Her kadının içinde bir melek ,bir cadı, bir prenses ve canavar vardır....
Kraliçe boğazını sıktığı cadıya "Ne işin var burada dedim sana, hem hem nasıl buraya girdin anlat seni çirkin yaratık"
Cadı ise boğazindaki ellere rağmen sadece gülüyordu.
"Sevgili dostum Farahnaz, bi hoşgeldin bile demiyorsun. Yıllar sonra seni görmeye gelmişim"
Kraliçe Farahnaz delirmiş bir vaziyette cadıyı kolundan tutup bir odaya doğru sürükledi.
Kolundan tuttuğu cadıyı odanın bir ucuna savurmasıyla cadı başını duvarın bir taşına vurması bir oldu.
"Anlat dedim sana"
Diye bağırdı KraliçeCadı ise başına aldığı darbe ile kanayan yüzünü eliyle kontrol etti. Sinirlenmemişti tam tersi hoşuna gitmişti bu durum.
Düştüğü yerden kalkıp Kraliçenin önünde dikildi. Boyu Kraliçenin yarısı kadardı.
Baş parmağıyla kraliçenin altın işlemeli elbisesinin göğüs hizasında aşağıya doğru zigzaklar çizip etrafında dönmeye başladı.
"Sevgili dostum ne-"
"Bana dostum demeyi kes Cadı!!!" Diye etrafında dönen cadıya bağırdı.
Cadi ise hiç umarsamaz bir tavırla konuşmaya devam etti.
"Yolum buralara düşmüştü ve senden alacağım bir sözüm olduğunu hatırladım onu almaya geldim.
Sonunda Kraliçenin etrafında dönmeyi bırakıp önüne dikildi.
Kraliçe hem sinirliydi hemde korkuyordu yıllar sonra bu sırrı ortaya çıkarsa Kral ne onu nede oğlunu sağ bırakırdı
"Söyle ne istiyorsun!"Esmer tenli ,kan kırmızı dudaklı ve kapkara gözlü Cadı'nın yüzündeki gülümseme iki katına çıkmıştı. Bir yandan da
yüzünün bir yanından aşağıya doğru akan kanı diliyle yalayıp yuttu.Kraliçe bu durum karşısında midesi bulanmıştı ama kendini bozmadan Cadının gözlerinin içine bakmaya devam etti.
"Kara kitabı" dedi tıslamalı bir ses ile
Kraliçe Cadının bu isteği üzerine gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Bu kitap yıllarca milletler arasında savaşın oluşmasına sebep olmuştu. Kara kitap dedikleri bu kitabın İsa peygamber tarafından yazıldığına inanıldığı için.
Dünyadaki Hristiyanlar arasında anlaşmazlığe en sonundada tarih boyunca savaşa neden olmuştu.En sonunda Hazard Kralının eline geçince kimse ondan geri almaya ona savaş açmaya yeltenmemişti.
Kraliçe Cadının bu istediğini kesin bir dil reddeti.
"İstersen sana bir oda dolusu altın veriyim. Tüm yaşamın boyunca Kraliçeler gibi yaşarsın"Cadı Kraliçenin bu sözlerine kahkahayla karşılık verdi ve sinirle Kraliçe'ye yaklaştı.
"Eğer Kraliçeliği isteseydim bunu on sene önce yapardım. Sana yarın akşama kadar vakit veriyorum burada bu odada o kitabı bana vericeksin yoksa Krala herş-""Tamam kapat çeneni getiricem sana o kitabı şimdi seni bu kaleden çıkartmamız gerek. Kimse görmemeli"
Cadı kapıya doğru ilerleyip
"Sen beni düşünme Kraliçem kitabı düşün!"Kapıyı açtıktan sonra koridorlardan birine yönelip gözden kayboldu.
Kraliçe korkuyla peşinden koşup onu durdurmaya çalışsada Cadı gözden kaybolmuştu bile.Kraliçe olduğunu unutup eliyle elbisesini toparlayıp koridorlara göz gezdirdi. Hiç bir yerde yoktu Cadı.
