2

3K 94 38
                                    

Sherlen kafasını bar tezgâhına koymuş gözlerini kapamıştı. Sızmış hatta içki içmiş bile değildi. Ölümsüz vücudu bunların ikisine de izin vermiyordu. Onun kafasını koyma sebebi sıkıntı hissiydi. İngiltere’ye geleli üç hafta olmuş sekiz tane bar dolaşmış fakat Fangtasia’yı bırak bir vampir barı bile bulamamıştı. Ayrıca metaliksizdi. Normalde arkadaşlarından geçindiği ve İngiltere de belirli nedenlerden dolayı –annesini öldürmek, ruh emiciler tarafından kovalanmak gibi- pek arkadaşı olmadığı için fakirlik sınırlarını zorluyordu son günlerde.

Kafasını kaldırıp sadece barda oturabilmek için söylediği içkinin pipeti ile oynamaya başladı. Çevresinde ne başka bir vampir, ne bir büyücü nede başka bir doğaüstü yaratık hissedebiliyordu. Bu iyi miydi kötü müydü ondan bile emin değildi.

Hemen hemen her büyücü suratını ‘Villanowich Ailesi Katliamı’ başlığıyla gelecek postasında yayınlanan makaleden suratını biliyor olmalıydı. Tek güvencesi aradan geçen seneler içinde insanların onu unutmuş olmalarıydı. Vampirlerin onu bakanlığa ispiyonlamayacağına daha çok inanıyordu fakat onunda garantisi yoktu. Bakanlık yada Azkaban için çalışan vampirlerde yok değildi.

Kısaca bir arada iki derede kalmıştı. O iç çekerken genç bir adam onun sağ tarafından eğilip içki sipariş etti. Shelly adamın para uzatırken gerilen boynuna ve cildinin üstünde hafifçe görünen mavi damara baktı. Tabii ki adamı orada herkesin içinde vantuzlayamazdı ama onu kolayca baştan çıkarıp arkadaki tuvalette son damlasına kadar kurutabilirdi. Normalde onun yaşındaki bir vampirin vereceği tepki bu olurdu ama Shelly adamın boynuna bir saniye daha baktıktan sonra gözle görülür biçimde burun kıvırdı. O kadar ki üstüne doğru eğilen adam onu rahatsız ettiğini düşünüp barmenden uzaklaşmak pahasına bir adım geri çekildi.

Adamın kanı fena durmuyordu fakat kendisi buram buram parfüm kokuyordu. Ve Shelly şimdi dudaklarını o boyna dayarsa ağzına acı bir parfüm tadı geleceğini biliyordu. Vampirleri, yada en azından onun gibi gurme olanları durdurma yolu sarımdak falan değil parfümdü.

Kendi kafasının içinde dönüp duran parfüm dialoğundan sıkılmış bir şekilde bar taburesinden kalkıp adamdan uzaklaştı.

Üstünde Liam’ın yanından ayrılırken üstünde olan siyah pantolon, göğsünün ufak karnınınsa büyük bir kısmını açıkta bırakacak biçimde iliklenmemiş gömlek ve ceketsiz kılığına uymayan siyah çizmeler vardı ayağında.

Bardan üstüne ceket almadan çıkınca zaten görüntüsü yüzünden üstüne topladığı bakışlar bir anlığına iki katına çıktı.

Dışarı çıkıp üstünde uyuşturucu soğuğu hissedene kadar insanların bakışlarının sebebini anlamamıştı. Acelesi olmayan birinin telaşsız adımlarıyla karanlık sokaklarda yürümeye başladı. Güneş doğmadan önce başka bir bara gidecek kadar vakti yoktu. Kendi kendine uyuyacak bir yer bulmayı düşündü. Bu onun için büyük bir sorun değildi. Cafcaflı şeyleri seven, yada sıkı güvenlik isteyen türdeşlerinin aksine Sherlen varlıklı bir aileden gelmesine rağmen güneş ışığı gelmediği sürece her yerde uyuyabilirdi. Zaten evini terk ettiğinden beri çoğu gecesini apartmanların bodrum katlarında geçirmişti. Hatta bir seferinde insanlar onu uyurken bulmuşlardı. Tabii derin uykuda olan kalbi atmayan Shelly’yi ölü sanmış ve polis çağırmışlardı. Neyse ki polisler onu dışarı çıkarmadan önce siyah bir ceset torbasına koymuşlardı. Yoksa güneşte alev alır sonu da pekiyi bitmezdi.

Ertesi gün dolunaya dönecek aya bakarken gerindi Sherlen. Bu akşam biraz erken yatsam herhalde problem olmaz, diye düşünerek kapısı açık kalmış bir bina görmek için iki yanına bakındı. Aslında barda görülmüş olma olasılığı varken bu kadar yakın bir yerde uyuması pek akıl karı değildi ama Shelly, her zaman ki gibi ‘Shelly’ olduğundan umursamadı. Hem artık o insanlar tarafından bulunduğu zaman ki gibi değildi. Gündüz saati de olsa çok yakınına biri gelince uyanıyordu. Bu özellikten pek memnun olduğu söylenemezdi tabii.

Out From HellHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin