Omzumda hissettiğim el , ağlamaktan ağırlaşan , gözlerimi açmama neden olmuştu. Bir sandalyede oturduğumu ise bilincim tamamen açılınca fark ettim. Başımı kaldırıp nerede olduğumu anlamaya çalıştım. Etrafı tarayan gözlerim beynime buranın: annemin beni sürekli götürdüğü park olduğunu fısıldarken beynim ise burada ne işim olduğunu sorguluyordu. Oturduğum sandalyede biraz daha çevreme bakınırken annemi gördüm. Elinde bir kitap , parkın ortasındaki küçük süs havuzunun karşısındaki bankta oturuyordu. O kadar samimi bir görüntüsü vardı ki. İnsan ona bakınca istemsizce gülümserdi. Tıpkı şuan benim gülümsemem gibi. Derken bir adam belirdi arkasında yüzü görünmüyordu. Sırtı bana dönüktü. Elinde bir buket çiçek annemin oturduğu bankın arkasındaydı. Ve birden elindeki çiçeği annemin sol omzunun üzerinden uzatırken kendisi bedenini sağ tarafta doğru çekmişti.. Annem önce çiçekleri gördü lakin vereni göremeyince sağına döndü. Böylelikle çiçeği armağan eden adamın yüzünü de görmüş olmuştu. Annemin o adamı görmesiyle yüzündeki büyük gülümseme o kişinin babam olduğunu düşündürdü bana. Gülümsemem daha da büyüdü ne kadar mutlulardı. Babam annemin yanına oturdu. O oturduğu an ben kalktım onu görmeyi çok istiyordum çünkü. Sandalyeden kalkıp onlara yaklaştım ve önlerine geçip babamın yüzünü görmek adına gözlerimi ona çevirdim lakin tam o anda karşımdaki adam Haluktu. Gözlerini gözlerime dikmiş pis pis sırıtıyordu. Az önceki heyecan ve sevincim yerini öfkeye bırakmışken gözlerim anneme çevrildi korku dolu gözleriyle başını eğmiş ölmeyi diliyor gibiydi. O kadar çok acıttı ki içimi o bakışları. İçimdeki öfke daha da büyüdü. Haluk'un sözleri ise bu öfkemin nedeninin o olmadığını söylüyordu.
" Bana öyle öfkeyle bakma. Öfken bana değil kendine. Anneni bu hale getiren sensin. Sen olmasaydın bana boyun eğmek zorunda olmayacaktı. " az önceki iğrenç gülümsemesi kahkahaya dönüştü ve annemin çenesinden tutup eğdiği başını bana doğru kaldırdı ve konuşmaya devam etti.
" Bak ne kadar aciz. Ölümü ister gibi bakıyor gözleri. Annen o kadar güçlü bir kadındı ki Olca. Ona sahip olmak , ona boyun eğdirmek imkansızdı. Ama bu güçlü kadının onun kadar güçlü bir kızı oldu. Sen o kadar güçlüydün ki benim imkansızımı gerçekleştirdin. Annenin bana boyun eğmesini sağladın. Annenin bedenine sahip olmamı sağladın Olca. Tıpkı ..." ayağa kalkıp sağ elini yanağıma doğru uzattı ama küçük bir el hareketiyle bana dokunmasına engel olarak bir adım geriye çekildim. Yüzündeki o itici gülümseme bu hareketimle daha çok yayıldı suratına ve yarım kalan cümlesini devam ettirdi.
" Tıpkı sana sahip olduğum gibi." son sözü beni çileden çıkartırken öfkeyle ona doğru bir adım attım. Lakin omzumda hissettiğim el arkama dönmeme neden oldu. Annem eli omzumda bana gülümsüyordu beyazlar içinde bir meleği andırıyordu.
" Yapma Olca onun seni kandırmasına izin verme."
O an her şeyi unutup gözyaşları içinde sarıldım ona. Öyle bir sarıldım ki sanki birazdan atomlarıma ayrılıp ona karışacaktım. Boynuna gömdüğüm başımı biraz daha tenine bastırıp derin bir nefes aldım tüm kokusu ciğerlerime dolarken kokusunun hiç değişmediğini fark ettim. o ise tekrar konuşmaya başladı.
" Hiçbir şeyin sebebi sen değilsin güzel kızım. Kanma o adama sen hayatımı mahvetmedin. Aksine nefes almamı sağladın benim. Sen biricik sevgilimin gitmeden önce bana bıraktığı en güzel hediyeydin. Sen olmasan ben de olmazdım. Kendini suçlama. " Bedenini bedenimden ayırıp yüzümü avuçlarının arasına alarak gözlerini gözlerime kenetledi ve konuştu:
" Ve unutma benim güzel kızım önemli olan vücut değil ruhtur. Vücudun ölünce toprağa karışır. Sen ruhuna sahip çık. Çünkü seni sen yapan ruhundur." sözlerinin ardından tekrar sardı beni. Bende sımsıkı sardım kollarımı ona.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurt Timi : Doğu'da Hayat
ActionRuhu olmayan... Acıyı hissetmeyen... Donuk bakışlı... Kalbinde sadece VATAN aşkı olan... Askerlerine değer veren bir kadın ve hiç bitmeyen görevler ve tuzaklar... (Kitabın tanıtım vidyosuna biomdan ulaşabilirsiniz:))