Perspektif Anlatım
Olca 1 dakika boyunca kalakalmıştı öylece sonra şaşkınlığını üzerinden atıp binbaşıya döndü. Özür dilemesi gerekiyordu fakat bu o kadar kolay değildi insan bir kelime veya bir cümleyi uzun süre kullanmayınca bir anda söylemek zor oluyor. Binbaşı Mert ise bunu fark edecek kadar zekiydi ve karşısındaki genç kadını daha fazla zorlamak istemediğinden düz bir sesle konuştu?
" Sorun değil binbaşım olur öyle şeyler." Dedi
Olca sustu, herkesin orda olmasına rağmen çıt ses yoktu. Boş bir bahçeydi sanki, fakat doluydu. Mert sözlerinden sonra Olca'dan bir karşılık alamayınca arkasını dönüp karargaha doğru ilerlerken Olca'nın sesiyle duraksadı.
" Özür dilerim."
Mert şaşkınlıkla arkasına dönüp Olca'ya baktı. Aslında herkes şaşkınlıkla ona bakıyordu lakin Olca gözlerini bir noktaya sabitlemiş kimsenin yüzüne bakmıyordu. Kimse Olca'dan böyle bir şey beklemiyordu fakat bir müddet sonra karakter olarak sorgularsak Olca özür dileme erdemine sahip biriydi.
Olca birkaç saniye öylece durduktan sonra yavaş adımlarla Mert'in yanından geçip karargaha ilerledi.
Olca'dan
Büyük bir gürültüyle gözlerimi açtım ve hemen yatağımdan doğruldum. Refleksif olarak yastığımın altındaki tabancayı da hemen elime almıştım. Dışardan gelen çatışma sesi ve patlayan bombalar karargaha saldırı olduğunu bariz ortaya koyuyordu. Hızla dışarıya çıktım. Fakat kapıdan adım atar atmaz Kerem kanlar içinde ayaklarımın önüne yığıldı şaşkınlıkla kafamı kaldırdığımda ise gördüğüm manzara beni delirtir cinstendi. Herkes istisnasız herkes kanlar içinde yerde yatıyordu bazılarının kolları, bazılarının bacakları, bazılarının kafaları yerinde yoktu. Dolan gözlerim bana doğru gelen ayak sesleriyle yerden yukarıya doğru yol alırken karşımda o iğrenç sırıtışıyla duran kişi Topal'dan başkası değildi. Öfkem milyon kat artmış nabzım hızlanmış öfkem tüm vücudumu bir örümcek ağı gibi sarmışken kulaklarımda o iğrenç sesi yankılandı.
" Beni özledin mi ufaklık?"
Kasılan çenem yerinden çıkacak, sıktığım dişler kırılacak gibiydi. Susuyordum fakat ben sustukça öfkem büyüyordu fakat o susmadı ve tekrar konuştu.
" Büyüyünce daha da güzelleşmişsin seni bu kadar yakından görmeyeli uzun zaman olmuş. Özlemişim seni. ( yüzüne sahte bir hüzün ifadesi yerleştirerek) Aaaa yoksa sen beni özlemedin mi?"
Ve bu son darbe, bardağı taşıran son damlaydı bir anda elimdeki tabancayı ona doğrulttum o da aynı hızla bana doğrulttu hiç düşünmeden tetiği çektim o da çekti ve iki mermi aynı hızla iki kişinin canını almak üzereydi...
Tabiri caizse kan ter içinde açtığım gözlerimle hala yatağımda olduğumu fark ettim. Aman Allah'ım hepsi kabusmuş. Kalbimin üzerine koyduğum elimle kendimi rahatlatmaya kalp atışlarımı ve nefesimi düzene girdirmeye çalışıyordum. Bir kaç dakika öylece kaldıktan sonra biraz kendime gelmiştim yatağımın yanındaki küçük komidinin üzerindeki saate baktığımda saat 3:07 yi gösteriyordu. Elimin tersiyle anlımdan akan terleri bir kez daha silip yataktan kalkarak üzerime bir ceket geçirip saçlarım içinde başıma bir bere geçirdim. Son olarak yastığımın altındaki tabancayı belimdeki yerine koyup odadan çıktım. Koridorda ilerleyip mutfağa girdim tezgahın üzerindeki duran nescafelerden birini alıp kendime kahve hazırladım. Bardağımı da alıp bahçeye çıktım. Çıkar çıkmaz derin bir nefes almıştım çünkü nefesim daralıyor ve duvarlar üstüme geliyor gibi hissediyordum az önce. Biraz ilerlediğimde kapıdaki nöbetçileri gördüm bunlardan birisi Kerem diğeri de Arslan timinden Serkan diye biriydi. Kerem'i gördüğümde bir anlık duraksadım gözlerimin önüne gelen görüntülerle bir anlık içimde kötü hisler kol gezmişti. Kendimi toparlayıp Kerem'e yaklaştım
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurt Timi : Doğu'da Hayat
AksiRuhu olmayan... Acıyı hissetmeyen... Donuk bakışlı... Kalbinde sadece VATAN aşkı olan... Askerlerine değer veren bir kadın ve hiç bitmeyen görevler ve tuzaklar... (Kitabın tanıtım vidyosuna biomdan ulaşabilirsiniz:))