Ağır göz kapaklarımı hareket ettirdiğimde içine bir miktar güneş ışığı doldu, gözlerim yanınca rahatsız olup başımı yana çevirdim. Kanıksadığım yatağımda yine olmadığımı o an fark ettim ve bunun üzerine gözlerim kapalı bir halde, oturduğum koltuğu ellerimle yokladım. Aniden gözlerimi açtığımda, Emir'in arabasının film kaplanmış camıyla göz gözeydim. Uykudan yeni uyanmanın şapşallığı sadece birkaç saniye sürdü, o birkaç saniyenin sonunda kendime geldim ve oturduğum koltukta gerinerek güç bela doğruldum.Camdan bakındığımda büyük bir ağacın gölgesinde serinlediğimizi, buna rağmen dalların arasından sızan güneşin benim olduğum tarafa vurduğunu gördüm. Mercek görevi gören camı aşıp bana vuran güneş, yüzümü pişiriyordu ancak ona tezat bir halde, gölgede kalan bacaklarım ise biraz üşümüştü. Isı yokluğundan etkilenen ayaklarımı huzursuzca hareket ettirirken etrafı izledim. Emir arabayı sahil yolunun kenarındaki gölgeye çekmişti. Kaz Dağları'nın eteklerindeydik; arkamızda büyük zeytin ağaçlarından ilerisinin görünmediği yeşil bir alan vardı, önümüzdeki yolun ardında ise göz alabildiğine uzanan Ege Denizi.
Yanımdaki kapının gözüne yerleştirdiğim telefonumu aldım ve saate baktım. Sabah dokuza geliyordu, uzun zamandır uyuyordum. Emir'e dönünce kollarını birbirine geçirip başını ardına yaslayarak uyuduğunu gördüm. Derin derin nefes aldıkça bordo kazağının içindeki göğsü inip kalkıyor, bu esnada yüzüne dökülen dağınık saçları sağa sola titreşiyordu. Yan profilini izledim; çatılmış kaşlarının ortasındaki oyuğu, belirgin kaş kemiğini, titreşen uzun kirpiklerini, kavisli burnunu, kalemle çizilmiş gibi dudağının üstündeki üçgenimsi çukurluğu, düzgün çene hattını, geniş omuzlarının üzerinde dinlenen ince boynunu ve boynuna bahşedilmiş o belirgin yumruyu.
Uyuyan güzel bir melek gibiydi. Ölüm meleği gibi. Gösterişli ve albenili ama bir o kadar da can alıcıydı. Küflenmiş ruhuna karşın tutarsız bedeni öylesine cezbedici, öylesine göz kamaştırıcıydı ki Emir Kanakan; boğazlarını kesebilmek için bütün kurbanlarını kandırıp önüne dizebilecek çekicilikte bir cellattı. Ancak yanılsamıyordum, ondaki alıma kanmıyordum; ona baktığımda gördüğüm beden, önümdeki cam pencere kadar şeffaftı. Göz boyayan maskesinin ardındaki sararmış, kokuşmuş ve yozlaşmış cehennem iblisini kavramıştım artık.
Emir Kanakan, ona bahşedilen güzelliğe tapabileceğiniz bir adamdı ancak bu fiziksel çekimden daha öte, ondan istikrah etmeniz için size daha fazla neden sunuyordu. Sunduğu tüm nedenlerin başında gururumu ve umudumu hiçe sayması vardı ki bu yeterince yüreğimi kavurmuş, ruhumu ise buz etmişti. Yine de kesif nefretine karşın yapay bir küskünlükle bezediğim bir güven büyütüyordum ona. Aynı onun bana yaptığı gibi Emir'in canını yakmak istesem de bu isteğin bana yaptıracaklarından çekindiğim ve belki de utandığım için babamı bulmak amacıyla Emir'e güven duymam gerektiğine kendimi inandırmıştım. Bu bahane daha şerefliydi ve bana, babamı ararken kendimi temize çıkarma fırsatı veriyordu. Ona karşı örmekte olduğum yapay güven; Emir özür dilemedikçe çiğnenen gururum adına mecbur olduğumu hissettiğim içe dönük kırgınlığım ile ruhumun bir yerinde saklamaya devam ettiğim babama dair umutlarım arasında sıkıştığım için çıkmıştı ortaya.
Aslında bu güven, hakikat kovasına batırılıp çıkarılmış bir yalandı. Damarlarımda akan kanı dahi zehirleyen Emir'in nefreti karşısındaki kayıtsızlığım ise babam için büyüttüğüm sabırla yıkanmıştı ve belki de babamı arama isteğine masum bir derinlik katmak için umutlarımı abartıyordum. Bunun farkına varınca her ne kadar Emir'in mağruriyetine katlanamasam da her şeyi onun yönlendirmesine karar vermiştim. Buna karar verince de kontrolü serbest bırakmak kolay olmuştu ama ona gerçekten güvenebilmem için daha çok düşünüp kendimi kandırmam gerekti. Tehlikeli sularda savruluyorduk ve ben güverteye saklanmış, dümenin başına da onu koymuştum. Eğer bir tufanla birlikte alabora olursak bizi götüreceği nokta, ölümün kıyısı olurdu. Bu yüzden, Emir ile kontrolü koşulsuz şartsız ona teslim ettiğime dair bir anlaşma yapmış olsam da tedbiri elden bırakmayacak ve işler yolundan saparsa verdiğim sözü çiğneyiverecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOLUKSUZ #OlumculBirOyun
Bí ẩn / Giật gânTanıdıkların yabancı, yabancıların tanıdık olmasına hazır olun! "Gerçekten söylenilen kadar zeki misin? Yoksa sen de herkes kadar aptal mısın? Bana bunu göstermek ister misin? Oyunumun sonu babana çıkıyor, Samast Kızı. Onu özlememiş olamazsın. Beni...