Bölüm - 33

1.1K 69 17
                                    

Ne demişti Şehit Piyade Teğmen Eril Alperen Emir ;

“Yağmur ıslanmayana,
Aşk yaşamayana,
Savaş savaşmayana güzel.”

Olca kulağındaki uğultularla yarım yamalak açabildiği gözleriyle neler olduğunu anlamaya çalışıyor bir yandan da bulunduğu yerden kalkmaya çalışıyordu. Görüntü buğulu sesler ise boğuktu. Başı mı dönüyordu yoksa dünya kendi çevresindeki dönüş hızını mı arttırmıştı anlayamıyordu. Denge kavramını kaybetmiş ayakta bir o yana bir bu yana sallanarak güçlükle yürümeye çalışıyordu. Ardından önce buğulu görüntü netleşmeye başladı. Karşısında ona doğru koşan biri vardı. Biraz daha dikkatli baktığında bu kişinin Kerem olduğunu anlaması uzun sürmedi. Ağzını oynatıyor oluşu bir şeyler söylediğinin işaretiydi. Bilinci hala yerinde değildi ve öylece Kerem'in ona doğru koşuşunu izliyordu. Olca için bu çok uzun bir zaman dilimi gibiydi oysa herşey saniyeler içerisinde meydan geliyordu. Kerem Olca'nın yanına ulaştığında onu kolundan tutarak yere düşürmüştü. Olca düşmenin etkisiyle bir kez daha sarsılmış ve sol tarafının üzerine düşmesinin etkisiyle şiddetli bir ağrı hissetmişti. Ardından ise kulağındaki uğultu netleşmişti. Mermiler havada uçuşurken birbirine karışmış bağırış sesleri ve hepsinden önce Kerem'in sesi kulaklarında yankılanıyordu.

"Komutanım kendinize gelin."

"Komutanım iyi misiniz?"

Kerem bu kez Olca'yı sarsarak yineledi deminden beri tekrar tekrar sorduğu soruları.

"Komutanım yaralı mısınız? Cevap verin komutanım."

Olca'nın bilinci yavaş yavaş kendine gelmeye başlamış içinde bulundukları durumu idrak etmişti. Kerem'i daha fazla merakta bırakmamak adına onu cevapladı.

"Merak etme Kerem. İyiyim."

"Emin misiniz komutanım?"

"Evet Kerem eminim. Silahım nerde?"

Kerem hızlıca çevresine bakındı yaklaşık iki metre ilerideydi Olca'nın silahı.

"Orda komutanım hemen getiriyorum."

Kerem doğru anı kollayarak  hızlı ve çevik bir hamleyle silahı alarak tekrar mevzisine Olca'nın yanına döndü.

Olca tamamen kendine geldiğinde silahını sıkıca kavrayarak kendine bir mevzi belirledi.

"Yaralımız var mı Kerem?"

"Bilmiyorum komutanım. Şuana kadar sadece sizin ve Demir başçavuşun iyi olduğunu öğrenebildim patlamanın etkisiyle birbirimizden uzaklaştık. Telsiz temasımız da yok maalesef. "

Olca öfkeyle bağırdı.

"Kahretsin, kahretsin!"

******

Oldukça büyük bir bahçesi olan üç katlı villanın kapısında bekleyen korumalar gelen araç için büyük sürgülü demir kapıyı açtılar. İçeriye giren siyah araç bahçe kapısı ve villanın giriş kapısının tam ortasında durdu. Bahçedeki bekleyen diğer korumalardan bir tanesi önündeki düğmesini ilikleyerek koşar adımlarla siyah aracın kapısına ulaştı. Tek hamleyle aracın sürgülü kapısını açtı.  Saygı göstergesi olarak öne eğdiği başıyla araçtaki kişinin inmesini bekledi. Araçtan inen kişiyse uzun uzun bakmaya değer güzellikte bir kadındı.

Koyu kırmızı topuklu ayakkabının gümüş rengi kordonu bu güzel kadının narin ayak bileklerini kavrarken ayakkabısıyla aynı kırmızılıktaki diz üstü sade fakat oldukça şık durak straplez elbisesi bu güzel kadına ayrı bir çekicilik ve seksilik katarken dalgalı, koyu kahve saçları omuzlarını örtüyordu. Aynı kahvelikteki gözleri sert fakat bir o kadar da albenili bakışlara sahipti. Elinde tuttuğu gümüş rengi el çantasıyla ve mücevherleriyle bütün kombini tamamlanıyordu. Henüz 40ında olan orta yaşlı bu kadın daha 30ların da görünüyordu. Araçtan inen kadın kısa süreliğine çevresine küçük bir bakış attı. Ardından tıpkı görüntüsünün verdiği narinlikle villanın kapısına doğru yürüdü.

Kurt Timi : Doğu'da HayatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin