Bölüm - 34

549 39 10
                                    

(*Tin = Ruh)

Mehmet Yüzbaşı, kulağındaki uğultularla kendine gelmeye başlamıştı. Uğultular ilk saniyeler derinden gelirken giderek şiddetlenmiş ardından yerini önce tiz bir sese ardından da çatışma seslerine bırakmıştı. Zar zor araladığı gözleriyle olup biteni anlamaya çalışıyordu. görüşü biraz daha netleştiğinde karşısında siper almış bir şekilde ateş eden Talha'yı gördü. Talha ise onun kendine geldiğini henüz fark etmemiş ve bütün odağını teröristlere vermişti. Mehmet Yüzbaşı  karşısındaki adamın kanlar içinde kalmış yüzüne bakarken bir yandan olayı idrak etmeye çalıştı. ardından tam yerinden doğrulacakken sol yanındaki acıyla inledi. Talha bunun üzerine hemen komutanına döndü.

" Komutanım, komutanım iyi misiniz?" Talha siper aldığı kayaya isabet eden kurşunların etkisiyle tekrar başını çatışmanın olduğu yöne çevirip birkaç el ateş ettikten sonra tekrar Mehmet Yüzbaşı'ya dönerek konuştu:

"Komutanım sol kolunuz iyi değil hareket etmemeye çalışın."

Mehmet duyduğu cümle üzerine acı içinde ve öfkeyle yanıt verdi:

"Ne demek iyi değil teğmen? Silahımı ver çabuk bana."

"Komutanım, korkarım yaranız çok kötü eğer zorlarsanız iyi olma..."

Mehmet Yüzbaşı Talha'nın sözünü keserek konuştu.

"Sana fikrini sormadım teğmen ver şu yanındaki silahı bana."

"Emredersiniz komutanım."

Talha çaresizce emri yerine getirdi fakat yüzbaşının kolu gerçekten iyi değildi. patlamanın etkisiyle koluna bir şarapnel parçası girmişti. Talha ilk müdahale olarak sadece boynundaki yeşil fularıyla şarapnel parçasını sabitlemişti. Zaten başka bir müdahale de bulunabilecek durumda değildi. Mehmet Yüzbaşı ise tüm acısına rağmen silahını bırakmamış ve çatışmaya dahil olmuştu. Tabiri caizse başlarını dahi çıkartamadıkları bir saldırıya maruz kalmış, üstelik diğer tim üyeleriyle de iletişimleri kesilmişti.

O sırada Ozan, Ali ve Cenk'te onlardan sadece on metre uzaklıktaydı fakat her biri başlarına yağan kurşunla meşgul oldukları için birbirlerini göremiyorlardı. Ali sağ bacağından yaralanmış, Cenk ise neredeyse yok denilecek kadar az işitmeye başlamıştı. Bir yandan çatışırken diğer yandan içinden bu duyma probleminin geçici bir sorun olması için dua ediyordu. Aksi taktirde gazi olur ve görevden alınırdı. Gazi olmak da bir şerefti elbet lakin ne üniformasından ne de bu kutsal görevden ayrı kalmak istemiyordu. Bu ihtimali düşündükçe içini bir tedirginlik kaplıyor diğer yandan da buna sebep olanlara içinden küfürler ederek var gücüyle çatışıyordu. 

Olca şarjöründeki son kurşununu da kullandıktan sonra beylik tabancasını çıkarttı. Tam o an Kerem'le göz göze geldiler. Kerem'inde şarjöründe son beş kurşun kalmıştı ve o bunu biliyordu. Son beş kurşundan sonra o da beylik tabancasını çıkartmak zorunda kalacaktı. Olca ve Kerem bir süre birbirine baktıktan sonra ikisi de aynı anda siperden çıkıp üçer el ateş ettiler. Kerem derin bir nefes alıp verdikten sonra.

"Son iki komutanım." dedi Olca onu başıyla onaylayarak konuştu.

"O zaman senden iki tane leş istiyorum Kerem." 

"Emredersiniz komutanım."

Kerem doğru anı kollayarak tekrar siperden başını çıkartarak iki el ateş etti. İlk kurşun birisini kalbinden vururken diğeri ikinci teröristin tam şah damarının olduğu yere isabet etmişti. Kerem'in de sadece beylik tabancası kalmış ve onu çıkartmıştı ki Olca'nın arkasındaki teröristle göz göze geldi. Kerem silahına davranamadan sadece bağırabilmişti:

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 11 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kurt Timi : Doğu'da HayatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin