhteşem beşli ise yan yana oturmuş yüzlerine buz tutuyordu. Daha kimse neden kavga ettiklerinden bahsetmemişti. Biz de sinirlerinin geçmesini ve sakinleşmelerini beklediğimiz için bir şey soramamıştık.
Babam eli belinde sinirle abimlerin önünde volta atıyordu. Pamuk gibi adamı delirttiler ya daha ne diyeyim ben bunlara. Babam yorulup oturduğunda bu sefer Halil amca ayağa kalktı. Akın abiye ters ters bakıyor, sinirle soluyup başını başka tarafa çeviriyordu.
"Ulan polissin sen polis, polis!" elini kaldırıp havada sallayarak Akın abiye doğru sinirle bağırdı Halil amca. "Bu nasıl düşüncesizce bir davranış? Çocuk musun sen?" Akın abi kirpiklerinin üzerinden Halil amcaya bıkkınlıkla baktı. Ama cevap vermeyip elmacık kemiğine tuttuğu buzu kaşına kadar yukarı kaldırdı.
"Sen bir de bizim hayvana bak! Gelmiş 25 yaşına, eşek kadar herif olmuş, hâlâ çocuk gibi kavga ediyor. Bir de en büyükleri olacak! Bu böyle yaparken diğerlerinden ne bekleyebiliriz ki?" babam yerinden atılıp söylendi. Normalde her şeye olumlu yönünden bakan babam mangalı mahvetmişti diye neredeyse abimi dövecekti. Ne kıymetli midesi varmış arkadaş.
"En büyükleri ben oluyorum" Nicholas elini yukarı kaldırıp araya girdiğinde herkesin başı ona çevrildi. "Ne?" diye babam şaşkınlıkla sordu. "Caner 25 yaşındaysa en büyükleri ben oluyorum" diye son derece gereksiz bir açıklama yaptı.
"Kaç yaşındasın ki?" Abimin yanında oturan Çınar öne eğilip kenarda oturan Nicholas'a sordu. Konumuz da buydu değil mi geri zekâlı.
Çınar'ın sorusu ile anlaşmış gibi başlarımız tekrar Nicholas'a çevrildi. Bizi anladım da Sibel abla oğlunun yaşını öğrenmeyi neden bu kadar merakla bekliyordu ki?
"26" dedi Nicholas.
"MaşAllah, pek de büyükmüşsün" diye Caner onunla alay ettiğinde Nicholas gülmeye çalıştı fakat dudağı acıyınca yüzünü buruşturup gülümsemesini yarıda kesmek zorunda kaldı.
"Aferin evladım" dedi babam Nicholas'a. Hayır gülmemeliyim. Sus Nehir, gülme. Sonra sen suçlu çıkıyorsun.
"Siz neden kavga ettiniz oğlum?" nihayet Tamer amca da suskunluğunu bozmuştu. "Yok bir şey baba, ileri geri konuştular. Cevaplarını da aldılar zaten" dedi Çınar.
"Daha çok karşılıklı mesajlaşmış gibisiniz" dediğimde beşi de öldürecek gibi bana bakmıştı. Sanki hiç dayak yememişler gibi davranmaları yok mu bir de.
"Ne dediler?" Tülin abla merakla sordu. "Ne fark eder anne, oldu geçti işte" diye Çınar bıkkınlıkla dedi.
"Etler yanmak üzere" diye korkarak araya giren Kumru ile babamlar sorgulamayı bitirip mangala koştular. "Hanım ekmekleri getir" diye anneme seslendiğinde annem de daha fazla başımızda dikilmeyip 'evde soracağım hesabını' der gibi parmağını sallayıp gitmişti. Diğerleri de hemen peşinden tabii.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahallemizin Gavuru/ TAMAMLANDI
HumorBen Eskişehir'in Odunpazarı ilçesindeki Leylak mahallesinin asi kızı, ailesinin ikinci göz ağrısı, babasının prensesi, anasının kuzusu, abisinin herkesten sakındığı kişiyim. Ben parlak mavilerinden ışık asla eksik olmayan, her lafa bir cevap bulan...