Kurt Timi yine sabahın ilk ışıklarıyla eğitim alanındaydı ve her zamanki gibi Arslan timi de onlardan sadece birkaç dakika sonra eğitim alanındaki yerini almıştı. Bütün olaylar o kadar hızlı gelişiyordu ki gerek Kurt Timi gerek ise Arslan Timi bu yoğunluk içerisinde oldukça yorulmuştu. Bu yüzden Mert'te Olca'da askerleri eğitimde aşırı zorlamayı düşünmüyordu.
Birkaç saatlik eğitimin ardından her iki timde bahçenin bir köşesinde oturuyordu. Diğer günlerden farklı olarak bu kez her biri farklı bir işle uğraşmıyor aksine toplu bir şekilde oturuyorlardı. Kimse konuşmuyor çıt ses çıkmıyordu. Her birinin aklında farklı bir düşünce vardı. Mert ise odasında dinleniyor olanları düşünüp tüm bunlara bir anlam vermeye çalışıyordu. Bunu ona kim yapmıştı? O kız kimdi? Mert'i neden hastaneye değil de uzak bir köye götürmüştü? Vücudunun zayıf oluşu ve boyunun da Mert'ten kısa oluşunu göz önüne alırsak onu tek başına taşımış olması da imkansızdı. O halde yanında birisi mi vardı? Ama o evde tekti. Peki ya adı? Adı neydi acaba? Bütün bu sorular Mert'in aklını allak bullak ediyor fakat buna karşın tek bir tanesine dahi cevap bulamıyordu.
Bu sırada Olca'da Mert'ten farksız değildi. Dün akşam Mert'in yanından ayrıldıktan sonra odasına gelmiş fakat kafasındaki sorular onu bir türlü rahat bırakmamıştı. Bunun üzerine odasından çıkıp Mert'in olduğu köyün koordinatlarını öğrenmek için Şahin'in yanına gitmişti. Dün geceden beriyse buradan çıkmamıştı. Fakat Olca'da sorularına bir yanıt bulamıyor, aklındaki teorilerin çoğu da kötüye çıkıyordu.
Olca düşünceli bir şekilde karşısındaki ekrana bakıyor, köy ve karargah arasındaki mesafeyi tekrar tekrar zihninden geçiriyordu. O sırada kapının çalmasıyla başını oraya çevirdi. İçeri giren Kerem'di. Kerem Olca'yı görünce hazır ola geçip tekmil verdi.
" Astsubay Çavuş Kerem Türk."
"Gel Kerem."
Kerem içeriye girmişti ki onun ardından sırasıyla Demir, Selim ve Serkan'da içeri girip Olca'ya tekmil verdi. Olca tek kaşını kaldırarak sordu:
"Evet beyler?"
ona cevap veren Arslan Timinden Serkan oldu.
" Komutanım Mert komutanımız dinlendiği için size geldik. Biz robot resim için Asteğmen Karapınar'ın odasına gittik fakat kızı hastalandığı için izinliymiş. Ne yapalım diye sormaya geldik komutanım."
Olca Serkan'ın sözleriyle Mert'in olayını geçici bir süreliğine rafa kaldırırken biraz düşündükten sonra konuştu.
" Tamam beyler siz Asteğmen Karapınar'ın odasına geçin geliyorum bende birazdan."
hepsi hep bir ağızdan onayladı.
"Emredersiniz komutanım."
Dört asker odaya doğru giderken Olca'da odadan çıkıp bahçeye doğru ilerledi. Bahçeye geldiğinde etrafa kısa bir bakış attıktan sonra Fuat yüzbaşıyı gördü ve yanına çağırdı. Bunun üzerine Fuat yüzbaşı hızlıca Olca'nın karşısına geçip tekmil verdi.
"Yüzbaşım, Raşit ve adamlarını henüz kimse sorguya almadı değil mi?
"Evet komutanım henüz kimse sorgulamadı."
Olca başını anladım dercesine sallayıp tekrar içeri girecekken aklına gelen bir diğer soruyla duraklayıp tekrar Fuat'a bakarak aklına gelen diğer sorusunu da yöneltti.
"Yüzbaşım, Mert binbaşıyı köyüne götüren kızı sen gördün mü?"
"Hayır komutanım. Biz gittiğimizde Mert binbaşı köyün meydanına yakın bir yol kenarındaydı ve tek başınaydı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurt Timi : Doğu'da Hayat
AcciónRuhu olmayan... Acıyı hissetmeyen... Donuk bakışlı... Kalbinde sadece VATAN aşkı olan... Askerlerine değer veren bir kadın ve hiç bitmeyen görevler ve tuzaklar... (Kitabın tanıtım vidyosuna biomdan ulaşabilirsiniz:))