Derin bir nefes alıp kimsenin bu olayı görmediği için tanrısına şükretti.Odasına doğru gitmek istediği an kocaman bir bedene çarpması bir oldu acıyla inleyip "Kör müsün sen!"
diye karşısındakine bağırdı."Kraliçem beni affedin, acelem olduğu için-"
Karşısındaki kişinin Arsıl komutan olduğunu gören Kraliçe siniri daha da artmıştı. Bu adamdan hiç hoşlanmiyordu. Her türlü pisliği iğrençliği yapan biriydi.
"Kes sesini ve çekil önümden."
Arsıl'ı arkasında bırakıp odasına doğru yürümeye başladı.
Odasına girince kendisini kocaman yatağının üzerine atıp gözlerini kapattı. Olanlar onu çok yıpratmıştı.
Gözlerini biraz kapatıp uykuya dalmıştı ki Cadının sesi kulaklarında çınlamıştı. "Bana Kara kitabı getir yoksa"
Nefese nefese yatağından doğrulan Kraliçe derin derin nefes alıp kendini sakinleştirmeye çalışıyordu.
"Sakin ol sakin ol sakin ol..."Eliyle yüzündeki terleri silip aynanın karşısına geçince. Darmadağan olan üstüne başına kısa bir şok geçirmişti. Bu kadar kısa sürede nasıl bu hale geldiğine inanamadı.
Hizmetcilere seslenip kıyafetlerini isteyecekti ama sonra vazgeçip kendisi kıyafetlerinin olduğu odaya yöneldi.
Özenle asılan altın işlemeli, ipek elbislerin arasında dolaşırken gözüne hiç şimdiye kadar giymediği kırmızı elbise takıldı. Elbiseyi eline alıp aklına gelen fikir ile elbiseyi giyip aynanın karşısına geçti.
Kendisi bile kendisine hayran kalmıştı. Güzelliği perileri bile kıskandıracak derecedeydi.
Onu görenler nasıl çirkin ve yaşlı Kralla evlendiğine anlam veremiyorlardı en sonunda da paranın ve gücün ne kadar büyük olduğunu söyleyip Kraliçenin bundan dolayı kabul ettiğini söylerlerdi ama gerçekleri asla bilmiyorlardı ve de öğrenemeyeceklerdi.
--
"Bakın Prensim bundan sonra sizin derslerinize ben giricem. Ama önce size sarayı ve talim yerlerini gezdirmek istiyorum. Bu yüzden bugün etrafı gezicez"Tamam anlamında başını sallayan Prens Arsıl'ın önüne geçerek etrafı gezmeye başladılar.
Bir yandanda sohbet etmeye çalışan Arsıl , prensin hiç ilgisini çekmiyordu.
Prens sadece ilk defa geldiği bu yerleri dikkatle incelemeye koyulmuştu.Dolaştıkca gözlerine inanamıyordu. Sarayın bu kadar büyük olduğunu bilmiyordu.
Atların olduğu yere gelince sevinçle atlara doğru koşmaya başladı.
Arsıl'da peşinden koşup onu durmurmaya çalışsada Prens durmuyordu.Uzakta gözüne takılan bir şeyle olduğu yerde donakaldı. Askerlerden biri , bir ata durmadan vuruyor ve çekiştiriyordu.
Küçük prens küçücük boyuyla yerde gördüğü bir odunu alıp adama vurması bir oldu. Acıyla inleyen asker yere yığılmıştı.
Bu durumu ağzı açık izleyen Arsıl koşup prensi iki kolundan tutup iyi olup olmadığına baktı.
Bir yandan prensi kontrol ediyor bir yandanda soruyordu.
"Prensim iyimisiniz, ne yapiyorsunuz ya size zarar gelseydi."Gözlerine baktığında ise prensin gözlerindeki öfkeyi gördü. Ateş saçan gözlerde yıllar önce yaşadıği bir olay geldi gözlerinin önüne
Aynı gözler....
🌑

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞAH-MAT
Genel Kurguİran'nın zalim hükümdarı Hazard Kral'ının ve yıllarca oğlu bildiği Cegerxun'un savaşı. Cegerxun'un intikamı