4 - BÖLÜM

102 45 0
                                    


*Ölümsüzlüğe açılan gizemler...*

Zamanın çıtırdayan sesleri bir bir yerleşti düşüncelerime .
Derinlerde bana seslenen düşüncelerimin sessizliği gerçeği kulağıma fısıldıyordu.
Gözlerimi yavaşça açıp gerçeğe uyanan ruhumu serbest bıraktım. Hücredekiler tüm hislerin birleşimiyle burada bulunuyordu.
Endişe.... Korku... Heycan.... Merak...

Bir saatimiz vardı. Bu saat içinde birbirimizi tanıyıp oyunda stratejik planlarımızı uygulamalıydık. Gülen surat maskesini takan adamın konuşmasından sonra bizleri buraya getiren kişiler bizi bulunduğumuz odadaki masada oturtmamız için emirde bulunmuştular. Bizde zorluk çıkarmadan masaya ilerleyip yerlerimizi almıştık.
Masada yerlerimize oturalı çok olmuştu ve hâlâ konuşan kimse olmamıştı. Gözlerimin hedefi her zaman ki gibi parmaklarımdı. İçimden saydığım sayılarla parmaklarım buna eşlik ediyordu. Bu hareketimle zihnimi oyalıyordum. Zihnimin bana sunduğu gerçeklerden çekiniyordum. Çünkü gerçekler çok acımasızdı.
Bizleri yapmamız denilen şeyi bile yapmamızı sağlıyordu. Zihnim karmakarışık sorunlara çözüm arıyordu. Ama çözümler yeterli değildi . Eksik olan parçalar vardı ve ben o eksik parçaları bulamıyordum. Zihnime ağırlık yapan fikirleri umursamadan düşünmeye devam ediyordum.Her parmağım bir sorunun sembolüydü ama hiç bir sembole çözüm dahi bulamamıştım.

Parmaklarım karşımda oturan kişinin konuşmasıyla ritmini durdurdu.

" Kimse konuşmama kararında sanırım ama şunu unutmayın ki az bir zamanımız kaldı. Ve kendimi tanıtmakla başlayayım. Ben Meriç Soylu . Polis memuruyum ve yaşım 29.
Başka söyleyecek bir şeyim de yok."

  Daha önceden de kendimce adlandırdığım yeşil gözlü adam kısaca tanıtmıştı kendini. Kendi izlenimlerimden de tanımaya çalıştığım gibi bir karakterdi. İsmini hafızama  kazımıştım bile. Meriç ' in konuşmasından cesaret alan ikizlerde konuşmaya başladılar. Birbirlerine çok benzeselerde farklarını bulmuştum. Ve bu sayede ayrıt edebiliyordum. Düşüncelerimi hızla rafa kaldırıp ikizleri dinlemeye başladım.

" Biz ikiziz ve 18 yaşındayız . Benim adım Deren ve kardeşimin ismi Lale. Son sınıf öğrencisiyiz."

İkizlerden olan kızıl saçlı kız kendisini cesurca tanıtmıştı ama yanında duran ikizi çok ürkek duruyordu hiç bir kelime dahi konuşmamıştı. Benimle yaşıtlardı .
Gözlerimi geri kalan kişilerde gezdirdim. Konuşmayan  ben ,üç erkek ve bir kadın kalmıştı.
Konuşmaya cesaret eden kişi hücrede daha önce göz göze geldiğim kadın başladı.

"Merhaba ben Lavin Özdemir , psikoloğum . 30 yaşındayım. Sadece söyleyeceklerim bu kadarla ibaret."

Aramızda bizleri iyi gözlemleyecek insan tamda karşımızda duruyordu. Sakin tavırlarıyla bizleri gözlemlemeye çabalıyordu. Ama korku bedenini istila ettiği için fazla zorlanıyordu. Çünkü sağlıklı düşünemeyecek derecede gergin bir haldeydi. Ve korku onu yönetiyordu şuan.

Ve gözlerimi daha önce dikkatimi çeken kişide gezdirmeye başladım.Sıkılmış  olduğu her halinden belli olan adam bizleri gözlemliyordu. Kısa bir zaman diliminde bakışlarımız keşişti. Gözlerimi hemen gözlerinden çekip parmaklarıma bakmaya başladım. On saniye parmaklarımla olan bakışmayı sağımdan gelen konuşma kesti.

"Benim adımda Asır Korkmaz. 30 yaşındayım.Matematik öğretmeniyim."

Kısa konuşma yapan agresif adam bakışlarıyla burayı umursamadığını belli ediyordu. Ortamı sıkıcı bulsa gerek bizimle muhattap olmayı bile istemiyordu beyfendi.

" Ben Ediz Sargun, 34 yaşındayım. Beyin cerahi doktoruyum. "

Doktorumuzda kendini tanıtmıştı. Bir saat önceki sinirli adam ortadan yok olmuş yerine ruhsuz bakışlarıyla karşımızda oturan adam doğmuş.
Çift kişilikli olma olasılığı acaba yüzde kaçtı.

"Barboros Kızıltan ,yazılım mühendisiyim. 34 yaşındayım."

Ve kurnaz adamımızda pistte kendine bir yer edinir.

En son kalan kişi bendim . Gerginlikle savaşıyordum ve galibiyetide kazanan kişi o olmuştu. Kekelemeden konuşmaya başladım.

"Hamra Hanzade, 18 yaşındayım. Son sınıf öğrencisiyim."

Konuşmamadan sonra kısa bir sessizlik oldu masada. Ardından polis memuru konuşmaya başladı.

"Nasıl bir durumun içindeyiz hâlâ bilmiyoruz ama şunu söyleyeyim buradaki her hareketimiz  dinlenip izleniyor.Birlik olamamızı isteyeceğim ama bunu kimse yapmayacak  biliyorum. Sadece şunu söylemek istiyorum yaşamak için savaşmalıyız ama kimse kimseye zarar vermeden ya da bile isteye zarar vermeden bu durumdan kurtulmak için elinden geleni yapsın . Herkes ailesi için çabalayacaktır . Şunu unutmayın kalbinizin sesini dinleyin daima ve akıllıca davranın. Söyleyeceklerim bu kadar."

Polis memurunun konuşmasından sonra herkes duyduklarının ağırlığını ve sonuçlarını düşünmeye başladı. Buradaki herkesin ilk önceliği kendisiydi. Kalbimden geçen tek şey ise bu denli herkesin insafsız olmayacağı belli etmeden birbirimize yardım edecktik.

Ve zamanımızın dolduğunu belli eden siren sesi duyuldu. Siren sesi kesildikten sonra arkamızda duran görevliler masaya doğru ilerlemeye başladı. Kalkmamız gerektiği belirmek için yanımda duran kadın masayı üç kere tıklattı. Sandalyemi geriye  yavaşça itip yerimden doğruldum. Yanıma gelen iki kadın yanımda durdular.  Bana herhangi bir temas kullanmadan yönlendirmeye  başladılar.

Masadan hepimiz kalktıktan sonra dev ekranın önünde tekrar sırayla dizildik. Ekranda gülen surat maskesi takan adam göründü.  Her problemi böylemi çözecektik
Bu sefer bizi gözlemlemeden konuşmaya başladı.

" Evet öncelikle zamanımız kısıtlı odalarım. Şunu sizlere söylemeliyim hazırladığım parkur sizi zorlayacak derecede zor. Tabi parkurda istem dışı bile ayrılsanız ailenizin canını yakmaktan çekinmem. Ve parkuru tamamlak zorundasınız size verilen süre içinde. Parkur üç aşamadan oluşuyor. Her parkur on dakika içinde tamalamanızı sağlayacak düzeyde hazırlanmış olduğunu bilin . On dakika geçmeden her parkuru bitirin. Evet birinci parkurumuzda bıçaklarla döşenmiş on metrelik yolu on dakikada tamalamanızı istiyorum. O parkuru bitirir bitirmez karşınızda göreceğiniz buzlarla doldurumuş cam fanusun içine girip on dakika beklemelisiniz.  Parkuru tamamladıktan sonra rahata ereceksin merak etmeyin , son parkuru yarın oynayacaksınız odalarım  Son parkur hazır olduğunda sizleri tekrar ağırlayacağım ODALARIM."

Gülen surat maskesi takan adam ekranda yaptığı konuşma bizleri fazlasıyla ürkütmüştü. Herkes derin bir sessizliğe gömülmüştü. Düşüncelerim birbirne düğüm düğüm olmuştu.  Çözemiyecek olmam pes etmemi sağlayacaktı. Bizden istedikleri çok fazlaydı. Biz sıradan insanlardık neden burdaydık ki .Burada ölüm kelimesi fazlasıyla dikkat çekiyordu. Bizden istediğide buydu belli ki  beyaz gülen surat maskeli adamın. Canımızın yanması bir kenara ölebilme olasılığımızda vardı. Ve burdaki önemli şart canımızın yanmasını kenara bırakıp ailemize bir şey olmasın diye canımızın yanması  karşılığıyla önlemek. İkinci oyun beni çok zorlayacaktı.
Buzlarla dolu fanusta dayanabilme olasılığım çok azdı. Soğuğa dayanıksız bir vücudum vardı. Ne kadar dayanabilirdim bilmiyorum canımın yanmasına. Ve umarım kimseye bir şey olmadan bu parkuru tamamlardık.

Zihnin perde gördüğü bu oyunda kaybeden ve kazanan olacaktı. Ama kazanan bizler  olsak bile   kendimizden birçok şeyi feda edecektik. Bizden geriye bir şey kalacak mıydı? Bu sanırım biraz zordu. Çünkü her oyunda duygularımızı yitirecektik . Karakterlerimiz değişecekti. Bizler biz olmaktan çıkacak yeni hayatlarımızda yeni insanlar olarak devam edecektik. Kimbikir belki bir yerlerde karşılaşırsak bile görmezden gelecektik çünkü mazimizde olanları hatırlamamak için kendimizden bile kaçacaktık bizler.

Korumaların uyarmasıyla hep beraber oyun parkuru alanına doğru ilerlemeye başladık. Bizim adım atmamızla oyun parkuru alanı ışıklarla aydınlatılmıştı. Oyun parkur alanında gözlerimi gezdirdiğimde şaşkına uğramıştım diğerlerininde benden farkları yoktu. Nasıl bir oyuna alet olmuştuk . Tehlikeli olduğu buradan bile belli oluyordu. Zorlanacaktık sonuna kadar. Kanıyacak zarar görecektik hepimiz. Kötü zihinlerle şekillenmiş bu parkur alanı bizlerin sonu olacak gibiydi. Tek isteğim çok kanamadan yaralanmadan oyunu tamamlamaktı.

V.I.P ODALARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin