☘️5☘️

7.2K 458 241
                                    

Bu sefer elbisemi o değil ben seçmiştim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bu sefer elbisemi o değil ben seçmiştim. Herşeyi kendim seçmiş olmam, onun canını sıkmışa benziyordu.

Ama geçen seferki gibi bir açıklıkta kıyafet giyemezdim. Çünkü, geçen sefer nereye otursam oturduğum herde iki büklüm olmuştum.

Hala haneulun butiğinde olmak benimde sinirimi bozmuş olsa gerek, sürekli nefesimi sinirle dışarıya veriyordum.

İçeri birinin girdiğini belirten çan sesi duyulduğunda, yavaşca ayağa kalktım ve gelen kişiye baktım.

Jeon jungkook...

Yine o smokinlerden giymiş içinde bir prens gibi duruyordu. Sanırsam prenseste ben oluyordum. Evet, belki ne ben onu nede o beni sevmiyordu ama, birkeresinde prens ve prenses birbirine sevmeyiversinler....

Yavaşca yanıma yaklaştı ve usulca elini saçlarımda gezdirdi. "Bu elbiseyi haneulmu seçti?" kafamı olumsuz anlamında salladığımda, sırıtması yüzünde yayılmıştı.

"Elbise tamamen benim fikrimdi. Geçen seferki elbise yüzünden biryerde rahatça oturamadım."

"O belli oluyordu zaten narkoz yemiş balık gibi kıpırdıyordun."

Dediğinde verdiği örnek yüzünden yüzümde bir gülümseme belirmişti. Ama bu rol gereği yapılan bir gülümseme değil, içten bir gülümseme gibi olmuştu.

Yavaşca parmaklarını parmaklarıma geçirdi ve beni herzamanki gibi arabasına götürdü...
.
.
.
"Gözünü korkutmasınlar. Hepsi sadece birer gazeteci." dediğinde ben, dışarıya bakıyordum. Herkes sanki bizim inmemizi bekliyordu.

O, yavaşca arabadan indi ve arabanın etrafından dolanıp kapımı açtı ve nazikçe elini uzattı. Uzattığı elini gülümseyerek tuttuğumda, seri bir hareketle ellerimizi birbirine kenetledi.

Güvende hissediyorsun lisa! cehennemini başlatacak adam, elini tuttuğunda güvende hissediyorsun!

Flashlar yüzümüze ardı ardına patlarken jungkook, kırmızı halının başında durdu ve soruları beklermişcesine yüzlerine baktı.

"Efendim yanınızdaki hanfendi sevgiliniz mi?"

"Evet."

"Peki kendisi şirketinden mi?"

"Hayır kendisi bir ressam."

"Evlilik planları yapıyormusunuz?"

"Evet."

"Efendim, bayan mi cha ilişkinizi öğrenince ne tepki verdi?"

Sustu. Konuşmak istemedi. Yavaşca boğazımı temizledim ve kurmak istediğim cümleleri dudaklarımı ayırarak söyledim.

"Bayan mi cha jungkookun eski sevgilisi olduğundan konumuzla bir bağlantısı yok. Ayrıca, benim jungkook ile sevgili olmam veya evlenecek olmam onu alakadar etmez."

"Ve adı üstünde 'eski sevgilisi' olduğu için eskide kalmasını tercih ederiz. Öyle değilmi hayatım?"

"Öyle."

Dedi gülümseyerek. Elini bana uzattığında, yavaşca parmaklarımı parmakları arasına geçirdim ve beni sürüklemesine izin verdim.

İçeri girdiğimiz andan beri, bütün gözler sanki bana bakıyor gibi geliyordu.

'Sen çok güzel bir kızsın lali.'

Annemin sözleri kulaklarımda yankılanırken gülümsedim. Onu özlemiştim ama biliyordum kurtulacaktı.

"Ne düşünüyorsun?" dedi içkisinden bir yudum alırken.

"Annemi."

"Anneni çok mu seviyorsun?"

"Kim annesini sevmezki?"

Kafasını sadece sallamakla yetinirken ben, etrafta göz gezdiriyordum. Gözlerim bize el sallayarak gelen jisoo unnie ile jin oppayı bulduğunda, yüzümde gülümsemem yer almıştı.

"Lisa, çok güzel görünüyorsun güzelim."

"Sende öylesin unnie."

Jisoo unnie üzerine, tam dizinin altında biten siyah bir elbise giymişti. Fazla derin olmamak üzerine bir göğüs dekoltesi var iken, sırtında dekoltesi vardı.

Kızıl saçları ile elbisesi içinde ayrı bir uyum yakalamıştı.

"Ah, ah. Seninle bir ara alışverişe çıkalım olurmu?" gözlerim onay almak için jungkook'a kaydığında o, 'tamam' anlamında gözlerini kırpıştırmıştı.

"Olur. Çıkarız."

"Ayyy lisa, seni gelinlikler içinde çok merak ediyorum."

Annemde merak ediyor ama, beni göremeyecek olması bana acıdan başka birşey vermiyor.

"Unnie, kaç yıldır evlisin?"

"2 yıldır onunla evliyim."

"Peki jin oppa nasıl biri?"

"O mu? o çok alımlı bir insan anlayışlı, saygılı, güvenilir ve sadık. Daha önce neredeyse hiç kavga etmedik."

"Noona yalan atma istersen. Babamın doğum gününde pastadan 'en fazla ben yiyeceğim'
kavgası yapıyordunuz."

Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırırken unniem, uzun tırnaklarını jungkook'a bir kedi gibi gösterdi.

"Benden uzak dur noona. Ben sevgilim ile dans edeceğim." dediğinde gülümsemiştim.

Yavaşca elini belime koydu ve bana yön vererek dans pistine gittik.

İki elini belime koyarken bende iki elimi boynuna dolamıştım. Gözlerimin içine bakması beni biraz korkutsada ben cesur bir kızdım.

"İleride, sana çok kızacağım bir şey yaparsam ne yapacaksın?"

"Birşey yapmayacağım. Her karı koca gibi sakinleşmeni bekleyeceğim."

"Yalnız öyle bir huyum yoktur bilmiş ol."

"O zaman seni sinirlendirmemeye çalışacağım."

Dediğimde tekrardan kafasını sallamakla yetinmişti.

Yakınlıktan dolayı burnuma gelen kokusu, beni mayıştırmıştı sanki.

Vanilya ve çilek.

Annem gibi kokuyordu. Onunla zorla evleneceğim adam, annem gibi kokuyordu.

Bunları düşünürken, kalbime bir ağrı saplandı. O kadar güçlü bir ağrıydıki bu, boynuna doladığım kollarım yavaşca yere doğru düştü.

O, gözlerini başka yerden ayırdı ve, gözlerini gözlerim ile buluşturdu.

"Ne oldu?"

"Kalbim acıyor. Jungkook, hastaneye g-gidelim lütfen."

Kalbim, sadece anneme birşey olduğunda, böyle bir acı hissederdim. Ve ben şimdi, onun yanına gitmessem ona birşey olacak ve ben yetişemeyecekmişim gibi geliyordu...

❤️
❤️▶️ ▶️ ▶️ Sizi seviyorum...
❤️

SİLVER ☘️ LiskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin