🎭 2.BÖLÜM: HARİTA
Bir sonraki gün herkes uyanmış ve odasından çıkmıştı. Hepsi birbirine tedirgince bakarken bende tedirgin bir şekilde onlara bakıyordum. Dün herkesin rolleri dağıtılmış ve kimin kim olduğu belli olmuştu. Gece bazı kişiler çığlık çığlık ağlamış hatta aramızda çelik kapılara rağmen sesleri çok net duyulmuştu.
Kendimi hâlâ rüyada gibi hissetsem de şu an bulunduğum durum rüyada olmadığımı kanıtlıyordu. En köşede uzun boylu esmer bir çocuk bulunduğumuz duruma göz devirerek yürüdü ve yatakhaneden çıktı. Ne kadar tedirgin olsam da etrafımdaki kişilerin gözlerine bakarak katilin kim olduğunu anlamaya çalışıyordum ama herkes korku ve tedirgin dolu baktığından herkes kurban ve masum gibi duruyordu. Aslında ben şanslıydım. Bir masum veya kurbana göre çok şanslıydım hatta. Sadece korku bedenimi sarmış katilin kim olduğu merak konusuydu.
Az önce çıkan kişinin arkasından birkaç kişi daha çıktığında bende çıkmalıyım diye düşünerek yatakhaneden çıktım ve en alt kata inmeye başladım. En alt katta kantin ve yemekhane dışında boş sınıflarda vardı. Sabah müdürün anonsuna göre hepimiz sabahları yemekhaneden yemeklerimizi yiyip katilin kim olduğunu araştırmaya başlayacaktık.
Yemekhaneye girerek içeri baktım. Bir okulun yemekhanesine göre biraz büyüktü. Uzun dikdörtgen şeklindeki masalar tezgah tarafından duvara kadar uzanıyor her 4 masanın da etrafında sandalyeler vardı. Yemekhaneye benden önce inenlerin hepsi yemek tepsilerini alıp bir masaya oturmuşlardı. Aralarında uzaktan bile belli olan bir gergin hava vardı.
Tezgaha giderek bende bir yemek tepsisi alıp kendime yiyebileceğim kadar yemek doldurdum ve onların yanına gidip masaya oturdum. Diğerleri de gelerek yemeklerini aldılar ve yanımıza oturdular.
Ortamın büyük bir sessizliği hâlâ devam ederken benim gibi diğerleri de gergin duruyordu. Hatta benden daha da gergin duruyorlardı...
Sesli bir boğaz sesi duyduğumda sesi çıkaran kişiye baktım. Az önce yatakhaneden en önden çıkan kişiydi. Hemen sağ çaprazımda oturuyordu.
Kahverengi gözlerini hepimizin üzerinde gezdirdi ve en son hepimize sürekli küçük bakışlar atarak konuştu. "Bu böyle devam etmez."
Aynen, bu böyle devam etmezdi ama kendimize engel olamıyorduk. Bir oyunun içine düşmüştük ve bu oyunu sağ salim bitirebileceğimizden emin bile değildim.
Gözlerimi masaya diktim. Buradan çıkmalıydım. Kurtulmalıydım. Sadece ben değil hepimizin, özellikle de katilin buradan çıkması gerekiyordu. Birinin öldürülmesini istemiyordum. Eğer katili bulursam ölecekti. Eğer katili bulamazsam kurbanı bulup öldürecekti.
Korkuyordum... Bunu inkar edemezdim. Korkum her saniye kat kat büyüyor aramızdan birinin ölecek olması beni tuhaf kılıyor, korkutuyor, tedirgin ediyor, ürkütüyordu.
Belki de ben veya diğer şef katili bulamazdı. Ya da katil kurbanını bulamazdı. Yani hiç kimse ölmek zorunda kalamazdı...
Ah, ne düşünüyordum ben öyle! Müdür bu oyun bitene kadar bizi bırakmayacağını söylemişti ve oyunun bitmesi için aramızdan birinin ölmesi gerektiğini açık bir dille söylemişti.
Sanki bir çıkmazın içindeydik ve çıkmazın içinde yıllarca kalacakmışız gibiydi.
"Bu hiç devam etmemeli zaten!" Başka biri konuştuğunda gözlerimi konuşan kişiye çevirdim. Sarı uzun saçlara sahip cılız bir erkekti. Sert yüz ifadesi bedeninin aksine daha kuvvetli biri gibi duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATİL
Teenfikce"Sen şerifsin ben de katil," dedi sırıtarak. Ne kadar sırıtırsa sırıtsın gözlerinde ki korku kendini gösteriyordu. "Ya sen beni öldürürsün ya da ben seni. Her şekilde birimiz ölecek." "Sen aklını kaybetmişsin," diyerek geri kaçtım. "Ben kimseyi öld...