Bölüm-14

7.7K 421 94
                                    

Sabahın ilk ışıklarıyla gözlerini açtı Olca ve yanında yatan küçük Dilan'ı izlemeye başladı. Yarım saatin ardından küçük Dilan' da gözlerini açmıştı Olca'yı onu izlerken görünce gülümsedi anneside hep böyle yapardı. Dilan hep annesiyle yatardı ve annesi hep ondan önce kalkıp onun uyanmasını izlerdi o uyanınca öper sarılır öyle kalkarlardı yataktan, beraber kahvaltı yapar sonra tarlaya çalışmaya giderdi annesi, Dilan'da yanında tabi. Annesi çalışırken Dilan bir kenarda oyun oynar arada annesinin yanına yardıma giderdi ama annesi kıyamazdı ona. Babası ise o daha çok küçükken ölmüştü sadece resimlerden tanıyordu onu birde annesinin anlattığı kadar.
Gözleri doldu küçüğün az önce gülümseyen yüzü düştü ve bir damla süzüldü ardından bir damla daha Olca'nın çatılan kaşları ve karışan kafasıyla sordu:

" Ne oldu Dilan yanlış bir şey mi yaptım?"

Dilan başını iki yana salladı sonra biraz kendini toparlayıp cevapladı Olca'yı.

" Annemi özledim."

Olca'nın içinden bir şeyler koptu o an o da özlemişti annesini elleriyle sildi miniğin gözyaşlarını onu güçlendirmek için:

" Ağlama küçüğüm güçl..." sustu bir an da düşündü biraz Dilan güçlü mü olmalıydı? Aynı kendisi gibi mi olmalıydı? Hayır olmamalıydı.

" Ağla küçüğüm, ağla rahatla ama unutma ben varım yanında ve daha birçok güzel insan olacak etrafında Allah bir şeyler alıyorsa daha çoğunu daha güzelini verir. Bir gün çok mutlu ol tamam mı?" Deyip gülümsedi sıcak bir gülümsemeydi. Olca ona güçlü ol demek istemedi çünkü güçlü değil mutlu olmasını istiyordu. Çünkü güçlü bir kadının yarım kalmış hayalleri, ruhuna batan cam kırıklıkları, yorulmuşlukları ve yıpranmışlıkları vardır. Kolay değildir güçlü kadın olmak o yüzden tüm güçlü kadınlar kızlarının büyüyünce güçlü değil mutlu olmalarını ister.

Öğlen saatleri bir ihbar gelmişti Hakkari girişinde şehirler arası otobüse saldırı olacaktı. Hemen yola çıktılar fakat oraya vardıklarında çoktan saldırı gerçekleşmişti gelir gelmez çatışmaya girdiler çok fazla sivil yoktu dışarda yarısı hala otobüsteydi. Teker teker sıkıyorlardı kafalarına Türk askerleri, son birkaç kişi kaldı korkup iki kişiyi rehin alarak kaçmaya başladılar Kurt Timi önce otobüse gidip oradakileri güvene alırken Olca , Kerem ve  Talha'yla kaçanların peşlerine düştüler biraz ilerledikten sonra Olca emir verdi:

" Kerem sağdan git. Talha sende soldan üç yandan sıkıştıralım çakalları. Gittikleri yer uçurum zaten."

Kerem , Talha aynı anda:
" EMREDERSİNİZ KOMUTANIM."

Kerem sağdan , Talha soldan Olca ise düz gidiyordu şuan. Yarım saatlik bir kovalamacadan sonra ise sıkıştırmışlardı üç terörist iki siville beraber uçurumun kenarında Olca önlerinde Kerem sağında ve Talha da solundaydı.

Olca'dan: 

O an öfkeden başka  ne hissediyordum ya da bir şey  hissediyor muydum ? Hiçbir fikrim yoktu. Sadece yoğun bir öfke vardı, iliklerime kadar işlediğini hissettiğim. ilk kez bu kadar yoğundu hislerim. Mantıklı düşünemiyor, düşünmekte istemiyordum sanırım. Gözlerim dolmuş muydu acaba? Sanmıyorum. Titriyor muydu peki ellerim? Belki. Korktuğum veya endişelendiğim için mi? Asla. 

Kerem'in sesiyle kendime geldim:

" Komutanım? Komutanım duyuyor musunuz?"

" Duyuyorum bağırmana gerek yok!" bu kez konuşan Talha oldu:

"Komutanım indirmiyor muyuz bu çakalları?"

Karşımda üç terörist ve rehin aldıkları iki kişi duruyordu. Talha'nın sorusu üzerine teröristlerden birisi tehdit ederek konuştu:

Kurt Timi : Doğu'da HayatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin